NEREDE KALMIŞTIK?
Piyasadaki İmam-Hatip câmiası dünkü yazımızı, okulun, câmianın ve tüm ilgililerin hayrı noktasında geç kalmış ve hafif geçilmiş bir yazı olarak değerlendirirlerken, bu okullarda okumayanlar, yazının muhtevâsının biraz ağır kaçmış olabileceğini belirttiler.
Dün, “can alıcı” olarak nitelediğimiz ve sonra yazacağımızı belirttiğimiz, bizi asıl harekete geçiren konu şu: Dün konu ettiğimiz ORDU İMAM-HATİP LİSESİ GECESİ’nde, bir de ORDU İHL’den MEZUN ÜNLÜLER mâhiyetinde bir sunum yapıldı. Nâmık ALTAŞ hâriç, tümünün fotoğraflarla verildiği isimler, sırasıyle şöyle:
Eyüp FATSA, Engin TEKİNTAŞ, Mustafa YILMAZ, Yılmaz UZUN, Yılmaz DÜNDAR, Hüseyin YAŞAR, Selahattin AYDIN, Nâmık Kemâl UZUNLAR, Sezâyi AKARSU, Mehmet ARSLAN, İsmail ÇAĞLAYAN, Temel COŞKUN, İbrâhim YÜKSEL, Özcan GÜRSOY, Burhânettin TOPRAK, Âdil AKYURT, Beşir ÇİÇEK, Erol AKÇAY, Hamdi ÖZCAN, Mustafa AKKOZ, Nâmık ALTAŞ, Temel ÖZTÜRK, Emin AYDIN, Beytullâh ŞAHİN, Mustafa ÇAVUŞOĞLU, ? MURTAZAOĞLU, Ergün TAŞÇI, Kerim ÜSTÜN, Uğur TOPARLAK, Kadir ÇANAKÇI, Muammer ÂŞIK, Nâhit KÖSEOĞLU, Mehmet Âkif ERSOY, Âdem ALTAŞ, Seyfettin ERDEM
Tespit edebildiğimiz kadarıyle isimlerimiz bunlar. Daha niceleri var aslında. Bu kadarıyle bile çok çok gurur verici. Rabbim hepsine de İmam-Hatip misyonu istikâmetinde hayırlı kazançlar, hizmetler ve başarılar versin.
Değerlendirmeye gelince; bir defâ, bu isimlerin hiç birine îtirâzımız olamaz. Îtirâzımız, İmam-Hatip ismi ve câmiası üzerinden şahsî ve indî tasarruflara gidilmesine, bir taraf yapılırken, diğer tarafın yıkılmasına, kimilerinin gözlerin içine baka baka ve pervâsızca yok sayılmasına; gönül kırılmış, yok darılmış, hiç umûra gelmiyormuşçasına hareket edilmesine, ve dolayısıyla, böylelikle kardeşliğimizi zedeleyen tavırlaradır.
İsimleri yukarıya yazdık. Siz de değerlendirin. İşte benim ilk etaptaki tespitlerim. Daha çok şeyler tespit ederdim. Ona göre hazırlıklı gelirdim. Yerimi de ona göre seçerdim. Her şeyi tam izleyemedim aslında. Ama, isimlerden kaçırdığım olmadı gâlibâ.
Listeye iyice bakınca siz de görürsünüz düpedüz yapılan haksızlıkları! Meselâ aynı devlet dâiresinde KÜLTÜR MÜDÜRLÜĞÜNDE yardımcı konumunda olan Uğur TOPARLAK Bey Kardeş, meşhurlar listesinde yer alırken, onun yıllarca âmirliğini yapmış, yine Ordu İHL Mezunu, aynı zamanda, kitapları, televizyon programları ve sosyâl aktiviteleriyle herkesin tanıdığı Muzaffer GÜNAY yok!? Bunda kasıt yok denilebilir mi? Ama, aramızda mesele var diyorsanız, okul herkesin okulu! Eğer, böyle bir şey yoksa, o zaman, hâfızanız zayıfsa, câmiayı tanımıyorsanız, böyle bir şeye tevessül etmeyin! Ya da sorun, soruşturun, danışın! Sizi böyle bir uygulamaya zorlayan ne ki? Orada kendi isminizin de geçmesi mi?
