Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2010, (MIZRAP 2010)
REFERANDUM ve HAYAT
872 defa okundu,

REFERANDUM ve HAYAT

Günde belki onlarca iş yapıyoruz, sayısız adımlar atıyor, kararlar veriyoruz. Yüzlerce kişiyle karşılaşıyor, nice nice ziyâretler yapıyoruz. İşimiz-gücümüz var, tatlımız, acımız var. Düğünler, cenâzeler, dâvetler, dernekler, komşuluk, hısımlık-akrabalık, ev-ocak, köşe-bucak,  cemiyet, siyâset, spor, kültür. Türlü türlü işler, meslekler, aktiviteler, meraklar!

Önümüzde REFERANDUM var. Ya EVET diyeceğiz, ya da HAYIR. Önemli bir karar arifesindeyiz. Sâdece akılla değil, kâlp gözüyle de bakacağız olaya ve en doğru seçimi yapmak için kılı kırk yaracağız. Netîce îtibârıyle de, hem kendimiz, hem milletimiz, hem memleketimiz, ayrıca dünyâmız ve de hem âhiretimiz için en uygun olacak tercihe EVET deyip mührü basacağız.

Tüm bu ve benzeri tercihleri, hareketleri niçin, ne adına, hangi şuur ve gâyeyle yapıyoruz? Hangi çağrıya uyuyor, hangi sese kulak veriyor, hangi kriterleri gözetiyor, hangi ilke ve prensipleri göz önünde bulunduruyoruz?

Öyle ya; ölçüsüz, endâzesiz iş olur mu? Hele ömür, hele hayat, hele millet, hele memleket, hele hele âhiret? Yoksa, akıl yok, iz’an yok gibi, hep mi sessiz-soluksuz, şekilsiz-kılıksız bir mâhiyette bir hayat sürüyoruz? Peki, böyle bir durum söz konusuysa, böylesi yaşamak nice yaşamaktır? Ya da yaşamak mıdır?

YAŞAYAN ÖLÜ OLUR MU?

Huzeyfe Hz.leri şöyle buyuruyor:

Asıl ölü, hayâtını yitiren değil, yaşarken ölendir!

Yaşayan ölü nasıl olur ki?

İyilik nedir bilmeyen ve kötülükten de sakınmayan kimse, yaşarken ölmüş demektir!

Şimdi, bu söz ışığında çevremize bir bakalım. Kim, bu anlamda bir kaygıyla yaşıyor hayâtını? Kim işin aslını öğrenme, anlama, kavrama ve bu şuurla yaşama peşinde? Zenginlik çok mâşâllah. Giyimler-kuşamlar, süper çağdaş manzara ve yaşamlar. Çeşit çeşit arabalar, yollar, caddeler, sokaklar, köyler, kasabalar, yaylalar, cenikler, çeşme başları, kenar boşları dolu.

Her yer toz-duman. İnsanlarda rahatlık yok; dur-durak yok. Kılıklar-kıyâfetler, ikramlar-ziyâfetler, partiler-siyâsetler, oyunlar-âfiyetler. Oradan oraya, buradan şuraya; bir kararda durmuyorlar, bir karara gidiyorlar. Nereye? Nereye gittiğini bilen, ya da bilerek giden var mı?

Elbette, herkes bir yerlere gidiyor ve niye gittiğini de biliyor. Önemli olan, gidilen her yerin, atılan her adımın bizi, aynı zamanda iyiliklere, güzelliklere, sonuç îtibârıyle sevaplara ulaştırması. Aksi takdirde, görüntüler bizi yanıltır. Bu duruma düşmemek, hüsrâna uğrayanlardan olmamak için, işi ciddîye almak ve de çok titiz davranmak gerekir. Bu konuda hassas olan erdem tutkunu şahsiyetler güzel ölçüler vermişler, pratik formüller ortaya koymuşlardır.

HANGİSİ İYİDİR?

Recâ bin Hayve Hz.lerine sormuşlar; o da cevaplamış:

Yaptığımız işin iyi olup olmadığını nasıl anlarız?

Bir işi yaparken, şâyet o işi yapar hâlde Allâh’a kavuşmak sizi korkutmuyor, bilakis istek duyuruyorsa, o iş iyidir, o işe dört elle sarılınız. Eğer, yaptığınız iş esnâsında Allâh’a kavuşmaktan ürküntü duyuyorsanız o iş kötüdür; o işi derhâl bırakınız!

Gerçekten, bir gümbürtüdür gidiyor. Âdetâ kendimizi dahî unutuyoruz. Öylesine kapılmışız alıştırıldıklarımızın rüzgârına. Diziler bizi heveslerin peşine kattı. Dizdi meçhul yollara. Gidiyoruz, nereye gittiğimizi bilmeden. Dağ-taş, kaş-bayır demeden gidiyoruz. Şimdi, bu dizileri dizenler, bizleri ne hâle getirdiklerini şeytanları ve ağababalarıyla birlikte izliyorlar ve kıs kıs gülüyorlar, inanıyorum. Buna paralel olarak, diğer konularda da milleti istedikleri istikâmete yönlendirebilirlerse, seyredin asıl cümbüşü siz o zaman.

Rabbim, müslümanım diyen herkesi, sözüne sâdık olanlardan, her tuttukları işte iyi, güzel ve doğru olanı arayıp bulanlardan, böylelikle hem dünyâda, hem âhirette mutluluklara erenlerden eylesin.

Cumânız, cumâlarımız mübârek olsun.  Gönüllerimiz, her işinde titizlenmenin,

doğru karârı verebilmenin ve böylelikle dâimâ Hakkı, hakîkâti izlemenin

sevinç ve mutluluğuyla dolsun ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

 29.07.2010