Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2010, (MIZRAP 2010)
ERKAN TEMİZE PİLÂV MEKTUBU
933 defa okundu,

ERKAN TEMİZ’E PİLÂV MEKTUBU!

Sevgili Erkan Bey Kardeş. Bilmiyorum, bizi sizlerle ilgili söz söyleme makâmında görür müsünüz? Ama, âcizâne günlerdir ele almayı plânladığım düşüncelerimi bu gün burada serdetmek istiyorum.

Sevgili Kardeş! Size, “Bırak şu siyâsetin peşini artık!” demek istiyorum öncelikle.  Lidere rağmen kazandınız. Yine feshedildiniz.  Siz, “arkasını bırakmayacağız, hukûkî yollara baş vuracağız, mücâdele edeceğiz!” diyorsunuz. İşte, gelinen nokta burası. Sonuçta, vefâ denen şey yok ortalarda. Bir kalemde çizgi ve stop!

Hem de söz konusu olan, ülke siyâsetinin en güvenilir olarak değerlendirilen bir özge çizgisi. Maalesef, sizin gibi birçok değerli arkadaşımız siyâset peşinde tüm birikimlerini hebâ ettiler. Ordu ölçeğine göre konuşuyorum. Birçok partide yıllarca il ya da ilçe başkanlığı yapanlar var. Şu veyâ bu sebeple hâlâ sürdürenler, yeni başlayanlar var. Herkes bir yerlerde, darmadağınık.

On yıllardır günleri günlere, geceleri gecelere eklediler. Sonuç; sıfır, elde var, yine sıfır! Evlerinden, âilelerinden, kazançlarından, sağlıklarından, misyonlarından hep vere geldiler.Gel gör ki, siyâsete ayırdıkları zamânı, harcadıkları parayı, sarfettikleri o canhıraşâne eforu misyonları ve eğitim sürecinde kazandıkları yüksek ideâlleri için kullanmış olsalardı, bugünün Ordusu çok daha farklı olabilirdi diye düşünüyorum.

Her şeyden önce, şu, hep şikâyetçi olduğumuz siyâset, Ankara’nın çok çok aksine, böylesine bereketsiz olarak şekillenmezdi. İmam-Hatip câmiasına böylesine duyarsız, alâkasız bir tezâhür söz konusu olmazdı.

Bugün Ordu siyâsetinde beklediğimizi bulamıyorsak, ortada gözle görünür bir problem varsa, onun sebebi biziz; daha doğrusu “BİZ” olamayan bizleriz.

Bizler, biz olamadığımız için kimse bizi ciddîye almadı.

Siyâsîler almayınca, onların ağızlarına bakanlar da birbirlerine hiç ehemmiyet atfetmediler. Makam-mevkî sâhibi olanlar, onlara yaranmak adına birbirlerini görmezden gelmeyi bulundukları yerlerin güvencesi olarak gördüler. Şu âna kadar bir derneğimiz bile yoktu. Şimdi elhamdülillâh ORİMDER var; sizin öncülük ettiğiniz. Artık ona yoğunlaşınız.

Şu an derneğin durumu hakkında ayrıntılı bilgi yok elimizde. Son olarak gazetemizde haber yapmıştık. Haberi görüp görmediğinizi bilmiyorum. Dernek için yer tutulduğu, toplantı yapılacağı, açılış için büyük bir program düşünüldüğü konuşuluyordu.

 Aslında, bu dönem, Ticâret Liselilerin yaptığı gibi bir PİLÂV GÜNÜ bile yapılabilirdi. Yine de zaman geçmiş değil. 1 Ağustos çok uygun bir târih. Bu konuda büyük bir talep var. İstenirse yetiştirilebilir. Dernek için de en güzel açılış bu PİLÂV GÜNÜ olabilir. Katılım da çok olur. Çünkü, civar ilçelerde her okul bunu yapıyor. İlâhiyâtlar yapıyor. Geçen hafta sonu ilimizden birçok arkadaş tâ Konya’ya pilâv gününe gittiler. Ankara’ya gidenler oldu. TOKAT İHL’de de PİLÂV GÜNÜ yapıldığını ulusal gazeteler yazdı. Dün, HABERORDU Portalı’nda

Ünye İmam Hatip Mezunları 18 Temmuzda Çet Dağında

diye bir haber vardı. Koskoca Merkez İl İmam-Hatip mezun ve mensupları ise beklemede. Bence, yarından tezi yok çalışmaya başlanmalı. 1 Ağustos güzel bir zamanlama. Herkesin fındık için memlekette bulunduğu ve kimsenin de hasada başlamadığı bir târih.

Bunun için, her senenin Ağustos ayının ilk pazarı sâbit bir zaman olarak tespit edilebilir. Bu konuyu açtığım, mâlî durumu müsâit olan arkadaşların olaya sıcak baktığını gözlemledim.

Şu an dernekteki durum ne, bilemiyoruz. “Biz kurarız herkes uyar!” diye düşünülürse yanılırız. Dediğim gibi, bu anlamda her kesin topluca dâvet edileceği PİLÂV GÜNÜ çok önemli. Orada oluşacak tabloya göre vitrin oluşturulursa daha iyi olur diye düşünüyorum. Çünkü, isimlerin garazsız-ıvazsız insanlardan oluşması çok çok önemli. Yoksa, ORİMDER’in internet sitesinde serdedilen bâzı aykırı düşünceler haklı çıkarsa bir ümîde yazık olur. ORİMDER her anlamda ümittir. Siyâsete girmeden siyâsete yol gösterecek yegâne yerdir. Ama önce kendisi, siyâsetten, makam-mevkî, mal-mülk edinme, kazanç elde etme, reklâm olarak kullanma kaygısından, atlama taşı olarak değerlendirilme tasalarından uzak, hasbî olabilmeyi, öyle bir imaj sergilemeyi becerebilmelidir.

Bunu becerdiği, ağırbaşlılığını ispat ettiği takdirde çok büyük işler yapabilecek potansiyele sâhiptir. Yapmak, aynı zamanda boynunun borcudur. Hepimizin üzerine terettüp eden şeyler, öncelikle öndekilerin yapması gereken şeylerdir.

Bunları ve benzeri konuları yazmaya, fikirlerimizi paylaşmaya devam edeceğiz işâllâh.

Şimdilik bu kadar sevgili kardeş. Daha asıl söyleyeceklerimize gelemeden yerimiz bitti. Yine görüşmek üzere, tüm hayırlı çalışmalarınızda üstün başarılar diliyor, sevgiler sunuyorum ves’selâm…


 

ORDU HAYAT GAZETESİ

07.07.2010