Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2009, (MIZRAP 2009)
BAYRAMLARI BAYRAM YAPAN..
1141 defa okundu,

BAYRAMLARI BAYRAM YAPAN…

            Değerli okurlar! Geçen cumâ iki bayramı birden idrâk etmiştik; Kurban ve Cumâ bayramları olarak. İşte bir hafta geçip gitti. Bayramlarımız tekrar mübârek olsun.

Hatırlanacağı gibi, bayram öncesinde havalar çok soğuk, çepel ve fırtınalıydı. Arife gününü de görünce, havaların böyle açılacağı hiç tahmin edilemezdi. Bayram sabahı kalktığımızda havalar açılmıştı. Ondan bu yana her yer günlük-güneşlik. Hattâ, 4. günün gecesinde de bayağı yağmur yağdı. Artık güneşli günler geçti derken, sabah güneş yine pırıl pırıl karşıladı bizi.

Değişik ülkelerden bayram dolayısıyla arayan dostlara da sorduğumuzda, aynı şekilde; bayram sabahıyla birlikte havaların açıldığını ifâde ettiler. Sözün özü, Rabbimizin bu bayrama özel bir lütfu oldu bu. Her kes kurbanlarını bulaştırmadan rahat rahat kesti, ziyâretlerini ayağı kaymadan, paçası çamurlaşmadan, başına damla düşmeden gerçekleştirdi. Rabbim dilerse neler olmaz ki?!

KÖY SABÂHI

            Bayram namazlarına köye gitmeyi âdet edindik. Konu komşuyu bir arada görmek güzel oluyor. Başka zamanlarda böyle topluca bir araya gelinemiyor zâten. Sâdece bayramı köylüleriyle yaşamak için İstanbul başta olmak üzere uzak gurbetlerden gelenler var. Biz niye gidemeyelim 15-16 km’lik yolu? Gidiyoruz ve iyi de oluyor. Namazdan sonra toplu bayramlaşarak, bu günkü genel komşuluk ve kardeşlik görevi yerine getirilmiş oluyor en azından. Hocamızın verdiği çikolata ile ikramlar da başlamış oluyor. Sonra evlere…

            Hem, bayram namazları yıllık kongre gibi bir şey oluyor köyde aynı zamanda. Muhtar başta olmak üzere herkes köyle ilgili uygulamalar, projeler hakkında duygu ve düşüncelerini dile getiriyor. İçerde zaman almak istemeyenler dışarı çıkınca bahçede dillendiriyorlar meramlarını. Netîcede köy şuuru pekişiyor.

TABANCA SESLERİ

            Eskiden, câmiden çıkar-çıkmaz tabancalar atılırdı. Karşı köylerden, cevap mâhiyetinde sesler gecikmezdi. Buradan bir hamle daha yapılır, karşı köylerden tek-tük cevap sesleri yankılanırdı; derken sesler batardı. Bizimkiler eve varana kadar rahat dursalar da, ev yanına gidince bir fasıl daha geçerlerdi. Mahalle mahalle dolaşırdı sesler. Herkes tabancalarını şöyle bir denemiş olurdu böylece. Tâbiri câizse pasını silerlerdi namluların! Bayram bunun için bir fırsat olarak değerlendirilirdi. Son senelerde bu âdet unutulmaya yüz tuttu. Anlı-şanlı Eymür Köyü’müz bile bu anlamda uslandı.

            Ama, bizim bir adetimiz var ki devam ediyor. Tabiî kendi aramızda. Köydeki amcalarımızdan biri, gelecek bayram diğeri şeklinde bizi kahvaltıya alıyor. Câmiye gelen akrabalar olarak, eve gitmeden önce oraya geçiliyor. Lâfın, muhabbetin güzeli ve en tatlısıyla bayram sohbetleri başlamış oluyor. Sonra her kes evlerine dağılıyor.

ESAS, GELMESEYDİNİZ EZİYET OLURDU!

            Bu bayram teyzemlerdeydik. Babamla amcam bacanak olduğu için, teyzem aynı zamanda amcamın hanımı. Amcalar, yeğenler, eskilerden, yenilerden, yerlerden-yurtlardan konuşuldu. Ballar, börekler atıştırıldı, çaylar içildi. Çok hazırlık yapılmıştı. Ama artık kalkma zamanı gelmişti. Çok teşekkürler ettik. Büyüklerin ellerini öptük. Çıkarken de, iltifat olsun diye;

<!--[if !supportLists]-->-         <!--[endif]-->Teyze, sabah sabah size çok zahmet verdik, eziyet ettik! dedim.

İşte örnek bir Anadolu kadını örneği; cevâbı ânında yapıştırdı:

            -    O nasıl söz? Esas, gelmeseydiniz eziyet olurdu!

NAMAZSIZ BAYRAM OLMAZ!

            Günlerden bayram sabahı! Baba oğlunu namaza kaldırmaya çalışıyor:

<!--[if !supportLists]-->-         <!--[endif]-->Oğlum kalk, Bayram sabahı! Namaza gidelim birlikte!

<!--[if !supportLists]-->-         <!--[endif]-->Hiç olmazsa bu sabah kalk! Namazsız bayram olur mu?

Sonra, öylesine ağzından çıkan bu sözler dilinde dönenip duruyor. Arkadaşlarıyla paylaşıyor. Herkes hoş bir deyim olarak karşılıyor. İşte ben de buraya yazıyorum:

“NAMAZSIZ BAYRAM OLMAZ”

 Ve bu sözü biraz açarak diyorum ki, ne bu dünyâda, ne de gerçek âlemde olmaz! Namazın ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Anlatmaya, ne zaman ne de zemin yeter. Onun için bu sözü kestirmeden bir darb-ı mesel gibi dağarcığımıza nakşetmemiz, bir hayat formülü hâline getirmemiz, sonsuz bayramlara ermede belki bir vesîle payı teşkil edebilir. Bayram güzelse, sevinçse, mutluluksa ve coşkuysa, onu hep yaşamak, sonsuzda da yaşamak kim istemez?! İşte o zaman ve her zaman diyoruz ki; Namazsız bayram olmaz!

            Yüce Mevlâ bizlere nîmet ve lütuflarının farkında olmayı, sabırsa sabır, şükürse şükür, her ne ise, yeri ve gereğine göre müslümanca hareket edebilmeyi, gösterdiği istikâmeti lâyıkıyla anlayıp, sapmadan gidebilmeyi nasîp eylesin…

            Böylesi, daha nice güzel cumâlara ve bayramlara millet, ümmet ve insanlık âlemi olarak hep birlikte tekrar tekrar ulaşabilmek dileğiyle ves’selâm…

ORDU HAYAT GAZETESİ

03.12.2009