
ÇAVUŞOĞLU DEYİNCE
ÇAVUŞOĞLU deyince akla ne geliyor en başta? Çoğumuza, sanırım Ulubey yolundaki kavşağı hatırlatıyor öncelikle. Burası Karadeniz-Akdeniz yolu dolayısıyla epey zamandır gündemde aynı zamanda. Dün köye giderken ilk defa DEDELİ VİYADÜĞÜ’nden geçtik besmeleyle. Hemen yukarısında ÇAVUŞOĞLU sapağı. Yol oradan Melet tarafına dönüyor. Eymür, Çatalkaya, Dereyolu derken, Mesûdiye üzerinden tâ Akdeniz’e ulaşacak. Çavuşoğlu’ndan
îtibâren de çalışmalar başlamış. Hayırlısı olsun. Rabbim cümlemize yapıldığını görmeyi
nasîp eylesin…
Ancak, bizim sözünü ettiğimiz ÇAVUŞOĞLU, Perşembe’yle alâkalı. Kendisinden,
ölüm yıldönümleri dolayısıyla sık sık söz ediyoruz. Hocamız Dîvan Edebiyâtı Profesörü
olan, dünyâ ilim çevrelerince tanınan seçkin bir ilim adamı. 1987’de Balıkesir-İzmir
karayolu üzerinde geçirdiği bir kazâda hayâtını kaybetti.
Dünkü yazımızda belirttiğimiz gibi, Mâhir İZ hocamızın talebesi. Geçen gün
görüştüğümüz, Mâhir İZ’in en yakın talebesi Prof. Dr. Osman ÖZTÜRK’e merhum ÇAVUŞOĞLU’yu sorduk. Kendisini tanıdığını, sık sık hocayla görüşüp sahasıyla ilgili
istifâde ettiğini belirtti:
“Milliyetçilik duyguları ağır basan, heyecanlı bir insandı. O günlerin
şartlarında sahasında otorite sağlam bir kültür adamıydı. İyi bir Eski Türk
Edebiyâtı Hocası, dolayısıyla Osmanlı kültürü âşıkıydı. Osmanlı kültürüyle
yoğrulmuş, Osmanlı muhibbi bir insandı. Mâhir Hoca’ya çok geldi gitti.
Ondan çok istifâde etti. Hocamızın, her sohbetine katılmasa da, bilhassâ
edebiyâtla ilgili sohbetlerine devam ederdi. Hepsine katılabilseydi çok
daha farklı olabilirdi. Hocamız öylesine feyizli bir insandı.
Mâhir İZ Hoca, dîvân edebiyatında otoriteydi. Sâdece ÇAVUŞOĞLU değil,
Avrupa’dan, Amerika’dan gelenler vardı ilim ve feyz almak için. Hamid
ALGAR bunlardan biri meselâ. Ona talebe olabilen herkes bahtiyâr bana
göre. ÇAVUŞOĞLU da bunlardan biri…”
Ancak, böyle değerli bir hocamızın gözden kaçırılması, gündemimize girmemesi
biraz düşündürücü. Ordumuz bu anlamda çok duyarsız gözüküyor. Bu anlamda,
kardeşi Gürbüz hanımla haberleşiyoruz. Onlar da bu durumdan muzdarip. Son
yazışmamızı gördüğünüzde duygu ve düşüncelerine muttalî olacaksınız. Kendisine
bu ayın başında şöyle bir mesaj gönderdim. O da, hemen akabinde cevaplandırdı. İşte yazılanlar:
“Gürbüz Hanım,
Ölüm yıldönümünde ağabeyinizle ilgili kendimce, yerel imkânlar ölçüsünde
gazetemizde bir şeyler yazacağım. Konuya dikkât çekeceğim. Ancak sizin bizim
kanalımızla iletmek istedikleriniz varsa değerlendirebiliriz. Her hangi bir yeni
çalışma ve de gelişme var mı? Sizin kaleminizle de olur, ve yâ biz sizden
aldıklarımızı okuyucularımızla köşemizde sizin adınızla paylaşırız. bu konu
soğumasın istiyorum. Bu hep böyle gitmez ya. Bir gün bir vefâlı çıkar, bir
himmet eden olur inşâllâh. Biz elimizden geleni yapalım da, gerisi ehli insafa
havâle olsun. Ben en azından, bir Mehmet ÇAVUŞOĞLU Biyografisi, ya da
ÇAVUŞOĞLU KİTABI yazılsın, kütüphânelerimizi renklendirsin istiyorum.
