Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2010, (MIZRAP 2010)
İŞTE, GERÇEK USTALIK BU
1074 defa okundu,

İŞTE, GERÇEK USTALIK BU!

Dünkü yazımızda kısmen değindiğimiz, gerek gazete, gerek okuyucu, gerekse ana-baba, eğitimci, siyâsetçi ve yöneticiler olarak nesillerimize karşı sorumluluğumuzun boyutunu pekiştirme sadedinde bu gün de, dünyânın gelmiş geçmiş en büyük mîmarlarından olan medâr-ı iftihârımız KOCA SİNAN’ımızdan bir örnek sunacağız.

Bilgi bize, bizi tanıdığı, soyadından da Ordulu olduğu anlaşılan bir arkadaşımızdan, elektronik posta yoluyla geldi. Kendisini sevgi ve yaygıyla selâmlıyor, sizler ve kendim adına teşekkürlerimizi sunuyorum. Metin şöyle:

KEMERLERDEKİ CAM ŞİŞE

Selamüaleyküm, aşağıdaki yazı başka bir listeden geldi, hoşuma gitti ve sizlerle paylaşmak istedim...Allah'a emanet olun,Ömer ÇEBİ:

Bir Mimar Sinan eseri olan Şehzadebası Camii´nin 1990´lı  yıllarda devam eden restorasyonunu yapan firma yetkililerinden bir inşaat mühendisi, caminin restorasyonu sırasında yaşadıkları bir olayı televizyonda şöyle anlatmıştı:

Cami bahçesini çevreleyen avlu ihata duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taşlarda yer yer çürümeler vardı. Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer alıyordu. Biz inşaat fakültesinde teorik olarak kemerlerin nasıl inşaa edildiğini öğrenmiştik fakat taş kemer inşaası ile ilgili pratiğimiz yoktu.

 Kemerleri nasıl restore edeceğimiz konusunda ustalarla toplantı yaptık. Sonuç olarak kemeri alttan yalayan bir tahta kalıp çakacaktık. Daha sonra kemeri yavaş yavaş söküp yapım teknikleri ile ilgili notlar alacaktık ve yeniden yaparken bu notlardan faydalanacaktık.

Kalıbı yaptık. Sökmeye kemerin kilit taşından başladık. Taşı yerinden çıkardığımızda hayretle iki taşın birleşme noktasında olan silindirik bir boşluğa yerleştirilmiş bir cam şişeye rastladık.

Şişenin içinde dürülmüş beyaz bir kâğıt vardı. Şişeyi açıp kâğıda baktık. Osmanlıca bir şeyler yazıyordu. Hemen bir uzman bulup okuttuk. Bu bir mektup idi ve Mimar Sinan tarafından yazılmıştı. Şunları söylüyordu:

MÎMAR SİNAN’DAN MEKTUP

"Bu kemeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir. Bu müddet zarfında bu taşlar çürümüş olacağından siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Büyük bir ihtimalle yapı teknikleri de değişeceğinden bu kemeri nasıl yeniden inşâ edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İşte bu mektubu ben size, bu kemeri nasıl inşa edeceğinizi anlatmak için yazıyorum."

Koca Sinan mektubuna böyle başladıktan sonra, o kemeri inşa ettikleri taşları Anadolu´nun neresinden getirttiklerini söyleyerek izahlarına devam ediyor ve ayrıntılı bir biçimde kemerin inşâsını anlatıyordu.

GELECEĞE UZANAN SORUMLULUK

Bu mektup bir insanın, yaptığı işin kalıcı olması için gösterebileceği çabanın insanüstü bir örneğidir. Bu mektubun ihtişamı, modern çağın insanlarının bile zorlanacağı taşın ömrünü bilmesi, yapı tekniğinin değişeceğini bilmesi, 400 sene dayanacak kâğıt ve mürekkep kullanması gibi yüksek bilgi seviyesinden gelmektedir.

Şüphesiz bu yüksek bilgiler de o koca mimarın erişilmez özelliklerindendir. Ancak erişilmesi gerçekten zor olan bu bilgilerden çok daha muhteşem olan 400 sene sonraya çözüm üreten sorumluluk duygusudur.

Ömer ÇEBİ kardeşimizden gelen gönderi bu. Böylesi hassâsiyetlerden habersiz ebeveynlerin kanatları altında yetişen, gerçeklerden habersiz başıboş nesilleri sokak ve caddelerinde oraya buraya savuran doğa hârikası, güzeller güzeli bir yörenin zenginlerine, mîmarlarına, toplum mühendislerine, bilhassa eğitimci, siyâsetçi, basın-yayın gibi nesillerin ve ülkenin geleceğinde söz sâhibi olan tüm etkili ve de yetkili ilgililerin dikkâtlerine, fevkâlâde ehemmiyetine binâen arz’olunur ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

05.01.2010