BAYRAMDAN SEYRANA...
Yüce Rabbimizin lütuflarına sonsuz şükürler olsun. Madden-mânen, sosyâl, kültürel olarak her anlamda dolu dolu bir bayram daha yaşadık elhâmdülillâh. Havalar da güzeldi. Yollar, izler, köyler-köşkler. Ziyâretler, kapılar-bacalar. Yapraklar, çiçekler, meyveler, sebzeler. Her yön hareket, her yanda bereket. Manzaralar rengârenk, heryerde düzen, her yerde âhenk.
Daha Arefe gününden tatlı bir heyecan başladı. Önce toprağın altındakiler ziyâret edildi. İlk bayramlaşma onlarla yapıldı. Toprağın üstündeki günleri hatırlandı. Bizlerin de onların yanına gideceği düşünüldü. Ders alındı ya da alınmadı, ama görevler büyük ölçüde yapıldı. Kur'an okuyan bizzat okudu. Kimisi başkalarına okuttu. Kimi mezarları temizlemekle, üzerindeki otları yolmakla, mermerleri yıkamakla yetindi. Ama, sonuçta herkes bir şeyler yaptı. Ölmüşlerini unutmadı. Rabbimiz cümlemizin geçmişlerine rahmet eylesin. Bizlere de, onların hâllerinden ibret almayı, oraya geçerken îmânla gitmeyi, cennetle, cemâlle müşerref olmayı nasîp eylesin.
Bayram sabahı, her zaman yapmaya çalıştığımız gibi köyümüze gittik. Çocuklar da yanımızdaydı. Küçükler ilk defâ bayram namazına gitmenin heyecan ve farklılığını yaşadılar. Kendilerini de adam sırasına kattılar. Toplu bayramlaşmanın ardından kahvaltı. Sonra öğleden sonra Ordu'da, Belediye Ayışığı Salonu'nda yapılan protokol bayramlaşması. Ordumuz da artık küçük değil. Her gün basında göregeldiğimiz insanlarla yüzyüze gelme şansımız günbegün daha bir azalıyor. O anlamda bu protokol geleneği çok iyi. Ankara'dan, İzmir'den, İstanbul'dan, hattâ Avrupa'dan bu yanasını bir araya getiriyor.
Mezar üstlerinde, câmilerde, cumâlarda olan da bu. Şu veyâ bu şekilde, eften ya da püften sebeplerle tartışanlar, atışanlar-tutuşanlar, bayramın sıcak iklîminde soludukları aynı havanın etkisiyle, tüm olan-bitenleri unutur hâle geliyorlar. Sanki hiçbir şey olmamış gibi! Bayramın özelliği ve de güzelliği de burada zâten. Demek ki, bayram sevinç, bayram mutluluk, bayram kaynaşma, bayram kucaklaşmadır. Birlik-berâberlik, dirlik-düzenliktir. Demek ki, topyekun bayram yaşamak istiyorsak, hattâ sonsuzda bunu sürdürmek istiyorsak kardeşler olarak kucaklaşmak zorundayız!
FÂDIL ŞARLAN ZİYÂRETİ
Bayramın ilk günü, gazeteci Yâsin ÇANAKÇI arkadaşımız ve babamla berâber Fâdıl ŞARLAN Bey amcamızı ziyâret etmek nasîp oldu. Bayramlaştık, elini öptük, duâsını aldık. Sohbetine doyum olmamakla berâber, daha fazla yormamak adına, ilerde daha detaylı görüşmek sözü alarak ayrıldık. Bize, kısaca çalışma odasını açtı. Genel anlamda bir bilgi verdi. Orada, azımsanması mümkün olmayan bir kültürel mîras var. Gerçi, daha çok meraklısını ilgilendiriyor. Daha çok mûsikî üzerine eski kayıtlar çok. Raflar, muhâfaza altına alınmış teyip ve video kasetleriyle dolu. Plâklar karton kaplar içinde. Ben dergi zannettim ilk etapta. Çünkü, dik duran ve birbirine bitişik hâlleriyle öyle bir izlenim uyandırmışlardı.
Bilmem, şimdi onları seslendirecek âletler var mı. Çünkü artık her şey dijitâl. Video cihazı, plâk, gramafon hak getire!? Olsa bile, çalışırlar mı? Biraz müşkil şu saat îtibârıyle. Bir de, o eserleri anlayıp çözümleyebilecek, irdeleyecek birikimli kişiler var mı? Birikim yetmez, merak ta gerekli. Hayırlısı, yâ nasîp… İnşâllâh, bir vesîle ve imkân olur da, hiç olmazsa bir envanter çalışması çıkar ortaya.
Bayramın 3. günü köylere doğru açıldık. Komşu, dost, akrabâ ziyâret ettik. 15 kadar yere uğramışız. Bayramlaşma görevini yapmanın ötesinde, bayağı bilgi ve izlenimle döndük. Bizim topraklarımız her anlamda bereketli. Konuştuk, dertleştik, duâlaştık, helâlleştik. Fotoğraflar çektik. Teyp kaydı yaptık. İnşâllâh, ilerde yeri ve zamânı geldikçe paylaşacağız. Eskilerden anlatılanlar yanında, yenilerden espriler, hikmetli rüyâlar; neler, neler…
“ARTIK ŞEHRE İN!”
Ama, gel gör ki, dün son gün telefonla aradığım, Ankara'da yaşayan Ahmet KILIÇ Ağabey, "seni tâkip ediyorum, meselelerden kaçıyorsun, hep köylerde dolaşıyorsun, artık şehre in!" diyor. Siyâsetin yozlaştığına vurgu yaparak, artık ayrık otlarına yer verilmemesi gerektiğini söylemeye çalışıyor. Benim de, yazı konularında daha seçici olmamı ve önemli meselelere net olarak parmak basmamı tavsiye ediyor.
Protokolde karşılaştığımız Şenol PAZAR Bey de, ilgiyle okunmasına karşılık yazılarımızın biraz uzun olduğunu söylüyor.
Her iki tespite de katılıyorum. Farkındayım. Özellikle yazıların uzunluğu konusunu, başta annem olmak üzere, söylemeyen yok gibi. Uyarılara teşekkürler. Elbette ki, dikkâte alacağım ve de uymaya çalışacağım. Eleştiriye her zaman açığız ve de düşünce ve yorumlara müteşekkiriz. Hattâ, bunların olmaması bizim için daha rahatsız edici, eğer rahatsızlık verilebileceği düşünülüyorsa.
Artık bayram geçti. Bundan sonrası seyran! Hem de ne seyran! Herkes işine-gücüne dönecek. Biz de ister-istemez şehre ineceğiz! Bundan sonra, mevsim gereği, konular kendiliğinden gelecek. Siyâset kızışacak. Yeni partiler var. Yeni seçim, yeni dönem, yeni adaylar ve yep yeni gelişmeler, sürprizler… Sözün özü, artık "Eski hâl muhâl!" Kültürel çalışmalar bağlamında da yeni gelişmeler söz konusu. Kış ta gelip oturunca, köy muhabbetleri kendiliğinden yaza kadar ertelenme durumuyla karşı-karşıya kalacak.
Böylesi, her şeyiyle güzel, daha nice bayramları hep birlikte idrâk etmek, millet, memleket ve İslâm Âlemi olarak her anlamda sevgi-saygı ve kardeşlik eksenli sonsuz mutluluklara ulaşmak dilek, arzu ve temennîsiyle ves'selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
19.11.2010