Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2010, (MIZRAP 2010)
AKKUŞ-AKPINARDA, AK VEFÂ..
1116 defa okundu,

AKKUŞ-AKPINAR’DA, AK VEFÂ…

O zamanlar Akkuş ilçe olmadığı için, doğduğu belde KUZKÖY, Ünye sınırları içerisinde olduğundan, Ünyeli olarak bilinen Ömer ÇAM Hoca için, dün, şimdi Akkuş’a bağlı olan ve adı AKPINAR olarak değişen beldede, AKPINAR BELEDİYESİ ÖMER ÇAM 1. KÜLTÜR ETKİNLİKLERİ programı yapıldı. Bu vesîleyle biz de, İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nde 4 yıl dersimize giren ve rahmetli olana kadar irtibatımızı sürdürdüğümüz hocamız için, daha sağlığında yazdığımız bir akrostiş şiiri paylaşmak istiyoruz sizlerle bugün. Merhum Hocamıza buradan sonsuz rahmetler, vefâlı hemşehrilerine de hayırlı uzun ömürler, faaliyetlerinde de, gerek kendileri, gerekse çevreleri için bereketli istifâdeler diliyorum. 

YILLAR, ASIRLAR GİBİ GEÇTİ

                    -Muhterem Ömer Çam Hoca’mıza sevgi ve saygıyla-

 

Ömür boyu şafakları gözledim hep, sürgün ufuklar ötesinden

Merdivenler kurdum çıkmak için, kara bulutların üstüne

Ellerimle toplamak yıldızları ve serpmek ülkeme

Rûhumu titreten fırtınalara karşı, ateşler korlaştırdım içimde

Çocuklarımı, gözlerimin aydınlığında, kâlbimin sıcaklığında büyüttüm

Ağlayan mâzîmin gözyaşlarında hayat buldu baharlar

Merhamet sancağını dikmeye çalıştım burçlara, yeniden…

***

Hey gidi Çanakkale ve O’nu destanlaştıran koca Şâir!

Ordularımız, o atlılardı hep; küfre, zulme geçit vermeyen

Cilveler gördüm; çiçekler filizlendirdi kader, aysbergler üstünde

Ağlayan gözlerimde kristâlleşti ümitler; “Şu Boğaz Harbi!” seanslarında

Mısrâlarında eridim SAFAHAT’ın ve geleceğe döktüm özümü

Işıksız, zifiri gecelerde, aydınlıklara diktim hep gözümü

Zâlimler, zulümleriyle zulmet perdelerini sahnelediler; dursuz-duraksız

Ağladım, içime döktüm göz yaşlarımı; çağlayanlar köpürdü gönül steplerimde

***

Ezanlar bile soyuldu rûhundan; örneği olamaz ne geçmişte, ne gelecekte

Bir gün minâreler, gerçek dilini konuştu; ben yine ağladım, yine ağladım

En müstesnâ çiçekler döküldü o sabah avuçlarımıza; şerefelerden

Daha çok, ama çok yol vardı alınacak, geçit vermez dağlarda

Îmânımın dili çözülmüştü, fakat yoktu elimde bir şey

Sâdece, kötü hâtıralar vardı, kesiyordu yolları gece-gündüz

Akkuş diyarlarından kanatlanan ak güvercin, çınarlara koştu, en son; İstanbul’a

Âhıyla, vâhıyla geçti günler; ilden ile, okuldan okula…

Devirler değişti; değişmedi, doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovmak!

Elimden geleni ardıma koymadım hiçbir zaman, yanlışlar karşısında

Tevfîk’ini umarak Hakk’ın, özüme yâd Fikret’lerle savaştım; kelâm ü kalemle

Lâkin, düşmanla dost, bizimle düşmandılar; ve hâlâ, sarmaş-dolaşlar el-âlemle

“Eğer Rûmun Revân’ında, görürsem ben dilârâyı” diye diye büyüttüm gayretimi

“Revânına revân edem, Semerkand ü Buhârâ’yı!” dercesine güttüm dâvâmı

***

Dolmadı çilesi coğrafyamızın; yıllar asırlar gibi geçti

İstanbul’un başı dönmüş çılgınlıklardan; fetih garip, Fâtih garip

Lâle Devri’ni, Bizans’ı bastırdılar; kanıyorken memleketimin her yanı

“Ey Yüce Rabbim! Sen acı bize, bu millete, bu ümmete!” diye, duâlar ettim hep

Gurbet şimdi bize öz yurtlarımız, doğrar gibi çizmişler sınırları

İnşâllâh bir gün, Safâ ile Merve arasında koştuğu gibi Hacer Ana’mızın

Yarınlarımız birbirine koşacak ve yepyeni bir dünyâ kuracaklar el ele

Lütufsuz kalmaz; Ömer’lerin, Nasûhî’lerin, Mâhir’lerin, Runyun’ların, Sadak’ların emekleri…

Elimiz yine erecek, inanıyorum muhterem Hocam; hem kendimize, hem de kardeşlerimize…

***                                ***                                ***

Akpınar Belediyesi’ni bu anlamlı faaliyetinden dolayı tebrik ediyor,

hepimize örnek teşil etmesini umuyoruz ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

18.07.2010