Sizler ya da başkaları yapabilir bunu. Ordu'nun buna ihtiyacı var. Mevcutlara
kızsak da, gelecek nesillerin suçu ne? diye düşünüyoruz âcizâne. Ordu'nun
kültürel aktivasyonuna katkı sadedinde yardımlaşmamızda, fikrî teâtîde
fayda var. Tabiî uygun ve de gerekli görürseniz. Takdir sizin...
Durali Ağabey'e selâmlar, saygılar... N.K.
“Aziz Kardeşim,
Beslediğiniz güzel duygular için ne kadar teşekkür etsem azdır. Çavuşoğlu
öyle bir meyveli ağaç idi ki, gelen taşladı, geçen taşladı. Şimdi de öbür
dünyadan gelir de bizler birer "Hiç" oluruz diye korkmaktalar. Rahmetli,
adam yetiştirmek için üniversite değiştirdi, orada da rahat bırakılmadı. İlk ve
tek doktora öğrencisi Durali Yılmaz oldu. Sevincini görmeliydiniz. Bundan
sonra seyreylesinler neler yapacağımı, demişti. Ama kader izin vermedi. Durali
de çok şey yapmak istedi Çavuşoğlu için. Ama yoluna engeller kondu. Zor zahmet kitaplarından birini yayınlattı Kitabevi Yayınevinden çıkmıştı. Yayıncı,
Çavuşoğlu adına yarışma açacaktı, "Ödüllü Divan Edebiyatı-Şiir Yarışması."
Buna da engel çıktı. Söylesem şaşırırsınız. Ben bazı yerlerle irtibat kurdum ve
Çavuşoğlun için bir sempozyum yapılmasını istedim. İnşallah şeytanlar
uyanmazlar da yerine getirebilirim. Bunu size ayrıca uzun uzadıya anlatmak
istiyorum meseleyi sizinle paylaşmak istiyorum. Sizin için, yani gazeteniz için
yazı hazırlığına başladım. Ancak tatildeyiz Altınolukta. O yüzden biraz yavaş
ilerliyor. Durali, bir seri göz ameliyatı geçirdi. O sebeple biraz dinlenmesi
gerekiyor. O da size yardım etmek istiyordu... Aslında Ordu İl Teşkilatına
veya Gençlik Teşkilatına hatırlatmak gerek. Çavuşoğlu adını yaşatacak bir
etkinlik veya bir HATIRA KİTABI çıkartılmalı... Memlekette iki adam
görülüyor, biri Erol Güngör, -ki ona Kırşehirliler sahip çıkıyorlar.- Bir de
Cemil Meriç. Adına sıklıkla sempozyumlar düzenleniyor, anma toplantıları
yapılıyor... Bütün bunlar sevindirici olaylar muhakkak. Ancak başka aydınımız
yok gibi... Bir Mehmet Eröz, Bir Nihat Çetin. Bir Hakkı Dursun Yıldız. Bir
Bekir Kütükoğlu. Ve Erol Güngör'ü yetiştiren Mümtaz Turhan...Bunların
herbiri, sahalarında otorite olan hocalarımızdı. Allah rahmet eylesin...
Bir Hayırhah insan çıktı ortaya ve Çavuşoğlu ve eserleri hakkında mezuniyet
tezi yaptırdı bir öğrencisine. Şimdi o tezi Eski Edebiyattan anlayan bir yiğit
adam çıkıp elden geçirecek ve yayına hazırlayacak. Elbette bu görev
öğrencilerine ve arkadaşlarına düşer...
İşte kardeşim dert çooook, derman yok. Allah Kerim... Allah sizden bin kere
razı olsun. Yolunuz açık, ömrünüz bereketli olsun... Sağ ve sağlıklı olduğum
sürece sizin yanınızdayım. Benden isteğiniz ne olursa elden geldiğince yerine
getiririm... Allaha emanet olunuz...
Baki selamlar Aziz Kardeşim. GÜRBÜZ
ÇAVUŞOĞLU merhumu, ölümüne ebced hesabıyla târih düşürdüğü
Mâhir Hocasıyla tevâfuk eden ölüm yıldönümünde rahmetle anıyor,
hepimize ve yöremize kültürel hareket ve bereket getirecek, yakınlarının
da gönlünü hoş edecek, kendisiyle ilgili hayırlı çalışmaların bir an önce
gerçekleşmesi dilek ve temennîsiyle bugünkü sözlerimizi de bağlıyoruz
ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
09.07.2010