Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2010, (MIZRAP 2010)
İHL CÂMİİ, MESCİD ve ŞADIRVANI
1069 defa okundu,

İHL CÂMİİ, MESCİD ve ŞADIRVANI

Daha Perşembe gün akşamdan İmam-Hatip ve İslâmî İlimler Hizmet Vakfı Başkanı İbrâhim YÜKSEL aradı. Yarın Cumâ’da İmam-Hatip Lisesi Tatbikât Câmii’ndeyiz dedi. Tamam dedik. Burası çifte minâreli, cemaati bol gözde câmilerimizden. Her zamanki gibi neşeli bir günü civârın. Her şeyden önce günlerden cumâ ve cemaat oldukça kalabalık.

Murat SAYLAN Hoca hutbede. Her zamanki heyecanıyla okuyor hutbesini. Helâl rızık kazanmaya vurgu yapıyor. Rüşvet ve benzeri yolsuzlukların yasaklığından dem vuruyor. Onun, gerek tilâvette, gerekse hutbedeki o coşkusu gözden kaçmıyor. Mübâreğin hiç mi morâli bozuk olmuyor? Her zaman, her yerde ve ortamda performasını koruyor. Bunun için de cemaat tarafından tercih ediliyor. Allâh (cc) nazardan esirgesin. İnsanlarımız kalitenin farkında. Öyle olmasa böyle hep lebâleb olur muydu cemaat? Cenâzelerde tercih edilmesinin temelinde de bu özellik yatıyor kanaatimce. Halkla diyalog da iyi. Görevliler arasındaki uyum da çok çok önemli hizmetin âhenginde.

Ama, bu cumâ bir aksaklık oldu; bir zamanlar elektrikler çok kesilirdi memlekette. Şimdikiler bunu bilmezler; duysalar da inanmazlar. Muhterem Erbakan Hoca konuşurken eğer böyle bir şey olursa Hoca hemen espriyi yapıştırırdı:

<!--[if !supportLists]-->-         <!--[endif]-->Biz konuşmaya başlayınca trafolar patlıyor aziz kardeşlerim!

Murat Hocamızda da öyle oldu bu defâ. Konuya kendisini öylesine kaptırmış, bu hafta daha bir öylesine üzerine basa basa okuyordu ki cümleleri, o arada ses düzeniyle ilgili bölümde aksamalar oldu. Sonra anlaşıldı ki sigorta atmış. İş namaz kılınmaya geldiğinde alt kattakiler duymadığı için sıkıntılar yaşandı.

Ama benim asıl vurgulamak istediğim şey, üst katta mikrofon çalışmamasına rağmen hem imam, hem müezzinin seslerini duymada herhangi bir problem söz konusu olmadı. Sizin anlayacağınız, çok daha küçük câmilerde, çok çok daha az cemaatin olduğu vakit namazlarında cemaatin kafasını şişirmenin anlamı yok. Okuyanlar bunu fark edemiyor ama, okumadığımız zamanlar kulakları, hattâ bâzen beyinleri tırmalıyor ses. Lütfen dikkât edilmeli. Bir de, sonradan katılıp da namaz kılmakta olanların şaşırması, okuyamaması söz konusu. Bence bunlar, işin içinde birisi olarak önemli. Bu sözler sonuçta hepimizi bağlıyor.

Namazdan sonra, başta sözünü ettiğimiz vakıfta, İmam-Hatip Lisesi şadırvan projesi konusu konuşuldu. Vakıf Başkanı İbrahim YÜKSEL Bey ve Okul Müdürü Âdil AKYURT konuyla ilgili olarak bizleri bilgilendirdiler.

Çok detaylı konuşamadık ama, kimin fikri olduğunu bilemediğimiz bir proje var ortada. Güzelce çizimi de yapılmış. İmam-Hatip Câmii’nin güney ve doğu duvarları tabanla birlikte mermerlenip kurnalar konularak şadırvan hâline getiriliyor; eskiden konferans salonu görevi yaparken olduğu gibi duvardan içeri giriş sağlanarak okulun mescid ihtiyâcı gideriliyor. Diğer odalar Kur’an Kursu olarak devam ediyor tabiî.

