AYIŞIĞI’NDA FEYİZ ve NOSTÂLJİ
Cumâ gün akşam, oraya vardığımda sanki zaman tüneline girer gibi oldum. Kaç yıl olmuş ben buraya gelmeyeli? Neredeyse unutmuşum buraları. Hayâtımızdan çıkmış. Bu akşam dâvet üzere geldiğimde, o hep buralarda karşılaşa geldiğimiz, tüm mahallelerimizden, civâr il ve ilçelerden, çeşitli yer ve türden can dostlarını görünce, o eski manzaralar, tadlar ve heyecanlar canlandı gözümde.
Rahmetli Sıtkı ÇEBİ, Câvit KALPAKLIOĞLU Ağabeyler, gönüllü kuruluşlar olarak burada RAMAZAN aylarına mahsus olmak üzere, zamânın Belediyesi ile birlikte düzenlediğimiz KİTAP ve KÜLTÜR fuarlarına dâvet edip birikimlerinden istifâde ettiğimiz efsâne vâlilerimizden Recep YAZICIOĞLU merhumlar ve benzer sîmâlar geldi aklıma. Onların ve de varlıklarıyla bu salona renk ve tad katan cümle katılımcı ve izleyicilerden âhirete intikâl etmiş bulunanların mekânları cennet, kalanların da ömürleri bereketli olsun… Âmin…
10 yıl aralıksız süren o dostluk, kardeşlik, kaynaşma, sohbet, konferans, kitap ve kültür ortam ve iklîminin ardından, şimdi anlıyorum ki yaklaşık bir 10 yıl daha geçmiş.
Zamânında, fuar tertip heyeti olarak dâvet edip buralarda tanıştığımız bir çok yetişmiş insan ve de değerlerimiz gibi bizler de artık mâzide kalmış, onların peşine takılıp târih olmuşuz bu arada. Uzun bir gurbet hayâtından sonra sılaya dönmüş, birdenbire, çocukluk ve gençlik yıllarının hâtıralarıyla yüzyüze gelmiş birisi olarak değerlendirdim kendimi. Yıllar da ne çabuk geçmiş meğer…
Bu akşam, benzer duyguları kendisinin de yaşadığına inandığım Osman ÇELİK Hocamızın da öncülüğüyle, ilk başlarda, zamânın Halk Eğitim Salonu’nda başlayıp AYIŞIĞI’nda süregelen o güzelim dostluk, muhabbet, kaynaşma, kültür, edebiyat ve sanat günleri, Ordu cemiyet hayâtının özel sayfaları arasındaki müstesnâ yerini almış gözüküyor. Bugün, bu akşam bunu çok daha rahat olarak görüyor ve söylüyorum.
Artık, bu aradaki boşlukta Üniversitesi de kurulan şehrimizin, çok daha kapsamlı böylesi organizasyonları behemahal gerçekleştirmesi bir zarûrettir. Ordu, Üniversiteli olmanın alâmet, gerek ve îcâplarını yerine getirmelidir. Sağduyu, yattığı uykudan uyanmalıdır. İnisiyatifi ele almalıdır. O, konferanstan önce izlettirilen animasyonlardan birinde işâret edildiği türden, şeytanın adımlarına uyanlar, atını alıp Üsküdar’ın yolunu çoktan tuttu! Bahâneler arkasına sipere yatmak kimseyi bir yere götürmez ve de sorumluluktan aslâ kurtarmaz.
Bu toplumun yetişmiş insanları, onun evlâtlarına borcunu birikim ve gayretleriyle ödemelidir. Bu güzel vatanın çok çeşitli bölgelerinden kendisine emânet olarak gelecek gençlere, onların maddî-mânevî ihtiyâçlarına hitap edecek ve enerjilerini, öncelikle kendilerinin, âilelerinin, millet ve memleketin hayrına olacak bir gönül aktivasyonuna dönüştürecek bir müsâit ortam hazırlanmalıdır.
Yine Osman ÇELİK Hocamız’ın OSGED’i organizasyonuyla bu akşam icrâ edilen programı da bu anlamda bir örnek ve öncü faaliyet olarak değerlendirmekte hiç de beis görmüyorum. Burada da sanki mutlu bir tevâfuk söz konusu. Bu mütevâzı faaliyet, meselenin hem besmelesi, hem de özüydü. OKU diyen KUR’AN’la başlıyor ve onun ilkelerini anlatıyordu. Ve de, Yûnusça bir yaklaşımla, okumanın olmazsa olmazı olarak kendini bilmek, Rabbini bilmek ve bunun da olmazsa olmazı olarak KUR’ÂN’ı işâret ediyordu!
Bu anlamda bir plâtform oluşturulmuştu, adı da KAB. Açılımı; Kur’an’ın Anlamıyla Buluşma. Kur’anla buluşma, anlamı ve mesajıyla da buluşmakla gâyesine ulaşabiliyordu ancak. Bunu yapmadıktan, Kur’ân’ın bütününü içselleştirmedikten sonra inancın, insan olmanın, Müslüman olduğunu düşünmekle yetinmenin, çok çok bile olsa okumanın-yazmanın ne anlamı olabilirdi?! Okulların, yurtların, evlerin, apartmanların, şehirlerin, köylerin vs. vs.?!
Sözün özü, KAB’a girmeyen iKAB’dan, yâni cezâdan kurtulamaz. Rabbim, bizleri ve nesillerimizi böylesi vahim ve de sonsuz hüsrân anlamına gelen nasîpsizliklerden korusun… Cümlemizi, muhterem konuşmacının tren yolunun birbirini tamamlayan ve biri olmadan diğerinin anlam ifâde etmediği iki raya benzettiği KİTAP-SÜNNET dâiresinde bir hayâta muvaffak kılsın. Âmin…
Gördüğünüz gibi, asıl konuya giremeden yine yolun sonuna geldik. Konuşmacının, Kur’ân’a adanmış, onunla dopdolu hayâtına ve verdiği mesajlara değinemedik. 80’e yaklaşan yaşıyla buraya kadar gelmiş olmakla, vücud dili, duruşu, jest ve mimikleriyle hâlis, muhlis bir Anadolu insanı ve yüreğiyle başlı başına bir örnekti.
Yazımızı bağlarken, yeniden başlayan AYIŞIĞI yolculuğumuzun doğa hârikası güzel şehrimiz ve sâkinleri için her anlamda hayırlara, yeni yeni maddî, mânevî, kültürel özellik, güzellik ve de bereketlere vesîle olmasını temennî ediyoruz ves’selâm...
ORDU HAYAT GAZETESİ
09.05.2010