KURBAN NÜKTELERİ
Yarın Arife Günü, öbür gün Bayram. Şimdiden mübârek olsun. Yarın sabah başlayacak olan Tekbir çağıltısı bayram boyunca bizleri cennet iklimlerine kanatlandıracak. Kurbanın getireceği terbiye ve vereceği ders bizi Rabbimize daha da yakınlaştıracak, aramızdaki kurbiyet ve muhabbeti artıracak. Bayramları “bayram” gibi yaşaya yaşaya sonsuz bayramlara erişeceğiz inşâllâh!
Mâlum, bayram günleri, neş’e ve sevinç günleridir. Elbette, yine de ve her zaman olduğu gibi, ölçüyü göz ardı etmemek kaydıyla nîmetlere rağbet günleridir. Bayram günlerinde orucun tasvip edilmemesi bu anlamdadır. Sohbet, muhabbet, arkadaşlık, samîmiyet ve kardeşlik kavramlarının ön plânda olduğu demlerdir bu demler.
Biz de bu Kurban Bayramı yazımızı, bir nükte, bir söz, bir şiirle değerlendireceğiz:
SAÎD’İN BAŞINI KESECEKLER!
20. asrın ilk çeyreğinden başlamak sûretiyle günümüze ve gelecek çağlara hayâtı, mücâdelesi ve ahlâkıyla, Allâh ve Peygâmber (SAV) yolunun en güzel örneklerinden biri olarak damgasını vurmuş olan ve bundan dolayı da kısaca BEDÎUZ’ZAMÂN olarak adlandırılan Üstâd Saîd-i Nursî Hazretleri, bir dâvet üzerine Ankara’ya gelir.
Günlerden Kurban Bayramı arifesidir. Orada, o zamanlar Siverek Mebusu olan, tanıdıklardan Yüzbaşı Abdülgânî Ensârî’yle karşılaşır. Sohbet arasında:
- Ensârî, biliyor musun? Yarın Saîd’in başını kesecekler! Haberin var mı?
Ensârî şaşırır. Ne diyeceğini, ne yapacağını bilemez! Onun, görevleri ve konumu gereği kendini sorumlu hissederek, bir şeyler yapabilme düşüncesiyle telâş içerisinde kıvrandığını gören Bedîuz’Zamân, yaptığı nükte konusunda, muhâtabını rahatlatan açıklamayı geciktirmez:
- Saîd kelimesinin başından Sin harfini alırsan, geriye Îyd kalır ki, o da Bayram demektir. Mâlum, yarın da Kurban Bayramı.
SENİN VE BENİM KANIM
Kurban, bir rutin ibâdetin ötesinde, yılda bir yaşanan ve çok farklı boyutları olan bir ameliyedir. Bir yanda hayvan, onun sevgisi, maddî bedeli var. Öte yanda kan var, infak var, sadaka var. Gerek ferdî, gerekse toplumsal çok yönlü ve çok canlı yaşanan bir süreç. Hayvan her ne kadar kesilse de çok şey söylüyor bize. Bizim de ona söyleyeceklerimiz olabilir. Bu noktada Halil Cibran’ın söylediklerinden tüyo alabiliriz. Söz onda:
BİR HAYVAN KESTİĞİN ZAMAN, İÇİN İÇİN ONA DE Kİ;
“Seni kesmeyi emreden kuvvet beni de öldürecek,
Ben de senin gibi bir varmış, bir yokmuş olacağım!
Sen, benim elime teslim eden kânun
Beni de daha kuvvetli bir ele teslim edecek!
Senin ve benim kanım,
Ecel ağacını besleyen bir sudan ibârettir!”
Halil CİBRAN
BAYRAM, O BAYRAM!
Son söz, hepimiz için sonsuz bayramlara ulaşmak olsun inşâllâh. “Sonsuz bayram” da nedir? Diye sorarsanız, onun cevâbını da Alvarlı Mehmet Efe Hazretlerinden alalım. Ne kadar güzel özetlemiş, bakınız:
MEVLÂ BİZİ AFFEDE
BAYRAM, O BAYRAM OLUR
CÜRM Ü HATÂLAR GİDE
GÖR NE GÜZEL ÎYD OLUR…
Kurban Bayramımızın milletimiz, memleketimiz,
tüm İslâm Âlemi ve insanlık için
-hem madden hem de mânen- insan kurbanlarının olmayacağı
bir dünyâya doğru gidiş vesîlesi kılmasını
Cenâb-ı Hakk’dan niyâz ederek, bayramınızı kutluyor,
en kalbî selâm, sevgi ve saygılar sunuyoruz ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
24.11.2009