Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2010, (MIZRAP 2010)
ÇAVUŞOĞLU DEYİNCE
815 defa okundu,

ÇAVUŞOĞLU DEYİNCE

ÇAVUŞOĞLU deyince akla ne geliyor en başta? Çoğumuza, sanırım Ulubey yolundaki kavşağı hatırlatıyor öncelikle. Burası Karadeniz-Akdeniz yolu dolayısıyla epey zamandır gündemde aynı zamanda. Dün köye giderken ilk defa DEDELİ VİYADÜĞÜ’nden geçtik besmeleyle. Hemen yukarısında ÇAVUŞOĞLU sapağı. Yol oradan Melet tarafına dönüyor. Eymür, Çatalkaya, Dereyolu derken, Mesûdiye üzerinden tâ Akdeniz’e ulaşacak. Çavuşoğlu’ndan

îtibâren de çalışmalar başlamış. Hayırlısı olsun. Rabbim cümlemize yapıldığını görmeyi

nasîp eylesin…

Ancak, bizim sözünü ettiğimiz ÇAVUŞOĞLU, Perşembe’yle alâkalı. Kendisinden,

ölüm yıldönümleri dolayısıyla sık sık söz ediyoruz. Hocamız Dîvan Edebiyâtı Profesörü

olan, dünyâ ilim çevrelerince tanınan seçkin bir ilim adamı. 1987’de Balıkesir-İzmir

karayolu üzerinde geçirdiği bir kazâda hayâtını kaybetti.

           Dünkü yazımızda belirttiğimiz gibi, Mâhir İZ hocamızın talebesi. Geçen gün

görüştüğümüz, Mâhir İZ’in en yakın talebesi Prof. Dr. Osman ÖZTÜRK’e merhum ÇAVUŞOĞLU’yu sorduk. Kendisini tanıdığını, sık sık hocayla görüşüp sahasıyla ilgili

istifâde ettiğini belirtti:

“Milliyetçilik duyguları ağır basan, heyecanlı bir insandı. O günlerin

şartlarında sahasında otorite sağlam bir kültür adamıydı. İyi bir Eski Türk

Edebiyâtı Hocası, dolayısıyla Osmanlı kültürü âşıkıydı. Osmanlı kültürüyle

yoğrulmuş, Osmanlı muhibbi bir insandı. Mâhir Hoca’ya çok geldi gitti.

Ondan çok istifâde etti. Hocamızın, her sohbetine katılmasa da, bilhassâ

edebiyâtla ilgili sohbetlerine devam ederdi. Hepsine katılabilseydi çok

daha farklı olabilirdi. Hocamız öylesine feyizli bir insandı.

Mâhir İZ Hoca, dîvân edebiyatında otoriteydi. Sâdece ÇAVUŞOĞLU değil,

Avrupa’dan, Amerika’dan gelenler vardı ilim ve feyz almak için. Hamid

ALGAR bunlardan biri meselâ. Ona talebe olabilen herkes bahtiyâr bana

göre. ÇAVUŞOĞLU da bunlardan biri…”

         Ancak, böyle değerli bir hocamızın gözden kaçırılması, gündemimize girmemesi

biraz düşündürücü. Ordumuz bu anlamda çok duyarsız gözüküyor. Bu anlamda,

kardeşi Gürbüz hanımla haberleşiyoruz. Onlar da bu durumdan muzdarip. Son

yazışmamızı gördüğünüzde duygu ve düşüncelerine muttalî olacaksınız. Kendisine

bu ayın başında şöyle bir mesaj gönderdim. O da, hemen akabinde cevaplandırdı. İşte yazılanlar:
       “Gürbüz Hanım,
Ölüm yıldönümünde ağabeyinizle ilgili kendimce, yerel imkânlar ölçüsünde

gazetemizde bir şeyler yazacağım. Konuya dikkât çekeceğim. Ancak sizin bizim

kanalımızla iletmek istedikleriniz varsa değerlendirebiliriz. Her hangi bir yeni

çalışma ve de gelişme var mı? Sizin kaleminizle de olur, ve yâ biz sizden

aldıklarımızı okuyucularımızla köşemizde sizin adınızla paylaşırız. bu konu

soğumasın istiyorum. Bu hep böyle gitmez ya.  Bir gün bir vefâlı çıkar, bir

himmet eden olur inşâllâh. Biz elimizden geleni yapalım da, gerisi ehli insafa

havâle olsun. Ben en azından, bir Mehmet ÇAVUŞOĞLU Biyografisi, ya da

ÇAVUŞOĞLU KİTABI yazılsın, kütüphânelerimizi renklendirsin istiyorum.

