Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2010, (MIZRAP 2010)
HEM YÂRSIN, HEM DİYÂR..
902 defa okundu,

HEM YÂRSIN, HEM DİYÂR…

Anneciğim, sen çok başkasın; senin yerin dolmaz. Kimse senin gibi olmaz, olamaz.

Hani derler ya; bütün dünyânın kadınları gelse bir anne etmez diye! Aynen öyle…

Ve işte tam da bunun için, ANA GİBİ YÂR OLMAZ denilmiştir, sevgili anneciğim.

BAĞDAT GİBİ DİYÂR. Ama, bizim Bağdat’ımız da ancak senin olduğun yerdir.

Sen bunları bilirsin ya da bilmezsin ama; anne olmayı herkesten çok daha iyi bilirsin.

Belki okumayı da çok sökemezsin; ama anneliği senden özge bilen, beceren yok.

O da yetiyor sana; çünkü, CENNET ANNELERİN AYAKLARI ALTINDADIR!...

Kim bilir ne zorluklarla doğurdun bizi, ne çileler çektin o imkânsızlık günlerinde…

Feryat figân arşı tuttu, her kes işinde gücünde; yaylada, değirmende, çok uzaklarda.

Çarşıda-pazarda alışverişte, koyun-kuzu, at-eşek, odun-köz-çalı peşinde ormanlarda.

Kimseler yoktu civârında, telefon da yoktu, araba da. Olsa n’olacak, doktor nerede?

Tam sekiz çocuk ve hepsi ayrı bir süreç. Biri bitiyor öbürü başlıyor; yeniden başa!

Bir koşmaca, koşturmaca gidiyor durmamacasına. Özellikle senin için anneciğim…

Durmak ne, gece ne, sabah ne, akşam ne? Her şey sana bakıyor, herkes seni bekliyor!

Büyükler var, küçükler var; yaşlılar, bebeler var. beli bükrü nineler var, dedeler var.

Kimi içerde, kimileri dışarıda; inek-dana ahırda, tarlada imece var. Öğle vakti yaklaştı.

Sen neydin öyle be anne? Nasıl geliyordun onca yükün, onca sorumluluğun üstesinden?

Sâhi sen kaç canlıydın? Misâfirlere sen hizmet ederdin, her yerlere sen giderdin!

Çocuklar lâf dinlemiyor. Su sâdece çeşmelerde. O da uzaklarda. O da su var da akıyorsa.

Çocuklar oyun peşinde, meyve kovuşturma, tarlalarda bostan kütürdetme derdinde…

Sen bir yanda beşik, bir yanda mutfak, bir yanda ahır; hepsi, hepsi sana bakıyor…

Ve hâlâ koşuyorsun, koşturuyorsun, koşuşturuyorsun ve hâlâ hizmet ediyorsun…

Ama senin suçun; bizi böyle sen yetiştirdin. Biz, hep hizmet almaya alıştık. Yâni hazıra!

Gücün yetene, ayakların gidene, bileklerin oynadığı yere kadar da gideceksin ve bizleri,

evet bizleri böylece kabûl edeceksin. Ayrıca nazımızı da çekeceksin. Biz şimdi dertliyiz.

Çocuklara lâf anlatamıyoruz. Kızıyoruz, köpürüyoruz. Sığınağımız yine sensin…

Derdimizi sana döküyoruz. Bizim en büyük ırmağımız sensin. Kimse dert anlamıyor.

Ufacık bir sitemden zihni bulanıyor sevgili anneciğim. Sensin yine üstümüze titreyen.

Bizim çocuklarımıza bile sen bizden daha çok ihtimam gösteriyorsun sevgili anneciğim.

Bizden daha çok titizleniyorsun; bizden daha çok ilgilenmeye ve hizmete davranıyorsun!

Sen öylesine bir annesin işte! Sen nasıl şeysin böyle. Örneğini göremiyorum çevre içinde!

Şimdiki anneler de öyle mi bilmiyorum; ama siz odalar ve avlular dolusu bereketsiniz.

Onlar salonlar, bulvarlar, bahçeler, parklar ve de sâhiller boyu hareket ve mârifet…

Siz en az 3 ya da 5 doğururdunuz kimse görmeden, duymadan, hiç farkına varmadan.

Şimdikiler bir doğuruyorlar, pir doğuruyorlar, memlekete emir ve âmir doğuruyorlar!

Daha ana karnında ceninken çekiliyor fotoğrafları. Dağıtılıyor, gönderiliyor tüm dünyâya.

Örtülüsü açığı göğsünü gere gere dolaşıyor heryerlerde muzaffer komutan edâsıyla…

Ki, elbette önemli şeydir çocuk ve onu doğurmak; en zor iş ve de en mukaddes bir ameliye.

Anneciğim, şimdi çocuk az ama isim çok, böylece sağlanıyor artık âilelerin büyüklüğü…

Şimdi, 1 ya da 2 çocukla ve bunca imkânlarla, herkes sizlerden daha çileli, daha muzdarip!

Sevgili anneciğim. Ne diyeyim, zaman değişiyor. Hepimiz değişiyoruz. Herkes kendi

zamân ve şartlarını yaşıyor ve de herkes kendi bulunduğu şartlarla değerlendiriliyor…

Herkesi kendi şartları bağlıyor daha doğrusu. Her dönemin değeri kendi içinde. KDV’si de.

Sizlerin yükü bizlerden çok daha ağırdı. Bizimkileri de hâlâ omuzlamaya devam ediyorsunuz.

Siz bu gidişle ayağınızın altına serilen yeri çok çok hak ediyorsunuz. Eğer sizler, orayı bulamazsanız, bu gamsız ve de çilesiz gidiş ve lâubâlî yaşayışla bizim bulma şansımız yok.

Ümitsiz değiliz. Çünkü sen gibi bir anneye sâhibiz. Orada, önce Allâh, sonra siz varsınız.

“Allâh’ım, çocuklarımı benden ayırma!” demen bizim için en büyük ümit kaynağı!...

Sana babamla ve çocuklarınla birlikte nice mutlu ve güzel günler diliyorum.

Tüm günlerin ve zamanların kutlu ve de mutlu olsun sevgili anneciğim.

Ver elini öpeyim, hakkını biz hayırsız haylazlarına helâl et ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

07.05.2010