Bana gelince; herhâlde böyle bir kıyağa ya da taltife ihtiyâcım olmadığı düşünülmüş olmalı! Hâlbuki, belki de öyledir ama, biz her zaman kardeşlerimizin ilgisine, sevgisine, her şeyden önce duâsına muhtaç olduğumuzu düşünüyoruz. “Bizim kimseye, kimsenin ilgilenmesine ihtiyâcımız yok!” gibi bir kabadayılığı aslâ yapamayız! Durumumuz ne olursa olsun. İnancımız da, örfümüz de bunu söylüyor bize.
Ama, anlıyorum, geçenlerde okul mescidiyle ilgili bir yazı yazmıştım. Allâh rızâsı için fikirlerimi serdetmiştim. Belki ondan kaynaklandı tüm bunlar. Olabilir, insanlık hâli. Ama, Recep AZAKLI Ağabey gibi çilekeş, cefâkâr, hizmete adanmış, şu an belediyede önemli bir görevde bulunan akademik dergilerde makâleleri yayınlanan münevver bir isim, Dr. Abdurrahman TOMAKİN gibi yıllarca Başhekimlik yapmış, Milletvekili adayı olmuş, gece-gündüz dememiş, kapı kapı dolaşarak hepimizin hizmetine yetişmeye çalışmış, nereye giderse gitsin Ordu’nun gündeminden hiç düşmemiş bir isim!
Ya Ahmet ÇAKIR! Yıllarca yaptığı Millî Eğitim Müdürlüğü görevleri yanında, 10’a yakın kitabı da var. Yoksa onların da suçu Ordu Hayat Gazetesi’nde yazmaları mı?
Yoksa, bu saydığım isimlerin hepsi belli siyâsî görüşlere daha yakın olduğundan mı? Daha yeni avukat olmuş, dolayısıyla bir çoğunun adı belki ilk defâ burada gündeme geliyorken, yılların avukatı ve siyâsetçisi, eski ve yeni İl Başkanı Erkan TEMİZ’in isminin orada olmamasını nasıl yorumlayacağız?
- Hiç öyle düşünme hocam dedi yanımdaki bir arkadaş. Evet, kıyıdan-köşeden bulup getirilmiş gibi gözüken bâzı isimler, tercîhde siyâsî bir temâyül, ve yâ doğal çevre hissi veriyorsa da, asıl unsur, isimlerin süreç itibârıyle işe yarayıp-yaramayacağıdır. Meselenin özü bir yerlere şirin gözükmektir. Hiç kendini yorma!” dedi.
- Peki, Hüseyin BAŞKÖY, Sabahattin ÖZTÜRK, İsmail KAHRAMAN vs. neden yok öyleyse? Hattâ Tevfik KARABULUT!
- Dedik ya ihtiyâç ve süreç meselesi!
Değişik görüşlere gazete olsun, web olsun, sayfalarımız açık. Bizden şimdilik bu kadar. Rabbim gerek şahıslar, gerek müesseseler olarak, emânet ve sorumluluk bilinciyle hareket etmeyi, istikâmet’in doğrusunca gitmeyi nasîp eylesin.
Bu gün HEP BERÂBER İNSANLIK İÇİN AYAKTAYIZ! Ordu târihinde ilk defâ böyle bir gâye etrafında, böylesine kararlı, kenetlenmiş bir gün yaşayacak. Hepimiz için güzel bir birliktelik başlangıcı olacak bu aynı zamanda. Hayırlara ve bereketlere vesîle olsun inşâllâh.
Hep berâber oradayız inşâllâh. Tek yürek üzre buluşmak dileğiyle ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
04.06.2010