Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2010, (MIZRAP 2010)
GÜLE GÜLE EY EYLÜL; YİNE GEL BÖYLE..
1199 defa okundu,

GÜLE GÜLE EY EYLÜL;

YİNE GEL BÖYLE!..

 

Sevgili okurlar, bugün; iç içe süreçleriyle târihe geçen o meşhur 2010 Eylülünün son günü.

Bu Eylül var ya bu Eylül; güle güle gitsin sevgili dostlar. Çok yaşasın. Dinlenip tekrar gelsin!

Hoş gelsin, böyle hep safâlar getirsin. Târihe, coğrafyaya, matematiğe vefâlar getirsin!

Çünkü, bu başka, bambaşka bir eylüldü. Çok farklıydı, çok zorluydu, çok özeldi, çok güzeldi!

Bu Eylül diğerlerine benzemiyordu! Doğrusu bu eylül unutulacak eylüllerden değildi dostlar. 

Çünkü, aklı başında herkes; biraz yorgunluk çekmiş olsa da bu eylülden memnun olmalıdır.

Çünkü bu eylül, gerek bizlere, gerek ülkemize, gerekse bölgemize ve de tüm insanlık âlemine,  perdeler araladı, ümit pencereleri açtı, tüm mazlumların yüreğindeki özgürlük ateşini şavkıttı.

Horlanan, zorlanan, dâimâ körlenen insanlarımızın gönüllerine kendine güven duygusu geldi.  

                                             EYLÜL ORDUSU…

Bir düşünelim; Eylül ordusu, ya da Eylül'de Ordu denilince, bu neleri akla getirmeli sizce?

Elbetteki, bu ay içerisinde yaşanan ve bizleri etkileyen, toplumun geleceğiyle yakından ilgili, hepimizin kişisel ya da genel gündemleri gelmeliydi akla. Özel gündemlerimiz bir yana,

genel anlamda hangi birini sayalım ki?  Zîrâ, bu defâki Eylül harmanı oldukça yüklüydü…

Harman diyoruz, çünkü her şeyden önce, mevsim îtibârıyle harmanlarda fındıklarımız vardı.

Eylül Ordusunda bu defâ bir de mânevî harmanımız vardı.  Rahmet ve bereket ayı Ramazan.

Bir de, millet olarak kendimize, komşularımıza ve tüm insanlığa karşı sorumluluğumuzun ifâdesi olan siyâset harmanı. EVET ya da HAYIR; yâni REFERANDUM…

                                    ÜÇ SÜREÇ, ÜÇ İMTİHAN…

            Evet, bu Eylül'de bu üç süreç de geldi geçti. Üçü de zorluydu. Ama, Rabbimiz kolaylığını verdi ve sonuçta bu günlere geldik. Nihâyet, gide gide, gele gele en sona varacağız. Önemsemediğimiz, hevâ ve heveslerimizle, anlık hırslarımızla çalakalem yaşadığımız gündemlerin en sonunda, "tamam!" denilince, geriye ne kalacak? Milim milim hakla-hakîkâtle süslenmiş bir bahçe mi, yoksa, meyvesinin ötede tattırılacağı zakkumlarla dolu gayyâ mı?

İnşâllâh, tüm bu imtihanları başarıyla geçenler arasındayızdır. Tam burada, îman hassâsiyetinin gereği olarak her hâlükârda dikkât etmemiz gereken bir husûsu vurgulamak adına Âl-i İmran Sûresi 77. âyetin meâlini vermek bizim için kaçınılamaz bir görev olarak gözüküyor:

            "Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların âhirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azab vardır."

            Elmalı'dan, sâdece meâlini aldığımız bu âyetin tefsirine bakarak ayrıntılı yorumlara ulaşabilirsiniz. Bizim söylemek istediğimiz, hiçbir önemli ya da önemsiz sebep, şeriatın sınırlarını çizdiği ruhsat boyutlarının ötesine geçerek bizi Allâh'a verdiğimiz sözler dâiresinden çıkarmamalı. Aksi takdirde, Allâh korusun, dünyâyla âhireti değiştirme konumuna düşeriz.

            Ne mutlu, bahânelere sığınıp kendini aldatmadan, her adımda, her hâlükârda, tüm süreçlerde, Allâh'ın râzı olacağı tercihleri isâbet ettirmek için gayret gösterenlere. Önemli olan bu irâde, bu niyet ve samâmiyettir. Sonuç bizim için çok da önemli değildir. Çünkü, biz yapacağımızı yaptıktan sonra iş Allâh'a kalmıştır. Sonuçta biz nasılsak öyle idâre olunuruz ve de nihâyetinde, hayrın ya da şerrin nerede olduğunu lâyıkıyla ancak Allâh bilir:

"Sizin hayır zannettiklerinizde şer, şer zannettiklerinizde ise hayır vardır" (Bakara, 216)

                       DEĞİŞİM GELİŞİM OLSUN İNŞÂLLÂH!

            Diyânet hizmetlerine fetret dönemi yaşatan 3 yıllık süreç te bu ay, yeni müftümüz Mustafa KOLUKISAOĞLU Bey'in atanıp geçen hafta göreve başlamasıyla sona erdi. Bu da çok hayırlı bir gelişme.

            Bu Eylül'ün Ordu'ya getirdiği bir şey daha var; okul müdürleri arasındaki genel yer değişiklikleri. Bu da, eğitim dünyâsına bir yeni soluk getirecektir. Darısı, başta imamlar olmak üzere diğer değişiklik gerektiren birimlerin başına… Bu paragrafı, -önemine binâen- genişleterek bir başka yazıda işlemeye çalışacağız inşâllâh.

           

                                                    FEYZ'DEN FEYS'E!

Şahsım olarak da, Eylül ayı bize facebook getirdi. Yıllarca direndik ama, geçen gün yazarımız Mustafa ÖZATA Bey, yeni iş yerine hayırlı olsuna gidince, bunun büyük bir eksiklik olduğunu söyleyerek beni kendi elleriyle sisteme kaydetti. Bu değişikliğin de bizler için hayırlı olmasını diliyorum. Hazırını sâdece daktilo niyetine değerlendiriyoruz da, bilgisayarın bakalım bu sistemine ayak uydurup ta hayırlısıyle becerebilecek miyiz? Eskiden FEYZ vardı, -tabiî yine var da,- şimdi moda ve yaygın olan  FEYS! (Face yâni) Haktan hayırlısı.

            Tüm aylarımızın, en az bu Eylül kadar, şahsımıza, milletimize, Ordumuza, yurdumuza gözle görülür hayırlar getirmesi, Rabbimizin bizleri daha nice böyle güzel  aylara yıllara hayırlısıyla ulaştırması dileğiyle ves'selâm…


ORDU HAYAT GAZETESİ

29.09.2010