Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2010, (MIZRAP 2010)
ÇEBİDEN ÇELEBİYE BİYOGRAFİLER
1515 defa okundu,

ÇEBİ’DEN ÇELEBİ’YE BİYOGRAFİLER

Bu gün aktüaliteden biraz uzaklaşıp yerel târih ve kültür ekseninde dolaşacağız. Aslına bakarsanız böyle söylemek, aktüaliteyle kültürü birbirinden ayrıymış gibi ele almak son derece yanlış. Çünkü, netîcede söz konusu tüm bu çabalar, aktüalite dediğimiz şeylerin hepsi, aynı zamanda kültürel gelişim için değil mi?

En kestirmeden ve en aktüel, dolayısıyla en çarpıcı bir biçimde ifâde etmek gerekirse, insan olarak, medeniyet olarak, ahlâk olarak bir yerlere gelemedikten, bu anlamda yükselemedikten sonra, Teleferikle Boztepe’ye çıkmanın ötesinde, füzeler yapıp uzaylara çıksak ne olur ki?!

Gelelim konumuza. Biyografi kısaca “hayât hikâyesi” olarak ifâde ediliyor. Biraz açmak gerekirse; isim yapmış, hayat çizgisi ve başarılarıyla kamuoyuna mâlolmuş kişilerin hayatlarını her yönüyle ve bütünüyle anlatan yazı ve kitaplara biyografi denir. Bu anlatım işi, kişinin kendisi tarafından bizzat yapılırsa, buna da otobiyografi denilir.

Ordumuz’da böyle kişiler var mı, ya da biyografisi yazılanlar var mı?

Elbetteki var. Ordu yazı ve kültür târihinde, tâkip edebildiğim kadarıyla ilk biyografik eseri İl Kültür-Turizm eski müdürümüz Muzaffer GÜNAY Bey kaleme aldı. Zamanın Belediye Başkanı Fikret TÜRKYILMAZ Bey’in destekleriyle 2003’de İstanbul’da basılan Araştırmacı-Yazar SITKI ÇEBİ adlı kitap, bu noktada bir çığır teşkîl etti. Roman dalında da bu anlamda bir ilkin sâhibi olan Muzaffer Bey’in, Merhum Üstad Sıtkı ÇEBİ ile ilgili bu güzel eseri, gün geçtikçe daha da kıymet kazanıyor. Geleceğin kaynak kitapları arasındaki yerini çoktan aldı bile.

2. sırada Uğurcan ATAOĞLU’nun DEDEM MEHMET RIFAT adlı kitabı geliyor. O da, baskı kalite ve tekniği, fotoğrafları, orijinâl tablolar ve tıpkıbasımlarıyla raflarımızdaki yerine kuruldu. Bu kitapla ve muhtevâsıyla ilgili, yayınlandığı günlerde köşemizde çeşitli değerlendirmeler yapmıştık.

Gelelim, bu konuya girmemize sebep teşkil eden 3. kitaba;

şehirde bir gökkuşağı: Fahri ÇELEBİ - Yazar: İbrâhim DİZMAN

Elimizdeki kitap, Birinci Basım: Nisan 2009, Samsun.

Kitabı elinde gördüğüm Beyefendi Ağabey, hemen;

- Bu kitap tam sana göre. Önce senin okumana müsâde edebilirim!” dedi.

Tahmin ettiği gibi; memnûniyetle kâbul ettim. Kitap, yazarından imzalı;

“Çok değerli Yılmaz Gündoğdu Kardeşime… 01.01.2010, Fahri Çelebi.

Ordu’da şu an piyasada mevcut bu üç biyografi kitabının yazarlarını tebrik ediyor, yenileri için örnek teşkîl etmesini diliyorum.

Biyografileri okuduğumuzda bir hayâta neler sığdırılabileceğini görüyoruz en azından. Diğer yandan, bir de bakıyoruz ki, ömürler ne kadar uzun olsa da, çok heyecanlı dönemler yaşansa da her kes varıp, artık geriye dönüşün mümkün olmadığı bir yerlerde kala kalıyor.

Konumuzu, âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz’in(SAV) hayâtımızı da memâtımızı da kuşatan ve de en güzeliyle anlamlandıran, hepimizin, bir işe koyulacağı zaman mutlakâ göz önünde bulundurmamız gereken şu mübârek sözüyle bağlayalım:      

“İslâm`da iyi bir çığır açan kimseye, bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabından da kendisine verilir. Fakat onların sevabından da hiçbir şey noksanlaşmaz. Her kim de İslâm`da kötü bir çığır açarsa, o kişiye onun günâhı vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona pay ayrılır. Fakat onların günahından da hiçbir şey noksanlaşmaz.” (Müslim, Zekât 69. Ayrıca bk. Nesâî, Zekât 64.)

Hayırlı çığır açanlara, güzel çalışmalar yaparak hayâtını adım adım iyiliklerle dolduranlara; geriye dönüp baktığı noktada, çağrılarından, çığrılarından ve de çığırlarından hicap duymayanlara ne mutlu ves’selâm...


ORDU HAYAT GAZETESİ

22.03.2010