CHP’ye ACIMADIM DESEM YALAN OLUR!
Dün, mâlum 10 Kasım’dı. Türkiye Cumhûriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün 72. ölüm yıldönümü. Daha önceleri mâtem havasında yapılan anmalar, mesaj ağırlıklı kutlamalara dönüşerek normâlleşti. Nitekim ülkemizde de bu vesîleyle çeşitli anma programları yapıldı. Bunlar görsel ve de yazılı medyada geniş şekilde yer aldı.
Artık eskisi gibi, hayâtın bütün akışını durduran anlamsız bir donukluk söz konusu değil. Anmaktan çok anlamak değil miydi önemli olan? Şimdi yapılan bu. Hayatın gerçeği de bu. Niceleri ölür, anneler-babalar, dedeler-nineler, kardeşler. Sonuçta, kalanlar yollarına devam ederler. Kendileri için, kalanların kaldıkları yerde kalmalarına başta onların büyüklükleri râzı olmaz. Kalanlara düşen, kaldıkları yerden yola devam etmektir. Durmak yok, yola devam mantığıyla tavır geliştirmektir. Bırakılan mîrası öteye taşımaktır.
Dün, rutin işler için çarşıya aşağı giderken Tahıl Pazarı’nın orada sağlı-sollu hanımların dikildiğini gördüm. Bu şık giyimli genç kız ve bayanların elinde küçük broşürler vardı. ben her hâlde bir kozmetik ürünü, ya da herhangi bir reklam broşürü zannettim. Zâten ilk grubu geçtim, kâğıt uzatan olmamıştı. Bu gibi hareketleri İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerden biliyoruz. Kalabalık meydanlarda, kavşaklarda hemen elinize bişeyler tutuştururlar. Bakarsınız ya Aydınlık Dergisi propaganda broşürüdür, ya da TKP.
Bu bayanların öyle bir duruşu yoktu. hiç te militan gibi değillerdi. Gâyet sempatik bir duruşları vardı. Derken, grubun sonuna geldiğim noktada biraz şöyle ilgilenir gibi yapınca bir broşür de bize uzattılar. Bir de ne göreyim; CHP ORDU İL ÖRGÜTÜ imzalı bir broşür değil mi? Her hâlde 10 Kasım dolayısıyle böyle bir propaganda yolunu seçmişlerdi. Tıpkı bir zamanların, yukarda sözünü ettiğimiz cinsten marjinâl grupların yaptığı gibi. CHP ne günlere kalmıştı? İnanın içim ezildi.
Gerçekten, şu koskoca CHP kendini yenileyemiyordu. Açılım getiremiyordu. Bırakın iktidar şansını, ellerindeki ANAMUHÂLEFET kozunu bile doğru-dürüst değerlendiremiyorlardı. Dağıttıkları broşürlerdeki sözler, CHP’nin tekelinde olan sözler değildi! Hem onlar, sözle olacak şeyler değildi. İcraat isterdi. Uygulamayı başaramadan bu sözleri kullanmak, istismardan öteye geçemezdi.
İşte, o broşürden Atatürk’e âit bir cümle: “Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur...” Evet, gerçek buyken, hâlâ 30’lu, 40’lı yılların algılama ve anlayışıyla günümüzü yorumlamaya çalışmak ne akla uyar, ne mantığa, ne bilime, ne de kısaca Atatürkçülüğe! İşte, o broşürde yer alan sözlerin tamâmı:
Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır!’
“Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır... Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur... Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.” Mustafa Kemal
Broşürün ön yüzünü de yanda görüyorsunuz. Son kısımda, câhil halk yapınca bâtıl inanç ve gericilik olarak yorumlanan ve aşağılanan, ölmüşlerden medet umma adına yapılan akıl dışı hareketler, mantıksız ve gerçeklikten uzak sözler, sanki burada, ilericilik adına servis ediliyor:
“Ey Mavi gözlü dev! Ölüm ölür, Sen ölmezsin, Seni özledik, hem de çok!”
Hâlbuki, Atatürk’ün şu sözü, bu uçuk ifâdelerin, içi boş, kuru bir edebiyattan başka bir şey olmadığını açıkça ortaya koyuyor:
“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
Hani ne derler; “Şeyh uçmaz, mürid uçurur!” aynen öyle. Gel gör ki bu CHP, ne uçtuğunun farkında, ne kaçtığının, ne de göçtüğünün. Ne yaptığının, neyi de yapmadığının, ya da yapamadığının farkında değil.
Rabbim, Cumhûriyetimizin bu en eski partisine akıl-fikir ihsan etsin. Zîrâ, ülkemizin Atatürk'ün gösterdiği muâsır medeniyet hedefine ulaşabilmesi için, en az iktidar kadar etkili olabilecek, alternatif politikalar üretebilen bir muhâlefete de ihtiyâcı var. Kendimizi avutmaktan, dostlar alışverişte görsünden öte, halkı tatmin edecek, ülkenin ufkunu açacak oylumlu projeler geliştirelim.
Son söz olarak, herkes için geçerli olan şey şu ki, hangi anlamda değerlendirirseniz değerlendirin; kuru edebiyatla kasdettiğiniz hiç bir ebediyet yolunda ilerlenemez ves'selâm...