UĞUR MUMCU ve BİZ
Uğur Mumcu, 60’lı, 70’li, 80’li yılların en popüler gazeteci ve yazarlarından. Harâretli yazılarıyla ateşli gündemleri yorumluyor. Keskin ve etkileyici bir uslûbu var. En önemli yanı, laik olmanın ötesinde, her iki anlamda da militan devrimcilik ve özgürlükçülüğü. Kabına sığacak gibi değil. Yargılamalar, hapisler, tehditler aslâ yolundan döndüremiyor. Öylesine çelik bir duruşu var. Yazılarında problemlere vurgu yapmanın yanında, hukukçu kişiliğinin verdiği bilinçle kanunsuzlukların üstüne korkusuzca gitti.
Yazar tüm yaptıklarında samîmî. Kendi kulvarında tutarlı. Her şeyi devrim, laisizm, bağımsızlık, çağdaşlık ve özgürlük adına yapıyor. Ama, tüm bu kavramları kullanarak düzen içinde düzen yürütenlerin düzenleri ve gerçek yüzleri açığa çıkma noktasına gelip dayanıyor iş en sonunda.
VALLÂHİ BEN ÖLDÜRMEDİM!
İşte tam aydınlanma noktasında bombalar patlıyor ve film yanıyor. Filmi yakanlar bu sefer, daha haber duyulmadan sokaklara inip, Uğur Mumcu’nun uslûbuyla, kahrolsun irticâ terânelerine başlıyorlar. Öyle ya! Böylesine devrimci ve laik bir insanı öldürse öldürse bunlar öldürürdü! Onlar her kimse ve neredeyse!
Ama, hem vallâhi, hem billâhi ben öldürmemiştim onu! Niye hep bana doğru bakmış ve bakıp duruyordunuz ki?! Hâlâ da gözünüz benim üstümde gibi sanki!
Şaka bir yana; anarşinin hüküm sürdüğü tüm fırtınalı süreçlerde kuşkular hep dindar kesim üzerine yoğunlaştırılmıştır. Nitekim, bu güne kadar birçok kesim ısrarla, suikastı 'İslamcı grupların' yaptığını ileri sürmüş, gazeteler de o günden bu güne bu iddiayı öne süren cümleler kullanmıştı. “Babasının oğlu” Özgür MUMCU ise tiranların rağmına yaptığı açıklamada gerçeği şu sözlerle dile getirmiştir:
"Bu cinayeti kontrgerillanın işlediğini duysam şaşırmam. PKK'nın yaptığını duysam yine şaşırmam. Elbette ciddi bir delile dayanarak söylemiyorum, ama ben bu cinayetin bir İslamcı operasyonu olduğuna inanmıyorum."
Geçen hafta ulusal basında yer alan haberlere göre, T24 adlı İnternet sitesine konuşan Özgür Mumcu, açıklamalarının devâmında da, bu fikrinin yeni olmayıp, ta öncelerden beri böyle düşündüğünü özellikle vurgulamıştır.
ORDU ve MUMCU
Uğur MUMCU, Ölümünün 17. yılında, her yerde olduğu gibi Ordu’da da anıldı. Geçen hafta düzenlenen programda sağcısı-solcusu herkes, Uğur MUMCU programında bir aradaydı. Örnek gazeteci ve araştırmacı kişiliğine vurgular yapıldı.
Uğur MUMCU, dâvâsının adamıydı. Hem de adam gibi adam. Lâkin öyle olması, savaştığını zannettiği otoriter ve emperyâl güçlere âlet ve yem olmasına engel teşkil etmedi. Ben inanıyorum ki, eğer o yaşasaydı, bu gün kendisini savunur gibi gözüken ulusalcıların yanında yer almazdı. Çünkü, bugün olanların temeli, onun susturulduğu noktaya dayanıyor. Sözün özü, mücâdelesi örnek alınacak bir kişilikti. Şu sözü de çok anlamlı ve çarpıcı:
“İnsanlar sâdece konuştuklarından değil,
sustuklarından da sorumludurlar!”
Son olarak, refîkimiz Vizyon Gazetesi İnternet sayfasından bir alıntıyla sözü tamamlayalım. Aynı zamanda köylüm olan Sezer PALA arkadaşımız, Türk Vatandaşı Olmak adlı yazısını Uğur MUMCU’nun târifiyle bitirmiş:
“Türk vatandaşı, İsviçre Medeni kanununa göre evlenen,
İtalyan Ceza Yasası'na göre cezalandırılan,
Alman Ceza Muhakemeleri Usulü yasasına göre yargılanan,
Fransız İdare Hukukuna göre idare edilen
Ve İslam Hukukuna göre gömülen kişidir.”
Elçiye zevâl olmaz. Yazmak bizden, değerlendirmek sizden ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
01.02.2010