Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2010, (MIZRAP 2010)
MENCELOĞLUDAN ORDU İLÂHİYATA..
989 defa okundu,

MENCELOĞLU’DAN ORDU İLÂHİYAT’A…

Dünkü gazetemizde ön sayfada yer alan haberlerin en dikkât çekicisi, 100 kişilik Yatılı Bölge Kur’an Kursu yapımıyla ilgili olanıydı. Eğer karar verme noktasında bulunsaydım, ya da en azından haberden haberim olsaydı, bu haberi manşet yapmalarını teklif ederdim. Çünkü bu haberde benim için ve hepimiz için, Ordumuzun ve yurdumuzun geleceği için hayâtî denebilecek mâhiyette ipuçları var:

1-En başta, Müftü Vekilimiz Kemâl MENCELOĞLU Bey, nice asillerin yapmadığı, ya da yapamadıkları bir şeyi yapmış; kendi hizmet kolunda faaliyet gösteren tüm örgütleri, sendika, dernek ne varsa, hiç birini ihmâl etmeden, hepsini yanına almış. Kendisini tebrik ediyoruz.

2- Demek ki tüm personele kapılarını eşit aralıkta tutmuş. Adâletli ve sıcak davranmış. Hepsini kendi kanından ve canından bilmiş. Daha önce yaşanan dalgalanmaların önüne set çekmiş. Devam etmesine meydan vermemiş. Gönül birliğinin her şeyden önce geldiğini göstermiş. Burası çok önemli.

3-Kemâl MENCELOĞLU Bey, Müftü yardımcımız Saim ŞİRİN Bey de yanında olmak üzere, ekibiyle berâber, Ordu Gazeteciler Cemiyeti’ne ziyârette bulunuyorlar. Burada, Tâcettin SEVİNÇ Bey zamanında şekillenen, Veysel ÇAKI Bey’in projelendirip temel atma aşamasına getirdiği, câmilerimizin girişlerinde çizimleri yer alan 100 kişilik Yatılı Bölge Kur’an Kursu projesini tanıtmışlar.

4-Bu ziyâretleriyle zımnen, projenin topluma mâl edilmesi noktasında kendilerine yardımcı olunmasını ihsas ettirmişler. Bu yön de önemli. Çünkü, toplum olarak bir bütünüz. Hepimiz birbirlerimizin noksanlarını tamamlıyoruz. Herkesin her şeye yetişmesi mümkün değil. Yardımlaşmak da bu zâten. Bu birlik tablosunun devamı için duacıyız. Buna hepimizin, güzel Ordumuzun ihtiyâcı var. İşin, hizmetin ve de bilhassâ dînin-diyânetin aslında olması gereken de bu.

5-Bu bir milat bence. Bu adım, aynı gâyeye hizmet eden İmam-Hatip Lisesi ve benzeri kurum, kuruluş, sivil toplum örgütleri ve dernekleri de kapsayacak şekilde hâlelenmeli. Ordumuzun hayrına bir sağduyu plâtformu oluşmalı. Çünkü, sağduyunun dağınıklığı çok şeye mâl oluyor topluma. Millî-mânevî değerler çözülürken bu konuya el atacak hiçbir girişimin olmaması hepimizin sorumluluğu.

6-Herkes bir şeyler söylüyor. Havaalanı, teleferik, otopark, turizm, kültür vs. Ben de diyorum ki, İLÂHİYAT FAKÜLTESİ! Neden olmasın? Bize OR-Gİ gibi, TELEFERİK gibi, hep dünyâ UÇMAK’ları mı gerekli?! Âhirette uçma ihtiyâcı olmayacak mı? Bence hemen bir plâtform oluşmalı. İlâhiyât, ilâhiyât diye der der tepilinmeli! Bir düşünün bakalım; sizce de öyle değil mi?

7-Kemâl MENCELOĞLU Bey sözlerinin sonunu şöyle bağlıyor: “ Bu ziyâretimizi kabul ettiğiniz ve bizi bu şekilde ağırladığınız için teşekkür ederiz.” Teşekkür güzel de, gerekçesi düşündürücü! “Kabul ettiğiniz!” ne demek yâni; kabul edilmeyecek miydi? Oraya mürâcaat edip de kabul edilmeyen mi var? Elbette nezâketen söylenen ve söylenmesi gereken bu sözlerin zımnında hepimizde -az ya da çok- var olan bir çekingenlik de gizli gibi.

8-Bu bizim, sivil hayatta bile yakamızı bırakmıyor. Hoşgörü, tevazu, vakar gibi kavramları bahâne ederek kendimizi en arka sıralara yerleştirdik. Haberin verilişinde de kısaca değindiğim gibi, kendi varlarımıza bile bir türlü bizim deyip yapışamadık. Çünkü, belirli bir kesim olarak, yıllarca o kadar taarruza uğradık ki kendimizden şüphe eder olduk. Verilen her şeyi lütuf olarak algılamaya başladık. Bu psikolojiyi bir türlü üzerimizden atamıyoruz. Sonra da toplumda çığırtkanlar söz sâhibi oluyor.

9-Artık, iyilerin de en az kötüler kadar cesâret sâhibi olmasının zamânı gelmiş olmalı! Aksi takdirde, özellikle kentimiz ölçeğinde bu baş aşağı gidişle hep birlikte bir yerlere toslamamız mukadder. O zaman da kafamıza vurmanın hiçbir şeye faydası olmaz. Allâh(CC) korusun!

10-Resmîler resmî görevlerini, siviller de sivil olarak üzerine düşenleri el birliği ile yapma irâdesini gösterirlerse iyiliklerin atağa geçmemesi için sebep yok. Ordumuzda her şey var. Potansiyel çok iyi. Noksan olan şey; kendine sâhip ve ne yaptığını bilen, eli öpülesi, adam gibi bir adam.

11-Kemâl MENCELOĞLU Bey’e teşekkür ediyorum. Kemâl ismine yakışan olgun tavır ve anlamlı girişimleriyle, gerçek bir âmir örneği sergiledi. Bizi müftülük makâmı konusuna atfettiğimiz önemden dolayı tenkit edenlere, neden “müftü müftü” diye yazıp durduğumuzu gösterdi.

12-Ayrıca, sâdece belirli isimler değil, iyi niyetli ve adâletli olduktan sonra, bu hizmet potansiyeli ile herkesin bu işi güzelce götürebileceği iddiamıza örnek teşkil edecek bir tavır sergiledi.

13-Bir de, ne zamandır düşündüğümüz İlâhiyât konusunu dillendirmemize vesîle oldu. Ordu için neler yapılabileceği konusundaki düşüncelerimizin depreşmesine imkân verdi. Yükümlülüklerimiz noktasında intibaha getirdi. .

Sağ olsun, vâr’olsun; bu arada Cumâmız da mübârek olsun.

Gözleriniz nur, gönülleriniz sürûrla dolsun ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

14.01.2010