TUNA NEHRİ, ORDU ŞEHRİ…
Dün öğle üzeri Tuna ESELİOĞLU, edebiyât grubu öğrencileriyle berâber gazetemizi ziyâret etti. Dâvetleri üzere, biz de geçen hafta kendilerini ziyâret etmiştik. Cumhûriyet Lisesi’nde oluşturdukları yazı atölyelerinde edebiyâta, yazmaya ilgi duyan öğrencileriyle bizi tanıştırmıştı. Daha o zaman iâde-i ziyâret yapacaklarını belirtmişler, dün için saat bile vermişlerdi. Dedikleri saatte geldiler. Gazeteyi dolaştılar. İlgili birimler ve basım safhaları hakkında bilgi aldılar. İlgili arkadaşlar soruları cevaplandırdılar. Bu arada sohbet etme imkânı da bulduk.
Cumhûriyet Lisesi Türk Dili ve Edebiyâtı Öğretmeni olan Tuna Bey, kişiliği, birikimi ve gayretleriyle temâyüz etmiş bir değer. Okuyan, çevresine bir şeyler vermeye, öğrencilerine okuma alışkanlığı kazandırmaya, yazı âlemine heveslendirmeye çalışan münevver bir arkadaşımız. Tuna nehri misâli çağlayan bir irfan damarı, edebiyât pınarı.
Dünkü ziyâretlerinden dolayı, şehrimiz ve de vilâyetimiz adına pek sevindim. Zîra, gençlerimizi oldukça istekli gördüm. Hepsi pırıl pırıl, hepsi bahar, hepsi ümit çiçeği. Tüm dileğimiz sayılarının çoğalması.
Çünkü, özellikle yöremizde kültür, edebiyât, târih gibi konularda ilgi zaafı var. Dolayısıyla Ordu’nun, târih, kültür ve edebiyâtını, kısaca yazı hayâtını canlandıracak bir damar ihtiyâcı var. Konuşan çok, yazan az bizim anladığımız mânâda. Yazabilecek olanlar da kendilerini başka alanlarda tüketiyorlar. İşin farkında olanlar da seyretmekle yetiniyor, daha doğrusu, yetinebiliyor! Bizim gibi. Bu anlamda, gençlerin yetişmesi ve de yetiştirilmesi, parasal getirisi olmayan böylesi konulara heveslendirilmesi gerekiyor. Tuna Bey işte bu noktada çok önemli bir iş yapıyor. Kendisini tebrik ediyorum.
Bizler de hep bir şeyler yapmaya çalıştık. Ama peşimizden kimseyi sürükleyemedik. Şimdi yanımızda bir-iki kişi olsaydı bizi anlayan, yaptığımız çalışmaları anlamlı bulan, önemseyen; yapılabilecek o kadar şey var ki! Ama neylersiniz!
Ama, neyleriz; Tuna Bey gibi arkadaşların başarısı ve böyle pırlanta yavrularımızın geleceği için duâ eyleriz. Bir de, gazete ve matbaa olarak onlara her türlü desteği veririz. Bu da bir imkân. Biz şimdi diyoruz ki, keşke bu gazeteyi çok daha önceki yıllarda kurmuş olabilseydik! Şu an elimizde çok daha fazla yazı olurdu, doküman olurdu, belge ve veri olurdu. Onların kazandırdığı ivmeyle nice kitaplar çıkardı ortaya. Farklı kişiler yazı âlemine kazandırılmış olabilirdi.
İşte gençler, size imkân. Biz böyle bir imkâna ve heyecana biraz kendi gazetemizle kavuştuk. Daha önce bizleri çağıran, teşvik eden olmadı. Sizlerin çağından îtibâren yazmış olsaydım bu gün müthiş bir birikim olurdu. Olayları da, yazacağım için daha dikkâtli izlerdim, her şeye daha bir ciddî bakardım. Bilesiniz ki, sizin böyle bir imkânınız var. çünkü Ordu’da ORDU HAYAT diye bir gazete var.
Tuna Hoca’nın dün, bizi de teşvik sadedinde ifâde buyurduğu gibi;
“Şehrin kültür birikimi HAYAT GAZETESİ’nde hayat bulabilir!”
Ama bu hep birlikte olabilecek bir şey. Sizler olmadan olmaz.
Dünkü sohbette, birçok yazar gündeme geldi. Bu, çocukların okuma seviyelerinin de göstergesi niteliğindeydi. Hepsi de uslûp ustası, tarz sâhibi, içerik zengini bu yazarlardan 5 kadın ismi ön plâna çıktı:
Bejan MATUR, Leylâ İPEKÇİ, Fatma Karabıyık BARBAROSOĞLU, Elif ŞAFAK, Semâ KAYGISIZ. Hepsinin de önemli, okunacak yazarlar olduğu vurgulandı. Hüsrev HÂTEMÎ, Necip FÂZIL, Yavuz Bülent BÂKİLER, Cemil MERİÇ, Ali ÇOLAK da hatırladığım 5 diğer yazar.
Gördüğünüz gibi bay-bayan yazar sayıları dengeli. Ziyâretçi öğrencilerin sayıları da öyleydi. Demek ki artık ülkede dengeler yerine oturuyor. İnşâllâh bu her anlamda böyle olur.
TUNA Bey ve sevgili öğrencilerine sonsuz teşekkürler; bize zaman ayırdıkları,
ve de gönüllerimizde ümit çiçekleri açtırdıkları için.
Selâmlar, sevgiler, saygılar. Yolunuz ve bahtınız açık olsun ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
03.05.2010