Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2010, (MIZRAP 2010)
ORDUNUN SANAT HATTI KOPUK
1036 defa okundu,

ORDU’NUN SANAT HATTI KOPUK!

Bu başlıktan ne anlaşılıyor? İlk bakışta, Ordu’da sanat yok gibi bir anlam çıkıyor. Sanatla aradaki hatlar kopukmuş gibi bir algılama söz konusu olabiliyor. Ya da, sanat var da, kopuk(!) bir sanat var. Yâni, toplumun ahlâk kriterlerini hiçe sayan, onun önem atfettiği değerleri hafife alan, Ordumuzda örneklerine sıkça rastladığımız, en yalın anlamıyla, hafifmeşrep bir sanat. Diğer ifâdeyle, toplumun aslından, kültürel temellerinden, ahlâkî köklerinden kopuk(!) bir sanat.

Bir de, geleneksel sanatlarımızın şahdamarı niteliğindeki Hatt sanatını çağrıştırıyor bu başlık. Ki, milletimiz o sanatı zirveye çıkarmıştır; daha doğrusu, milletimiz bu sanatta zirveye çıkmıştır. Bundan dolayı da şu söz evrensel bir darb-ı mesel hâline gelmiştir:

“Kur’an Mekke’de indi, Kâhire’de okundu, İstanbul’da yazıldı!”

Her ne anlaşılırsa anlaşılsın, hepsi de uyuyor. Tâbiri câizse, cuk diye oturuyor! Çünkü, geleneksel sanatlar çevreyolu da yapılsa, tüneller de açılsa, belki hattâ havaalanı da yapılsa, Ordu hattından geçmiyor, ya da geçemiyor bir türlü, her nedense.

Hâlbuki,  kültürünü sanatını, gününü-geleceğini, aslını-astarını, faslını-neslini önemseyen herkes bu hatta, yâni HÜSN Ü HATT’a tutunmaya çalışıyor. Bu tutku, gelecek inşâsındaki yerellik hassâsiyetinin göstergesi olarak kabul ediliyor. Bunun için de belediyeler başta olmak üzere, çeşitli vakıflar, dernekler, özel kurum ya da kuruluşlar bu sanatlar için gayretlerini esirgemiyorlar. Antalya gibi turistik bir şehrin Kültür Turizm müdürlüğü de bunlardan biri. Şanlıurfa, Gâziantep vs. bir çok illerde de bu sanatlarla ilgili faaliyetler yönetmeliklerin de öngörüsüyle yapılmakta. Kurslar düzenlenmekte, sergiler açılmaktadır.

Bu konuda ne zamandır yazmayı düşünüyordum. Sabrım iyice azalmışken, bardağı taşıran son damla, başta gazetemiz olmak üzere basında yer alan Fatsa kaynaklı bir haber oldu:

TEZHİP KURSU BÜYÜK İLGİ GÖRÜYOR

“Fatsa Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü’nce açılan tezhip kursu büyük ilgi görüyor.” diyerek başlayan haberin devâmında kursiyerler; “ Tezhibin tüm dünyâda yaygınlaşan bir sanat dalı olduğunu biliyoruz. Bugün tezhip sanatçılarımız Avrupa ülkelerinde ödül alıyorlar. Bizler de bunlardan örnek alarak tezhip sanatını çok önemsiyor, iki yıldan bu yana kurslara katılıyoruz.” şeklinde konuşuyorlar. Dünyâda yaygınlaşan bu ve benzeri sanatlar Ordu’ya neden uğrayamıyor, uğrasa bile taban tutturamıyor acabâ?

Bu geleneksel sanatın sosyâl boyutuna da atıfta bulunan kursiyerler; “Tezhip deyince aklınıza sabır ve emek gelmeli. Bir eser ortaya çıkarmak haftalarımızı alıyor. Ancak, uzun vâdede çok güzel eserler ortaya çıkıyor. Böylesine zor ama değerli bir sanat dalı hakkında ders almaktan çok mutluyuz.” 

Öteden beri Ünye’mizde, Fatsa’da, Bulancak’ta böyle Hatt eksenli etkinlikler süre geliyor. Haberleri yıllardır gıptayla tâkip ediyoruz. Ensar Vakfı’mıza başkanlık ettiğimiz günlerde Ünye’deki Hüsnü Hatt hocasını buraya da getirmeyi düşünüp diyalog kurmuştuk. Bir de İstanbul’dan öğretim üyesi bir arkadaşımızı HÜSNÜ HATT programı için dâvet etmiştik. Konferansa ilgi de iyi olmuştu. Bunun bir örnek teşkil etmesini ummuştuk. Devâmını Kültür Müdürlüğü, Halk Eğitim ya da Belediye getirir diye hayâl etmiştik. Çünkü bu işler, dar imkânlarla başarılabilecek şeyler değil. Bir defâ Hocanın il dışından gelmesi lâzım. Bunu ancak dış ülkelerden dans, tiyatro, müzik vs. toplulukları getirebilecek güçlerini ispatlayan Üniversite, Belediye ya da Kültür Müdürlüğü gibi imkânı olan kuruluşlar yapabilirdi. Ama olmadı. Sükûtu hayâle uğradık.

HATT ve TEZHİP diyerek İNTERNET’e girdim; neler var neler! Sayfalar dolusu siteler, kuruluşlar, kurslar, organizasyonlar, vakıflar, dernekler, sergiler vs. vs. kasabalara kadar uzanmış çalışmalar var. Yoksa Ordu’da yok mübârek.

Kusura bakılmasın ama, siyâsetin Ordu ayağında da böyle bir dert yok. Daha doğrusu böyle bir ufuk yok. Azıcık olsaydı kentin genel havasına şu veyâ bu şekilde birazcık yansırdı. Bırakın mânevîyi, millî bir hava bile estirilemedi! Madden yapılanların hakkını vermek gerek. Ancak, kültürel anlamda yapılanlar devede kulak bile değil ne yazık ki!.

Kim ne derse desin, milletin verdiği imkânlarla bir yerlere gelenler ve de getirilenler, eğer onu ve çocuklarını iyiliklerle güzelliklerle buluşturma noktasında her hangi bir gayretin sâhibi değillerse, vay hâllerine, vay hâllerimize ves’selâm!..

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

18.01.2010