Sizler ya da başkaları yapabilir bunu. Ordu'nun buna ihtiyacı var. Mevcutlara

kızsak da, gelecek nesillerin suçu ne? diye düşünüyoruz âcizâne. Ordu'nun

kültürel aktivasyonuna katkı sadedinde yardımlaşmamızda, fikrî teâtîde

fayda var. Tabiî uygun ve de gerekli görürseniz. Takdir sizin...
Durali Ağabey'e selâmlar, saygılar... N.K.
         “Aziz Kardeşim,
Beslediğiniz güzel duygular için ne kadar teşekkür etsem azdır. Çavuşoğlu

öyle bir meyveli ağaç idi ki, gelen taşladı, geçen taşladı. Şimdi de öbür

dünyadan gelir de bizler birer "Hiç" oluruz diye korkmaktalar. Rahmetli,

adam yetiştirmek için üniversite değiştirdi, orada da rahat bırakılmadı. İlk ve

tek doktora öğrencisi Durali Yılmaz oldu. Sevincini görmeliydiniz. Bundan

sonra seyreylesinler neler yapacağımı, demişti. Ama kader izin vermedi. Durali

de çok şey yapmak istedi Çavuşoğlu için. Ama yoluna engeller kondu. Zor zahmet kitaplarından birini yayınlattı Kitabevi Yayınevinden çıkmıştı. Yayıncı,

Çavuşoğlu adına yarışma açacaktı, "Ödüllü Divan Edebiyatı-Şiir Yarışması."

Buna da engel çıktı. Söylesem şaşırırsınız. Ben bazı yerlerle irtibat kurdum ve

Çavuşoğlun için bir sempozyum yapılmasını istedim. İnşallah şeytanlar

uyanmazlar da yerine getirebilirim. Bunu size ayrıca uzun uzadıya anlatmak

istiyorum meseleyi sizinle paylaşmak istiyorum. Sizin için, yani gazeteniz için

yazı hazırlığına başladım. Ancak tatildeyiz Altınolukta. O yüzden biraz yavaş

ilerliyor. Durali, bir seri göz ameliyatı geçirdi. O sebeple biraz dinlenmesi

gerekiyor. O da size yardım etmek istiyordu... Aslında  Ordu İl Teşkilatına

veya Gençlik Teşkilatına hatırlatmak gerek. Çavuşoğlu adını yaşatacak bir

etkinlik veya bir HATIRA KİTABI çıkartılmalı... Memlekette iki adam

görülüyor, biri Erol Güngör, -ki ona Kırşehirliler sahip çıkıyorlar.- Bir de

Cemil Meriç. Adına sıklıkla sempozyumlar düzenleniyor, anma toplantıları

yapılıyor... Bütün bunlar sevindirici olaylar muhakkak. Ancak başka aydınımız

yok gibi... Bir Mehmet Eröz, Bir Nihat Çetin. Bir Hakkı Dursun Yıldız. Bir

Bekir Kütükoğlu. Ve Erol Güngör'ü yetiştiren Mümtaz Turhan...Bunların

herbiri, sahalarında otorite olan hocalarımızdı. Allah rahmet eylesin...
Bir Hayırhah insan çıktı ortaya ve Çavuşoğlu ve eserleri hakkında mezuniyet

tezi yaptırdı bir öğrencisine. Şimdi o tezi Eski Edebiyattan anlayan bir yiğit

adam çıkıp elden geçirecek ve yayına hazırlayacak. Elbette bu görev

öğrencilerine ve arkadaşlarına düşer...
İşte kardeşim dert çooook, derman yok. Allah Kerim... Allah sizden bin kere

razı olsun. Yolunuz açık, ömrünüz bereketli olsun... Sağ ve sağlıklı olduğum

sürece sizin yanınızdayım. Benden isteğiniz ne olursa elden geldiğince yerine

getiririm... Allaha emanet olunuz...
Baki selamlar Aziz Kardeşim. GÜRBÜZ

         ÇAVUŞOĞLU merhumu, ölümüne ebced hesabıyla târih düşürdüğü

Mâhir Hocasıyla tevâfuk eden ölüm yıldönümünde rahmetle anıyor,

hepimize ve yöremize kültürel hareket ve bereket getirecek, yakınlarının

da gönlünü hoş edecek, kendisiyle ilgili hayırlı çalışmaların bir an önce

gerçekleşmesi dilek ve temennîsiyle bugünkü sözlerimizi de bağlıyoruz

ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

09.07.2010