Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2010, (MIZRAP 2010)
GÜNEŞİN OLSUN GÖNLÜNDE
1141 defa okundu,

GÜNEŞİN OLSUN GÖNLÜNDE

Bu hafta sonu havalar güneşli olacağa ve de güzel bir sonbahar manzarası arz edeceğe benziyor. Allâh’a şükür yollarımız da gitgide daha da bir güzelleşiyor.Yolculuğun seyrine doyulmuyor.  Bir çoklarımız büyük ihtimâlle  bu durumu fırsat bilip, çelik-çocuk köy, hattâ bir kısmımız yayla yollarını tutacaklar. Ocağı ziyâret edip, evi-barkı, kapıyı-bacayı gözden ve gerekli gördükleri noktada elden geçirecekler. Varsa, yazdan kalan işlerini tamamlamaya çalışacaklar yâni.

Fındığın üzerinden neredeyse 2 ay geçti. İncirler de vedâyı çekmişler artık. Cevizler de büyük ölçüde öyle. Elmalar, armutlar, hurmalar, töngeller ise çoğunluk îtibâriyle hâlâ dallarda. Mısır ekenlerin işleri de bitmiş değil. Köyü olanın, illâki işleri olur. Yeter ki bir şeyler yapmaya çalışılsın. Toprak bereket, doğru; ama, ona ulaşmak, en güzeliyle değerlendirmek için, hareket gerekir.

Meyveler şu anda kendilerini tâ uzaklardan belli ediyorlar. Yapraklar arasından nazar ederek; sanki “biz buradayız” diyorlar. Ama, soğuktan mı sıcaktan mı bilinmez; nar gibi kızaran yüzleriyle, damlarda, odalarda yer alacakları, soğuk rüzgârlardan kurtulacakları günleri sabırsızlıkla bekliyor gibiler. Bugün nispeten sıcak olduğuna bakmayın. Biraz sonra soğuk düşer, ayaz uç verir. Yapraklar zâten yolu tutmuşlar. Bir bir uçuyorlar; geride kalanları hiç düşünmeden. Onları, her gün biraz daha yalnızlığın, -gitgide daha da çıplaklaşan- kollarına terk ederek.

Aslında, bizler de, -farkında olalım ya da olmayalım- gitgide dökülmüyor muyuz? Yaza da gitsek, kışa da, hattâ bahara da, sonuçta varacağımız yer belli. Her doğan, daha ilk sâniyede ölüme doğru gün saymaya başlıyor. Belki de ölenler gerçek anlamda, artık kronometrenin bir anlam ifâde etmediği gerçek bir hayâta doğuyorlar. Asıl doğum ölümle başlıyor belki de. Beklisi fazla. İşin gerçeği bu.

Tam burada, sizleri, geçen hafta kısaca söz ettiğim TRT ÇOCUK DERGİSİ’nin ilk sayısında yer verilen güzel bir şiirle baş başa bırakıyoruz. Mevsimler gelir geçer, havalar açar-yağar, ömürler daralır-genişler. Önemli oan içimizdeki ışıktır. Ve o ışığın nasıl bir ışık olduğudur. Eğer o bir gerçek ışıksa, sönmeyecek bir güneşse; aslâ üşümez ve de karanlıkta kalmazsınız. Rabbimiz cümleye nasîp etsin.

TRT ÇOCUK’un 1. sayısında yer alan şiirin şâiri 1864 Almanya Stuttgart doğumlu Casar Flaischlen. Kendisini meşhur eden bu şiiri 1898’de yazmış.  Şâirin, nazi faşizminden kaçarken bir evin çatısında yazdığı da söylenen bu şiiri, ülkemizin müzik topluluklarından grup kızılırmak bestelemiştir:

Güneşin Olsun Gönlünde

güneşin olsun gönlünde
kar bile yağsa, ya da fırtına olsa
gök bulutlarla ve dünya kavgayla dolsa
güneşin olsun gönlünde
o zaman gelsin ne gelirse
doldurur ışıklarla en karanlık gününü

bir şarkın olsun dudaklarında
sevinçli ezgilerle
seni günlük tasalar bunalıma boğsa bile
bir şarkın olsun dudaklarında
o zaman gelsin ne gelirse
yardım eder savuşturmaya en yalnız gününü

başkaları için de bir diyeceğin olsun
tasada ve bunalımda
ve kendi ruhunu şenlendirecek her şeyi
söyle onlara da, bir şarkın olsun dudaklarında

yitirme sakın yürekliliğini
güneşin olsun gönlünde
ve her şey iyi olacak...

 

Sevgili okurlar. Şiir, gördüğünüz gibi güzel. Sizlerin de beğenmiş olduğunuzu umarım.

Sizlere, âile, akrabâ, dost ve arkadaşlarınızla berâber güzel bir hafta sonu geçirmeniz,

hem içinizi, hem dışınızı her hâlükârda, her mevsimde, ısıtıp aydınlatan güneşinizin

hiç eksik olmaması dileğiyle hepinize, selâm sevgi ve saygılar sunarım.ves’selâm….

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

05.11.2010