ARTIK, KÜÇÜK MİLLET MİYİZ?
Târihte onlarca devlet kurmuş bir milletiz.
Devletlerimizin çoğu da imparatorluk çapında.
Yâni zamanının süper güçlerinden; ya 1. ya da 2.si.
Göktürkler, Hunlar, Uygurlar, Fâtımîler ilk akla gelenler.
Selçuklu ile Osmanlı, târihteki son süperlerimiz.
Bugünün Asya’sının da çoğu Türkî cumhûriyetlere âit topraklar.
Bu yüzden, millet olarak, her zaman düşmanlarımız oldu.
Düşmanlarımızın dışta ve içte sinsi faaliyetleri oldu.
Yıkılma plânlarıyla ilgili kitap yazılan tek milletiz belki de!
Çünkü hep göz önünde olduk. Kıskanıldık, özenildik.
Büyük olmaya büyüktük ama, bu kolay bir şey değildi.
Hiç durmamayı, dâimâ koşuşturmayı gerektiriyordu.
Savaşmayı gerektiriyordu. Bedeli ağırdı, anlayacağınız.
Hiçbir kazanım bedelsiz olmuyordu. Kurbanlar istiyordu.
Hangi bağımsızlık ya da zafer kendiliğinden gelmiştir?
Canlar almamış, civânlara kıymamış, cânânlar ayırmamıştır?
Bu gün dünyânın hemen her bölgesinde damgamız var.
Her biri bir destan çapında öyküler içeren izlerimiz var.
Şehitliklerimiz, anıt mezarlarımız, sanat eserlerimiz var.
Gittiğimiz yerlerde hep başa güreşmiş, başrol oynamışız.
Cezâyir, Tûnus, Bosna, Kosova, Bakü, Üsküp, Libya.
Kore, Sudan, Singapur, Bağdat. Hele Yemen! Filistin!
Hani derler ya; ta Viyana kapılarına dayanmışız!
Ümit Burunlarını geçmiş, Hindistanlara varmışız.
Japonyalara ilim elçileri göndermişiz. Tebliğ yapmışız.
Firkateynlerimiz batmış, ruhlar ummanlardan kanatlanmış.
Peki bu günlere geldiğimizde, DEĞİŞEN NE?
Adımız TÜRKİYE olunca millet olarak küçülmüş müyüz?
Bana sorarsanız, daha da büyümüşüz sevgili okurlar!
İlgi ve ümit hinterlandımız daha da genişlemiş.
Osmanlı’nın yıkılışıyla sahneden inmiş gibi olmuşuz;
ama, girilemeyen gönül coğrafyası daha da şahlanmış.
Ayrılık şefkâtsiz yaban ellere düşürünce, komşuların,
ev-ocak ve konağımızın, dostların farkına varmışız.
İçten içe büyüyen hasret, aşk ve şevki artırmış.
Ülke güzel, insanlar güzel, kardeşlik, dostluk güzel.
Târih güzel, coğrafya güzel; birlik-berâberlik güzel!
Ama, ya düşmanlara ve içimizdeki beyinsizlerle,
bulanık suda balık avlamakla geçinenlere göre?
Olanlar felâket, helâket; hattâ ve hattâ hıyânet!
Peki, siz, bizim gibi bir milletin rahat bırakılacağını
HİÇ DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ?
Ben düşünemiyorum. Hiçbir zaman da düşünmedim.
Düşmanlarımız çok daha zayıf ve de biz çok daha güçlü
bir durumda mıyız ki bize dokunamasınlar, ilişemesinler!
Tayyip olsun, Bahçeli olsun, Baykal olsun; fark etmez.
Akıl var, mantık var! Türkiye neresi?
Hangi milletin ülkesi? Dünyânın nasıl bir bölgesi?
Aklımızı başımıza alıp iyiden iyiye düşünme zamânı.
Görünen köy kılavuz istemez. Yorum gerekmez. Olay apaçık.
Reşâdiye’deki ihânete cankurtaran gibi sarılanlar ortada.
Bu olay dolayısıyla gözleri ışıldayacak kadar kör olanlar var!
Rabbim bizleri böylesi körlüklerden ve de her türlü
basîretsizlik ve nankörlüklerden muhâfaza eylesin ves’selâm!
ORDU HAYAT GAZETESİ
09.12.2009