O an için çok irdeleyemediğim bu konu, sonradan kafamı kurcaladı. Bâzı çekincelerimi orada belirtmekle berâber kafamda tam olgunlaştıramadığım için ve cevap yetiştirme yeteneği noktasında zayıf olduğumdan meseleyi kendi açımdan net bir noktaya taşıyamadım. Proje de, benim hesap, biraz olgunlaşmamış gibi geldi bana. Düşünülmüş; güzel ama, yeterince taşınılmamış gibi sanki! Sonradan ve şimdi kendi kendime düşününce, şu düşüncelerin söylenip projenin yeniden gözden geçirilmesinin iyi olacağı kanaati gelişti bende. Belki yine aynı noktaya gelinir; olabilir ama, çekinceler görüşülsün, iş iyi kurgulansın, ortaya güzel ve net bir şey çıksın. Konu şu; Arz edeyim:

Bu projenin bedeli 25 bin TL. Az bir para değil. Ortaya adam akıllı bir şey çıkmalı. Şimdiki projede abdest alma yeri var. Güzel de, abdest alma yerimiz yok mu? Hem kış günü çocuklar dışarıda abdest alır mı okul varken? O zaman bu abdest alma yeri gereksiz gibi görünüyor. Siz orayı yapsanız da çocuk abdesti yine okulda alacaktır. Oralar mermerle yapılıp güzelleştirilecekse ona bir şey denilmez. Ancak sırf abdest yeri için bu kadar paraya yazık olur ki, zâten bu ihtiyâç okulda gideriliyor.

Denilirse ki, mescid de olacak! Nerede; câmiin altında! O zâten var değil mi? Mevcut projeye göre yeni bir şey yapılacak değil. Mevcut câmiin altındaki bir odaya dışardan kapı açılacak, tamam; bunun için masrafa gerek yok.

Bir şey daha diyeyim; gâye öğrencilere yönelik mescidse bu yine okulda olur. Salon dışarıya uyar, ama mescid okulun içinde olursa ancak okulun gibi olur. İlle de câmi denilirse, câmi zâten var; bir kapı açılsın; tamam. Bilmem haksız mıyım? Câmiin altında okul için, eskiden olduğu gibi, ancak salon uygun düşer bana göre.

Sonra bu mesele çok kişilere sorulmalı. Bilmem öğretmenlerden, okul âile birliğinden, mîmarlardan, işin erbabından ve çilesini çekenlerden görüş ve fikir alındı mı? Millî Eğitim’e, Bayındırlığa soruldu mu?

Sözün özü, harcanacak para az değil. Harcansın tamam, ama yaraya merhem değil bana göre. Koskoca Ordu İHL’ye adam gibi proje yakışır. Yoksa, bu gidişle bu proje, bu mevsimde ve bu hâliyle, ihtiyâca ciddî anlamda, tatminkâr bir çâre gibi gözükmüyor. Bir yama, bir pansuman gibi duruyor.

Bana bir şey sormayın. Ben işte yazdım. Meramım açık. Sizler konuşmaya başlayınca ben cevap yetiştiremiyorum. Bu çekincelerimin daha güzel ve mantıklı bir çözüme katkı olmasını dilerim. Bundan daha güzeli yok diyorsanız, ona da tamam; takdir sizin.

Zamânında orası okulun konferons salonuyken alındı, îtiraz ettik, yazılar yazdık, soruşturmalar geçirdik; ne oldu. Kim îtibâr etti? Şimdi de öyle olur, geçer, gider. Bizim kötülüğümüz bize kalır. Aslında bizim burada yaptığımız, düşüncelerimizi samîmiyetle ortaya koymak. Bunu da ancak yazı yoluyla yapabiliyorum. Kusura bakmayın.

Her şeyin hayırlısı olması dileğiyle cümleye sevgi ve saygılar ves’selâm…


 

ORDU HAYAT GAZETESİ

16.05.2010