Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2010, (MIZRAP 2010)
GÜLİSTANLI HALİL USTA
1116 defa okundu,

GÜLİSTAN’LI HALİL USTA

Bu gün sizlere kısaca anlatmaya çalışacağımız Halil ARSLAN Amca’nın sempatik, sevecen, duygulu bir kişiliği var. Bilmem, -bu zamana kadar hiç te böyle düşünmemiştim, şimdi yazarken aklıma geldi- DOST anlamına gelen isminin bunda etkisi var mı? öyle ya, bir insana 40 defa deli dersen deli olur derler. Halil diye diye ismi de ister istemez etkilemiş olabilir hâl ve gidişini. Nitekim, kendisi, mevcûdiyetinden memnun olunan, yüzünde rabbiyesir bulunan güleryüzlü bir insan.

Halil Amca, 1930 doğumlu. Gülyalı Alibeyköy Gülistan Mahallesi’nden. Yerleşim âidiyet isimleri olarak güzel çağrışımlı kelimelerin çerçevelediği kahramanımız mîzaç îtibârıyle de pamuk gibi bir insan ama, maîşet yolu olarak seçtiği tüm sanat renkleri demir üzerine. İlk işi sıcak demircilik. Piraziz’de başlayan bu çıraklık döneminden sonra, kendi köyünde demircilik yapmış. Bıçak, tüfek derken işi tabanca yapma derecesine kadar getirmiş. Mâlum tabanca hem sanat olarak, hem de resmiyet açısından zor ve hassas bir iş. Hem çelik önemli, hem de incelik. Yâni tabanca çok daha ince ve dengeli bir sanatkârlık istiyor.

1958’de Ordu’ya gelmiş. Oksijen kaynakçılığına başlamış. 1980’e kadar sanâyide kaportacılık, 90’a kadar da oto kilit ve anahtarcılığı yapmış. Bu defâ, Yenimahalle’de, kendi evinin altında açtığı dükkânda sürdürmüş sanatını 2007’ye kadar. Sonra da, kendi tâbiriyle tekâüde ayrılmış.

Ama, hâlâ çat-pat dost-ahbap işi olarak mesleğini icrâ ediyor. Bulunduğumuz çevrede anahtarcı deyince akla Halil Usta amcamız geliyor. Anahtarını kaybeden, içerde unutan, ev olsun, dükkân olsun, araba olsun ona başvuruyor. Güzel bir şey değil mi? Açılamayan kapıları açabilmek, insanların bir problemini çözmek güzel bir şey olsa gerektir. Sizin anlayacağınız, kendisi hayattan emekli olmuş değil. Elinde değnekle de olsa, koşuyor, koşuşturuyor.

Bunun yanında, öğretmenlikten emekli 2 kız, birisi 9 Eylül üniversitesinde Maden Mühendisliği bölümünde Anabilim dalı başkanı profesör, diğeri de HST İlköğretim Okulu’nda öğretmen olarak görevini sürdüren oğulları olmak üzere toplam 4 çocuk babası.

Geçen yıl, İzmir’de oğlunun yanında bir-kaç ameliyâtı birden olup geldi. Uzun süre yataklarda yattı. Bir ara ziyâretine gittiğimizde bir deri bir kemik vaziyette olup, konuşmakta bile zorlanıyordu. Ama yüzünden yine de insanlık ve ünsiyet akıyordu. Şimdi ayakta çok şükür. Değnekle de olsa, rahatça dolaşabiliyor. Hâlinden memnun. Yüzünde her zaman güller açıyor.

Siyâseten Demokrat Parti çizgisinde. Öteden beri CHP muhâlifi olmak bir şeylere duyarlı olmanın ifâdesi. Kendini bildi-bileli çevresinde ve ülkesinde, hattâ dünyâda olup-bitenlere kayıtsız kalmama hâli anlamına geliyor bu aynı zamanda. Onun için, bizim mağazaya uğradığında önce, bol tebessümlü güzel bir selâm verdikten sonra gazeteleri idik-didik ediyor. Sohbet faslında söze akşam dinlediği bir haber ya da açık oturumdan hareketle, millî-mânevî konulardaki hassâsiyetinin göstergesi olan değerlendirmelerde bulunarak söze başlıyor ve bunu birileriyle paylaşmanın heyecânı her hâlinden belli oluyor.

Geçen günlerde uğradığında yine tatlı sohbetlere daldık. Bir ara eskilerden okuduğu bir gazeteden aklında kalanları nakletti. Sohbet arasında yer verdiği, size de ilginç geleceğini düşündüğüm pasaj şöyle:

LİDERLER ÖLÜNCE NE OLACAK?

            Bir zamanlar HERGÜN diye bir gazete vardı. Gazetenin bir elemanı liderlerle görüşüp sorular sormuş. Aldığı cevapları dizi yazı olarak sayfalarına almış. Dikkâtimi çekmişti; hiç unutmuyorum. Soru şu:

            “Ölümden sonrası için ne düşünüyorsunuz?”

            DEMİREL’in cevâbı:

            “Gidin başımdan! Başka işiniz yok mu?”

            ÖZAL: “Şimdi dünyâda ders çalışıyoruz. Ölünce imtihanı başarırsak ne âlâ!

Buradan daha güzel bir hayâta kavuşacağız. Aksi takdirde işler zor olur!”

Erdal İNÖNÜ: “Ölümden sonra ne olacak ki, hiç! Toprak olup gideceğiz!”

            Naklettiği bir diğer anekdotu da, ismine tevâfuk ettiği için seçiyorum. Mâlum, Halîl, Hz. İbrâhim (AS)in sıfatı. İbrâhim Halîlullâh demiyor muyuz? Halil Amca’nın onunla ilgili naklettiği mesele şu:

Hz. İBRÂHİM ile AZRÂİL

            Azrâil Hz. İbrâhim (AS)’a gelmiş;

            “İbrâhim, görevimi yapmaya geldim!”

            Azrâil’in görevinin ne olduğu mâlum. Bu sürprizi ilk anda;

            “Hiç dost dosta bunu yapar mı, ölümünü ister mi?” sorusuyla karşılamış.

            Bu cevap karşısında ne yapacağını şaşıran Azrâil Rabbine dönmüş:

            “YâRabbi, ne yapmalıyım ben şimdi?”

            “Ona de ki; dost dostun dâvetine icâbet etmez mi?”

            Azrâil durumu anlatınca, Hz. İbrâhim (AS) bu defâ:

            “O ZAMAN HEMEN AL!” diye karşılık vermiş…

Halil Amca, bunu coşku ve tebessümle tatlı tatlı anlattıktan sonra; “Nasıl güzel değil mi?” diye sordu. “Elbette çok güzel!” diye cevaplayıp, kimden duyduğunu sorduk.

“Takvim yaprağından! Ben hep okurum. Hiç sektirmem. Hem de, kaç tâne varsa, hepsini. Sağolsunlar, arkadaşlar, tanışlar çok takvim getiriyorlar. Her biri ayrı güzel!”

Halil Amca, daha nicelerini anlatıyor, kimi takvim yapraklarını okumamız için bize veriyor. Biz de onaylıyor, yeni bir takvim mevsimi eşiğinde Halil Amcamızı daha detaylı sohbetlerde buluşmak dileğiyle şimdilik uğurluyoruz.

Halil ARSLAN Usta Amcamıza hayırlı, bereketli uzun ömürler diliyor,

Okurlarımız başta olmak üzere, cümleye sevgi ve saygılar sunuyoruz ves’selâm...

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

03.11.2010