Yaklaşık 3 yıldır Güzelordu İlköğretim Okulu şehrimizin gündeminde.
Yeniden yapılması ve yapılırken yeniden yapılandırılması zarûret.
Bu noktaya kadar evet, ancak sonrasında rivâyetler muhtelif!
Kararlar netleşmiş değil. İş uzadıkça uzuyor. Proje 3. vâlisinin uhdesinde.
Böyle olması çok daha güzel aslını sorarsanız. Bir nevî teennî (temkin) gibi.
Ordu’da kolektif şuur gelişmediği için her şey tutanın elinde kalıyor.
Kapan götürüyor, işi bitiriyor. İş olsun, cepler dolsun hesabı yapılıyor.
Sonuçta ortaya güdük icraatlar çıkıyor. Vakıf binâsı çok mu güzel oldu?
Zor nefes alan şehrin tık nefes olmasına bir nevî katkı teşkil etti.
Karacalar karmaşaca oldu; olan karacalara ve vatandaşın parasına oldu!
Her şey böyle bilinçsizce yapılmağa mahkûm mu bu topraklarda?
Şu an teleferiği merak ediyorum; temeli atılacakmış. Ama ben kuşkuluyum!
Neden mi? Kimseden değil inanınız ki! Teâmülden ve temâyüllerden!
Acabâ gerçekten en ideal yer seçilebildi mi? Nokta tam yerine mi konuluyor?
Kompozisyonun son kelimesi icraat olsun da, gerisi önemli değil mi yoksa?!
Güzelordu İÖO binâsı plânlanırken yapılan tüm hesaplar ekonomik.
Adı okul ama, “okul”, okul binâsının üçte biri! 3’te 2’si Otopark ve işyeri.
İlle de muhâlefet olsun diye bir kaygım yok. Ben şehirden yanayım.
Güzelordu bir fırsat. Şehir için, kültür için, çocuklarımız ve hepimiz için!
Köprübaşı mevkii şehrin en sıkışık yeri. Trafiğin darboğaz noktası.
Ordu’nun kültürel mekânlarının hepsi de sıkıntılı. Uzak ve elverişsiz.
HST ilköğretim okulu yıkıldı. Yaz tâtilinde yapılıp yetiştirildi.
Çok da güzel oldu. Binâ eskisinden daha büyük olmasına rağmen,
öyle güzel plânlanmıştı ki, hem şeklen hem de mevkî olarak denk düştü.
O civâra, öğretmenlere, öğrencilere, trafiğe; herkese nefes aldırdı.
Hem de, binâya benzer kişilikli bir binâ oldu. Sn. Müdürümüzü tebrik ettim.
Ama, bu sefer o memnun değildi: “Keşke son katını da salon yapabilseydik!”
Yılmaz UZUN Bey haklıydı. Ne kadar güzel olurdu. O çevrede salon yok.
O kadar okul var, resmî kurum var, eğitim var; salon yok, kültür yok!
Bence Güzelordu İÖO binâsı ve çevresi öyle plânlanmalı ki,
Köprübaşı Mevkii nefes alsın. Yol, köprü, dere ve arka cadde, hatta o ada;
hepsi birden plânlansın. Gerekirse derenin üstü de plâna dâhil edilsin.
Çocuklarımıza gönüllerince koşacağı sahâsı olan bir okul kazandırılsın.
Şehir işyeriyle dolu zâten. İşyeri açıyoruz ama, insanlara yürümeye bile yer yok.
Otopark diyoruz. Küçük yapsan olmaz. Büyük yapsan şehrin nefesini tıkar.
Bülbül Deresi’nin havasını bozar. Manzarayı betonlaştırır. Gözü yorar.
Karar verilirken her boyut çok iyi değerlendirilsin. Mesele yap-boz değil.
Kodlarımıza uygun, eğitim, kültür ve çevre hassâsiyeti ekseninde bir proje.
Orası şehrin tam orta yeri. Oradaki okul şehrin kimliğini yansıtır.
Lütfen, şekli şekle benzesin. Duruşu duruş olsun. “Okul gibi okul!”olsun!
Hep kuruşu kuruş olsun hesabı yapmayalım. Önce kültür, önce eğitim!
“Altı kaval, üstü şişhâne!” gibi ucûbe bir şey olmasın. Derdimiz bu!
Biz ne mühendisiz, ne de mîmar. Belki söz söylemeye hakkımız bile yok.
Ancak, biz de burada yaşıyoruz. Biraz göz biraz da öz zevkimiz vardır.
Biz de bu milletin parçasıyız. Onun için “bir parça şey” söylemeye çalışıyoruz.
Hesap yapın yapmasına elbette, ama; içinde kitap da olsun, kültür de, letâfet de!
Gez-göz-arpacık; ekonomi, çevre, kültür; tam isâbet olsun ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
02.03.2010