Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2010, (MIZRAP 2010)
BU AŞKIN SAÂDETİ YOK
1192 defa okundu,

BU AŞKIN SAÂDET’İ YOK!

Bu olay, Şubat boyu dünyâda, geçen hafta da Elazığ’da meydana gelen deprem felâketlerinden daha fazla etki yaptı hepimizin üzerinde. Öbürleri, nihâyet, adı üstünde; doğal âfet. Bu olayı dramatik yapan doğalın ötesine geçmesi; örfü, âdeti, töreyi, aklı, iz’ânı satırla biçmesi, aşk gibi en sevgili bir kavramla hıncı, nefreti, kısaca katli yan yana getirmesi. Hem de tâ İstanbullardan kalkıp, bu kış gününde dağları taşları aşıp neredeyse doğu sınırlarını zorlaması!

Enteresan; Ferhat dağları delmişti aşkı için, olacak şey değildi ama, sevgilinin ve de sevginin şartı buydu. Ferhat, sonunu düşünmeden, cânı pahasına kazmayı vurdu dağlara. On yılları aldı göze en azından. Çünkü olacak şey değildi onun yaptığı! Ama, aşk yaptırıyordu işte! Hâlbuki, tehdit etse, kestirmeden kotarabilirdi işi. Ama, aşkın kitabına sığar mıydı bu?

Ama, söz konusu ettiğimiz olay farklı. Burada, sevgiliyi öldürmek için yollara düşüp, dağlara vurmak var! O da kolayından hem de; kesmek, doğramak sûretiyle, kestirmeden, işi ânında bitirmek!

Münevver-Cem olayı, en canlı örnek olarak ortada. O olay ne dehşet şeydi öyle?! Şimdi de her mahkeme ayrı bir dram olarak sürüp gidiyor.

Son olayı biliyorsunuz. Gazetelerdeki genel manşet cümleleri ortalama olarak şöyleydi:

ÇILGIN ÂŞIK DEHŞETİ...

SAADET ÖĞRETMEN SATIRLA ÖLDÜRÜLDÜ!

Kimisi doğrandı, kimisi parçalandı vs. gibi tâbirler kullanmış.

Hepsi de acı ifâdeler; çünkü sonuçta olay çok can yakıcı!

Yazılanlara göre, Muğla Üniversitesi’nden iki yıl önce mezun olan Denizlili Saadet USLU, Ardahan’ın  Göle İlçesi Merkez Anaokulu'nda 5 yaş grubu öğretmeni olarak 20 gün önce göreve başladı.

             Bu arada, atamayı beklerken akrabalarının yanına gittiği İstanbul'da görüp kendisine aşık olan Yalçın A, reddedilmesine rağmen genç öğretmenin peşini bırakmadı.

Yalçın A, Saadet Uslu'nun öğretmen olarak Göle'ye atandığını öğrenip ilçeye geldi ve otele yerleşti. Sabah evinden çıkıp 500 metre uzaklıktaki okuluna gitmekte olan Saadet Uslu'nun önünü kesen Yalçın A. elindeki satırla saldırdı.

 Satır darbeleriyle kanlar içinde kalan genç öğretmen çığlık atıp yardım isterken, Yalçın A. peşpeşe vurmayı sürdürdü.  Çevredekilerin müdahalesiyle çılgın aşık kaçarken Saadet öğretmen ambulansla hastaneye kaldırıldı fakat kurtarılamadı.

 Cinayetin ardından saldırganın peşine düşen Göle Emniyet Müdürlüğü ekipleri kâtili yakaladı. Yalçın A., ilk ifadesinde cinayeti işlediğini itiraf etti. Saadet Ulus'u çok sevdiğini belirten Yalçın A. İfadesinde;

 “İstanbul’da tanıştık. Onu çok seviyordum. Mektuplar yazıyordum. Ama o bana yüz vermedigi gibi tersledi. Aşkıma karşılık vermediği için öldürdüm” dedi.

Benzer bir olay, bir hafta önce yaşanmıştı hatırlayacaksınız:

DERYA ÖĞRETMEN FECİ ŞEKİLDE KATLEDİLDİ!..

İstanbul Bağcılar’da bir ilköğretim okulunun müdür yardımcısı Ekrem Şavran (33) kendisinden ayrılan ana sınıfı öğretmeni Derya Çakır’ı (25) sınıfta, en büyüğü 6 yaşındaki 26 öğrencisinin gözleri önünde önce tabancayla vurdu. Tabanca tutukluk yapınca da beraberinde getirdiği ekmek bıçağıyla boğazını keserek öldürdü. Öyle bir aşk ki, çocukların, mâsum yüreklerin durumu hiç umûrunda değil. Aşk deyince her şey fedâ!

            Derya öğretmen geçen hafta Bulancak’ta toprağa verildi. Artık her yanımız cinâyetlerle dolu. Ordu’da da cinâyetlerde ve alkolden kaynaklanan olayların artışıyla alâkalı kaygıları dile getiren yetkili açıklamalar var. Aynı şekilde intiharlarda da artışlar var. Bu konuda il müftülüğünden yardım istendiği yansıdı basına.

Tüm bunlar, her ne kadar aşk aşk denilse de, bir aşksızlığın ifâdesi. Mevlânâ’nın bir sözü var:

“Aşka uçmadıktan sonra kanat neye yarar?”

            Evet, biz de diyoruz ki; Saâdete değil de felâketlere, sevgisizliklere götüren şeyin adı aşk olsa ne yazar? Demek ki, ortada bir yanlış anlama var; ya da çarpıtma! İsterseniz bu noktada, yıllar öncesinden bir alıntıya yer verelim:

F A R K

Shakespeare “ Otella”da, kıskançlık yüzünden sevgilisini bıçaklayan kahramanına şu sözleri söyletir:

-         Âh,keşke bin canın olsaydı da seni bin defâ öldürseydim!

Fuzûlî ise sevgilisine şöyle seslenir:

-         Âh,keşke bin canım olsaydı da sana bin defâ fedâ etseydim!

Doğu ile batı arasındaki fark bu işte!      

(Ömer ÖZTÜRKMEN 29.10.94 Türkiye Gazetesi)

Demek ki, aşkın adı aynı aşk, ama zeminde bir kayma var! Ülkemizde, her şeyde olduğu gibi burada da taşların yerine oturması, kavramların aslıyla buluşması gerekiyor. Aşk anlayışlarımızı gözden geçirmemiz,  bilhassa gençlerimizi dizi eksenli aşk salata ve safsatalarının pençesinden kurtarmamız gerekli.

Aksi takdirde aşk deyince aklımıza artık saâdetler deği, felâketlerden başka bir şey gelmeyecek. Bizden söylemesi ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

15.03.2010