Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2010, (MIZRAP 2010)
ALİ KABANA ŞAŞIRMADIM
1109 defa okundu,

ALİ KABAN’A ŞAŞIRMADIM!

Geçen hafta sonu medyada, eski Ordu vâlisi Ali Kaban’ın Başbakanlık başdanışmanı olarak atandığına dâir haberi görünce hiç şaşırmadım. Çünkü, kendisini, ilk gelip te, basınla tanışma toplantısı yaptığında, gençliği ve dereceli gözlükler arkasında taşıdığını düşündüğüm entellektüel birikim ve karizmatik görünümüyle taptâze ümitlere kapılmış, “tam aradığımız, derdimizi dinleyecek, bizi anlayacak bir şahsiyet!” demiştim. Ve hattâ demiştim ki, sayın Cumhurbaşkanımız ve de Başbakanımız, bu kendini yetiştirmiş, birikimli bir has bürokratını bizlere lûtfetmiş, bu insanı Ordu’ya özel göndermiş, bu çok vâli değiştiren tâlihsiz yöreye onun eliyle himmet etmek istemiş demiştim.

Ben, az bile düşünmüşüm. Ali Kaban Bey benim bu tahminimin ötesine bile geçti. Çünkü, bunca garip, sıra dışı, polemik götüren uygulamaları, işte tam da böyle, kendisine kimsenin ilişemeyeceğini düşünen birileri yapabilirdi. Müftü gelgitlerini hatırlayın. Vilâyetimiz ilk defâ, kendi evlâdı bir müftüsüne, alnının akıyla ve şanla şerefle görev yapmış bir insanına böyle tahkir edici bir muâmele yapıldığını görmüştü. Bunlar bırakın bir müftüye, hiçbir insana, hattâ hiçbir canlıya yapılacak hareketler ve hakâretler değildi. Bu dediklerim herkesin gözünün önünde oldu, medyaya yansıdı. Belki, sıkıyönetim dönemlerinde bile böylesi görülmemişti.

Gazetemize yapılan baskıları ve yazılarımıza getirilen yasakları herkes biliyor. Aslında bu, özgürlükler peşinde koşan bir milletin seçtiği başbakanın döneminde hiç de olacak şeyler değildi. Yasa dışı bir şey varsa yasalar ordaydı. Ama, o dönemde mesele yasalarla değil baskılarla götürülmeye çalışılıyordu. Tıpkı, müftü beyle ilgili mahkeme kararının hiçe sayılması gibi. Problemler de buradan kaynaklanıyordu zâten.

Peki ya şu pisuvar meselesi. Ordu’nun adı dillere destan olmuştu. Başka mesele yok muydu? İş oraya mı kalmıştı? Hem, bir vâlinin bizzat ve bil fiil ilgileneceği bir iş miydi bu? İlgililer yok muydu?

Mâneviyat büyüklerinin nefis terbiyesi meyânında tuvalet temizliği yaptıklarını birer menkıbe olarak hep duyagelmişizdir de, böylesini ilk duyduk gördük. Acabâ, geçmiş nefis terbiyesi uygulamalarının çağdaş izdüşümü müydü bu? Her neyse, sonuçta o bu meseleye takıldığı gibi, kamuoyu da onu buradan sıkıştırdı ve en sonunda bir ümidimiz daha hayâl kırıklığıyla sonuçlandı.

Daha geçen gün ŞUAYİP TEPESİ’nin etrafını çeviren tel örgüleri gördüm. Hattâ şimdi, girişlere asılan perişan levhaları niye görüntülemedim diye hayıflanıyorum. Yazık değil mi ümitlere ve de milletin parasına? Ben de, projeyi ilk duyduğumda; “ne güzel düşünülmüş, o güzelim tepe değerlendirilmeliydi, bravo vâliye!” demiştim. Ancak, gel gör ki, bilimsel gerçeklerle bağdaşmayan proje, hem oraya bırakılan karaca hayvanlarının, kendilerini tel örgülere vurup intihar etmesi, hem de onca yatırımın hebâ olmasıyla sonuçlandı.

Eski Vâlimiz Ali Kaban’la ilgili haberde, atandığı çeşit çeşit görevlerin uzun bir listesi var. “Az zamanda çok işler başaran!” bir cumhûriyet entelektüeli olduğu oradan da anlaşılıyor. Acabâ, oralarda da Ordu’daki gibi kısa süreli kaldığından mı, yoksa çok başarılı görüldüğü için daha iyi görevlere lâyık görüldüğünden mi bu hızlı görev trafikleri söz konusu oldu? Orası bize meçhûl.

Mâlum olan bir şey vardı; Ali Kaban Bey’in biraz bekletilip iyi bir yere getirileceği. Nitekim de öyle oldu. Başbakanlık danışmanlığından ötesi başbakanlık, olmadı cumhurbaşkanlığı! Ama, o biraz zor. Çünkü sandık var, seçim var; millet var! İyiki de öyle! Yoksa, hâlimiz nice olurdu?! İşte, örneğini bir yıl öncelerinde bol bol yaşadık. Sayın Kaban, Ordu’ya gelip seçime girse yüzde kaç oy alabileceğini düşünebilir acabâ? Kendi durumunu buradan kendisi değerlendirsin. Başka bir şey söylemiyorum.

Ali Kaban’ın yeni görevi hayırlı olsun. Netîcede onun hayrı bizim hayrımız; milletin- memleketin hayrı. İnşâllâh, hiç olmazsa bundan sonra, hepimizin yüz akı, milletin ve tüm sağduyulu insanların ümîdi, çağın örnek liderleri, kendisinin de çok sevdiğinden aslâ şüphe etmediğimiz, başta başdanışmanı olduğu Başbakanımız Recep Tayyip ERDOĞAN ve Cumhurbaşkanımız Sn. Abdullâh GÜL olmak üzere milletin bel bağladığı bu güzel kadroya lâf getirmeyecek, polemiklerden uzak, uyumlu, başarılı hizmetler verir.

Bu temennî ve hayr’üzre yolu ve bahtı açık olsun ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

05.10.2010