Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2009, (MIZRAP 2009)
BİR, 52 ORDULU NEREDE?
2247 defa okundu,
BİR, “52 ORDULU” NEREDE?

Her Orduluyum diyen kişi, 52 Ordulu, bunda şüphe yok!

Hattâ, ORDUSPOR deyince herkese bir şeyler oluyor,

Ordu’da; aşağı ya da yukarı, tüm akan sular duruyor.

Gök, tezâhürattan kaynıyor; yer yerinden oynuyor maç günü.

Lâkin, ne çalarsan çal, hangi tempoda, ne söylersen söyle;

ORDUSPOR, arzulanan, beklenen oyunu oynamıyor bir türlü!

Hafta sonu Saraycık Beldemize gitmiştim. Yukarılarda,

Yoroz yamaçlarında dev Orduspor bayrağı dalgalanıyordu.

Amigolar, antrenörler, basın sözcüleri, yönetim, teknik direktör.

Orduspor’da ne beyanatlar, ne sloganlar; neler var neler; gel gör!

Evet doğru; hele gel ve de gör ki, kuru lâfla, desteksiz atmakla

ve dahî kabahati ona-buna bulup çatmakla bu iş olmuyor.

Tıpkı Soya Yağ Sanayiî konusunda olduğu gibi.

HEY ALTAŞ; AL SANA TAŞ!

FİSKOBİRLİK Yönetim Kurulu Fabrikayı satışa çıkarmış.

Yıllarca düşünmüş-taşınmış; başka çıkar yol bulamamış.

Bir sürü üreticinin el emeği göz nûrunun bedelleri var.

İnsanlar isyânlarda. Mahsûllerinin karşılığını istiyorlar.

Müessesenin, 50 milyon TL ile en çok meblağı teklif eden

ALTAŞ grubuna satışına sıcak bakılmış. İşlem aşamasında.

Henüz resmiyette son nokta konulmuş değil meseleye.

Ancak gelinen bu noktaya îtirazlar had safhada.

Alacağı olmay  ıp bol muhâlefeti olanlar bas bas bağırıyorlar:

Kimi, daha baştan, satış işleminin yasal olmadığını söylüyor.

Kimi satılır ama usulsüz, kimisi de bu fiyat çok ucuz diyor.

Sürece îtiraz edip mahkemeye götüreceğini söyleyenler de var.

Fakat, “Çözüm ne o zaman?” sorusuna cevap verebilen yok!

ALİYYÜL’ÂLÂ

Ucuzsa, 50 olmaz, 51 Ordulu olsun diyorsanız, tamam.

Hattâ ve hattâ, 52 Ordulu olursa çok daha aliyyül âlâ olur!

Ama, nerede? Yok öyle bir babayiğit. İlle de Ordulu şart değil.

Bir 52 olsun da nereli olursa olsun! Bir kuruş fazla versin yeter!

Ama yok! O yok, bu yok; böyle sürüncemede kalıp gitsin mi?

Evet, SOYA Ordumuzun en îtibarlı kuruluşlarından biri.

Ordumuzla özdeşleşmiş köklü bir müessese. İlk göz ağrısı.

Bizim çocukluğumuzda çok uzaklarda, hayâl ülkesi gibiydi.

Ulaşmak için çaylar, dereler, ormanlardan geçmeliydiniz.

Şimdi çok yakın ama, tabiatıyla yıpranmış ve hantallaşmış.

En sonunda çözümsüzlüğe kilitlenmiş. Yeniliğe ihtiyâcı var.

Bunu resmî eller başaramaz. Özel sektör şart. Kaldı ki,

ALTAŞ da Ordumuzun en disiplinli ve gözde gruplarından biri.

Onların, ne fabrikayı, ne çalışanları ne de Ordumuzu

zarara uğratacağını, mağdur edeceğini düşünemiyorum.

Fiyat konusu kafaya takılabilir; lâkin, büyük metâların

alıcısı az olabileceği için onların fiyatlarını küçük ölçeklerle

değerlendirmek mümkün değildir. Orada piyasa farklıdır.

Meselâ, bir köyde 3-5 dönümlük bir bahçeye herkes tâlip olur.

Müşteri çokluğundan fiyat yükselir, normâlin üstüne de çıkabilir.

Ama, 100 dönümlük yeri, yarı fiyâtına dahî satamayabilirsiniz.

SOYA ve SAĞRA

Hem ALTAŞ isteseydi 40’a bile bitirebilirdi bu işi.

Daha fazla ederdi de, neden koca ülkede bir başka tâlibi çıkmadı?

Koskoca SAĞRA alıcı buldu da, neden burası bulamadı?

Duyduğumuz kadarıyla iki defâ ihâle edilmiş. Tâlip yok.

3.de ihâle ALTAŞ’a kalıyor. Ağızdan çıkan 50’ye tav olunuyor.

Îtirazcıların parası olup alabilecek güçleri bulunsaydı,

bu şartlarda bu parayı verirler miydi acabâ buraya?

ALTAŞ’ın burayı daha iyi noktalara taşıyacağına inancım tam.

Yapılacak açılımlarla hem müessese hem de şehrimiz

yepyeni bir heyecan, ivme ve çehre kazanacaktır. Göreceksiniz.

SOYA’nın açılımlarının hepimizi gönendireceğini umuyoruz.

İnanıyorum ki sizler de böyle inanıyor ve düşünüyorsunuz.

Çünkü, ALTAŞ’ın bir müessese olarak başarısına herkes şâhit.

Bilinçli ve disiplinli çalışıyorlar. Güven problemi de yok.

O zaman, muhâlefetin derdi ne? Kim anlayabiliyor ki?!

Orduluysa Ordulu, yerliyse yerli. Fiyatsa fiyat. Gelecekse gelecek!

Geriye hasetlik ve fesatlıktan başka bir alternatif kalmıyor gibi.

O da Ordu toprağının olmazsa olmazlarından maalesef!

Demek isterim ki, sadre şifâ sadedinde daha iyi bir teklifiniz yoksa

yürüyen kervana takoz olmaya çalışmayalım ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

29.12.2009