Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2010, (MIZRAP 2010)
28İNDEN 22SİNE ŞUBAT DEFTERİ
1877 defa okundu,

28'İNDEN 22'SİNE ŞUBAT DEFTERİ!

2010’un Şubat’ı bitmek üzere. Aylar ne de çabuk geçiyor! Daha dün takvimler dağıtılıyordu. Şimdi çeyreğine gelmişiz. Ancak sevgili okurlar, böyle şubatlara can kurban! Önceki günkü 22 Şubat tutuklamaları, halkına rağmına estirilen aykırı FIRTINA furyasının adâlet duvarına toslayıp geri teptiğinin ifâdesiydi.

Biz ne şubatlar yaşadık değil mi? Hatırlamaya çalışalım! Hele bir, 97’nin 28 Şubat’ı vardı ki, o gün ve ardından yaşananlar için düşman başına demek bile insafsızlık gibi geliyor bana!

Bunun ne anlama geldiği sık sık işlenen bir konu. Çoğumuz, bizâtihî iliklerimize kadar yaşadık. Biz burada kendi özelimizde, 28 Şubatlı duygu ve düşüncelerden ajandamıza yansıyanlardan örneklemeler yaparak anılarımıza duygusal gezi yapmaya çalışacağız.

O yıllar bizim, İmam-Hatip Lisesi’nde görev yaptığımız ve câmia olarak hep birlikte, hem dıştan baskılar, hem de içteki atmosfer îtibârıyle çok sıkıntı çektiğimiz yıllardı. O günlerde, Kabadüz ilçemizden bir öğrencimin, bu dönemin ilk mayısında hâtıra defterine yazdığım şu akrostiş dörtlük bakın nasıl nasîplenmiş şubat esintilerinden:

ELİF KAHRAMAN’A (12.05. 1997)

Elif bir başlangıçtır; Elif vahdet demektir

Lâyıkını yapmazsan, ilim kuru emektir

Îman ve İslâm gibi sonsuz güzellik varken

Fânîlere kapılmak; inan, zehir yemektir!

Sâdece Türkiye’de değil, dünyânın her yerinde zulümler, işgâller, işkenceler, ihlâller almış başını gidiyor. Bütün dünyâ zâlimleri işbirliği içerisinde topyekûn haçlı seferinde…

YÂ SABIR! (26.11.1998)

Doğranıyor insanlar, bu gün kahır günüdür

Feryatlara tıkalı, çağın sağır günüdür

İçli-dışlı zulümle; ne olmuş bu dünyâya?!

Onlara seyir günü, bize sabır günüdür!

Mâlumunuz bir de Merve Safâ KAVAKÇI olayı var. 99’da yapılan genel seçimde, ülkemizde ilk başörtülü olarak Fazîlet Partisi’nden milletvekili seçilen Merve Kavakçı, yemin töreni sırasında Başbakan Bülent Ecevit'in 'bu kadına haddini bildirin!” sözleri üzerine yaşanan protesto ve olaylarla birlikte TBMM Genel Kurulu'ndan çıkarılmıştı. Daha sonra milletvekilliği düşürülüp vatandaşlıktan çıkarılan Merve KAVAKÇI, AİHM’ne şikáyette bulunarak dâvâ açmıştı. Bu konuyla bağlantılı olarak ajandamızda şu notlar yer almış:

“Merve KAVAKÇI tartışmaları globalleşerek büyüyor. Bugün, çocuklarını götürdüğü ilkokulda okul talebesi çocukların sloganlı protestosuna uğradı. Apartman komşuları protesto mâhiyetinde pankartlar ve posterler astılar balkonlarına ve camlarına. TV kanallarında tartışmalar, tartışmalar; ha babam sürüp gidiyor… Ne zaman yatışacak bakalım?!” (4 Mayıs 1999)

Yine aynı ajandaya not düşülen bir özdeyiş var. Acabâ yukardaki olayla bağlantılı olarak mı alıntılandı, bilemiyorum:

“Allâh’ın gülü dikenli yarattığına hayret edeceğine, gülü, dikenler içinde yarattığına hayret ediniz!”  MONTAİGNE

            Bizler olan-bitenlere seyirciyiz. Kendi kendimize, içten-içe yanıp tutuşuyoruz. Bir şeyler yapamamanın sıkıntısıyla muzdaribiz. Duâ ve sabır. Başka şey yok. Bâzı arkadaşlar gibi, kraldan fazla kralcılık yapmamayı yeterli saymakla kala kalıyoruz. Mehmet ÂKİF Merhûmun dediği gibi, “söylemiyor, söyleniyoruz!” sâdece. Arkadaşların, dolayısıyla câmia ve millet olarak hepimizin durumunu ortaya koyan bir şeyler yazıp-çizmeye çalışarak kendimizi tesellî ediyoruz:

EL KİRİ (25.05.2001)

Ayak altı dolaşan sürüngenler gibiyiz

Değerlerin câhili, îtibar fakiriyiz

Tertemiz bir ecdâdın, duâlı ahfâdıyken

Şimdiyse, zâlimlerin müstâmel el kiriyiz!

Gerçekten, post-modern diye tâbir edilen ve bürokratlar üzerinden yürütülen o darbe dönemi çok sıkıntılı bir dönemdi. Onların da ifâdesiyle, hiç bitmeyeceği sanılıyor ve öyle de gidiyor gibiydi. Her kes için zor bir imtihan dönemiydi doğrusu. Sonuçlarıysa, mahşerde belli olacak!

Bugüne gelindiğinde durumu en güzeliyle ortaya koyan, yine o günlerin ajandalarına not ettiğimiz bir beyti hak etmiş görünüyoruz:

HALKI RENCÎDE EDEN ÂLEMDE;

KENDİ RENCÎDE OLUR SON DEMDE!

YAHYÂ BEY

Evet, bugün bunu yaşıyoruz. Eden bulur. Mazlumların âhı yerde kalmaz. Kalmayacağı da daha geride! Çünkü, asıl hesaplaşma âhirette. Allâh’ın da bir hesâbı vardır ve “ALLÂH SABR’EDENLERLE BERÂBERDİR!” Her zaman, her yerde!

Ne demiştik? BÖYLE ŞUBATLARA CAN KURBAN!

Çok yaşa ey bugünler; Elhamdülillâh ves’selâm!..

 

Mevlid Kandilimiz mübârek olsun. Âlemlere rahmet Efendimiz’in (SAV) çağrısı

Rabbimizin lûtf u keremiyle tüm illeri ve gönülleri kuşatsın inşâllâh…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

24.02.2010