
SÜNNET AYNASI
Yaz mevsimi deyince akla daha çok merâsimler geliyor. Söz, nişan gibi haberci olaylar diğer mevsimlere serpiştirilse de, sünnet ve düğün gibi bağlayıcı olaylar daha çok yaz aylarına, bir nevî sıkıştırılıyor. Öyle ki, çoğu merâsimler birbiriyle çakışabiliyor. Bunun sebebi, yaz aylarının tâtil ve hasat dolayısıyla, bir araya gelmelere daha müsâit bir zaman dilimi olması, iklim şartlarının da daha elverişli olması elbette. Lâkin, sonuçta her kes, nasîp olana katılıyor.
Güzel milletimiz, tüm bu hayâtî safhaların altını kalın çizgilerle çizmek adına, yaptığı merâsimleri günbegün daha bir boyutlandırıyor. Nikâhı bereketlendirmek, sünneti hareketlendirmek gâyesi etrafında işi neredeyse isrâfa ve lüzumsuz masrafa kadar vardırabiliyor. Sünnet işliyoruz, bak işte dînin bir güzel tavsiyesini yapıyoruz diyerek çıkılan yollarda yapılan bâzı hareketlerle bu güzel niyetler gölgede kalabiliyor. İş haramlara varabiliyor ve mâsum yavrularımızın hayat çizgilerinin köşe taşları su yerine başka şeylerle harçlandırılıyor maalesef. Rabbimiz, kaş yapayım derken göz çıkarmaktan korusun hepimizi. Âmin.
Yalnız, şunu kabul etmek gerekir ki, milletimizin, ötedenberi gelen çizgisinde gerçekten güzel hareketler ve âdetler var. Zamanla dejenerasyona uğramış olsa da, bunlardan birisi SÜNNET merâsimleridir hiç şüphesiz. Âileler, her erkek çocuk için, kendisini çocuğu ve çevresi adına bunu yapmaya mecbur görür. Tüm bunlar sebebsiz de değil. Çünkü, Sünnet merâsimleri, yine sünnete dayanıyor sonuçta. Zîrâ, Efendimiz(SAV) buyuruyorlar ki;
“Beş şey fıtrattandır: Sünnet olmak, kasıkları temizlemek, tırnak kesmek, koltuk altını temizlemek, ve bıyık kısaltmak.”
Şâmil İslâm Ansiklopedisi’nde verilen bilgilere göre, Sahabe-i Kirâm Efendilerimiz sünnet olayına önem atfederler, onun için ziyâfet verip eğlenirlerdi. Hattâ, eğlenceye iştirak konusunda titiz olan Abdullâh bin Ömer, sünnet yemeklerine iştirak ederlerdi.
Biz de, geçtiğimiz Pazar günü EMİRÂLP’in böylesi bir sünnet dâvetine katıldık. Komşular da yardımlaşmış, dâvet sâhibi evin bir üst katını da erkekler için açmışlardı. İşin ilginç tarafı, evin belirli yerlerinde küçük yapıştırmalarla notlar vardı. Meselâ aynanın köşesine yapıştırılmış, buna benzer olarak, evin giriş kapısında, mutfakta da etiketler göze ilişiyordu. Oralarda da eve giriş-çıkış duâları, yemek duâsı gibi peygâmberimizin yaptığı duâların Türkçeleri yazıyordu.
"Bismillâh. Allah'ın ism-i şerifini zikrederek evimden çıkıyorum. Bütün işlerimde Allah'a tevekkül ediyorum. Allah'ım, doğru yoldan sapmaktan, başkalarını saptırmaktan; hataya düşmekten, başkalarını da düşürmekten; haksızlık etmekten, haksızlığa uğramaktan; hürmetsizlik ve cahillik etmekten, yahut bunlara maruz kalmaktan sana sığınırım."
"Allah'ım! (Evime) her giriş ve çıkışımda senden hayır ve iyilik dilerim. (Hayırlı bir şekilde girmeyi ve hayırlı bir şekilde çıkmayı istiyorum) Allah'ım senin mübarek adını anarak (Bismillâh diyerek evimizden) çıktık. Rabbimiz Allah'a dayandık. Ey Rabbimiz sana tevekkül ettik (Sana dayanıp, sana güvendik)."
EMİRÂLP’in sünnet merâsimi KİTAP-SÜNNET’e uygun icrâ edilmek istenmişti. Bunun için KUR’AN tilâvet edildi. İlâhiler okundu. Sohbetler edildi. Konuşan Hoca efendiler sünnet hakkında bilgi verdiler. Nasîhatten de geri durmadılar:
“Değerli müminler, SÜNNET sâdece EMİRÂLP ve benzeri yavrularımıza yapılan işlemden ibâret değil. Bütün hayâtımızı kapsamalı. Nitekim, bakınız şu bulunduğumuz evde aynada yazanlara bakınız; aynen okuyorum:
“Peygâmber Efendimiz(SAV) aynaya baktığında şöyle niyâzda bulunurdu:
Allahım! Yaratılışımı güzel yaptığın gibi ahlâkımı da güzelleştir!
Sevgili kardeşler. Hâne sâhiplerini kutluyorum. Düşününüz ki, her aynaya bakışımızda bu duâyı yaptığımızı ve bu şuuru tâzelediğimizi düşünelim, hayâtımız baştanbaşa güzelleşmez mi? yüce Mevlâ hepimizi sünnet şuuruyla yaşayanlardan eylesin. Bu noktada bayanlarımıza çok görev düşüyor. Nitekim, böyle ayna kenarlarına iliştirilen notlar da daha çok kadınların işi oluyor. Bundan dolayı, yuvayı, yâni dünyâ evini dişi kuş yaptığı gibi, âhiret evini de yapacak onlar gibi gözüküyor. Belki, biraz da bundan dolayı; “CENNET ANNELERİN AYAKLARI ALTINDADIR”
EMİRÂLP’e, yüz bin kere MÂŞÂLLÂH! Sâdece Sünnet’ten dolayı değil. En sonunda kendisine verilen mikrofona; “SÜNNETİME KATILDIĞINIZ İÇİN HEPİNİZE TEŞEKKÜR EDİYORUM!” sözünü, dedesinin ve diğer bir sürü büyüklerinin de bulunduğu o ortamda, takılmadan ve de sesi titremeden söyleyebildiği için. Neme lâzım, şimdiki çocuklar bizim gibi değil. Onlar bambaşka zâhir. Rabbim nazardan, kötü çevre, etki ve arkadaşların şerrinden esirgesin.
Biz de sizlere teşekkür ediyoruz, SÜNNET’e uygun bir SÜNNET merâsimi düzenlediğiniz ve bizleri böyle ölçülü, güzel bir ortamda buluşturduğunuzdan dolayı. Yüce Mevlâ siz yavrukarımıza, daha nice güzel merâsimleri sevdiklerinizle berâber yaşamayı nasîp eylesi inşâllâh.
Cumâmız mübârek, tüm işlerimiz ve dâvetlerimiz bereketli olsun.
Hayât çizgilerimizin her safhası SÜNNET motifleriyle dolsun ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
15.07.2010