GÖKHAN AKÇİÇEK’İN YORUMU
Bir ay kadar önce, Ordu kültür akışıyla ilgili bir yazı yazmış ve orada, ilimizde öteden beri, bir türlü, Anadolu kültür, renk ve karakterlerini çağrıştıran gayretlerin ortaya çıkıp neşvünemâ bulamadığını söylemiştim. Hep esegelen, bildik sistem rüzgârlarına paralel seyreden Ordu kültür(süzlüğ)ü bu hâliyle, değil Ankara, tüm ülke değişse tınmayacak bir tînete sâhip gibi gözüküyor; demeye getirmiş ve sözü şöyle bağlamıştım:
“Onun için, ne olursa olsun; Ankara’da esen rüzgâr Ordu’da bir türlü esemiyor.
Durum böyle olunca, yerli doğal muhâlefet ve yanlıları ne kadar övünseler az…
Yerel tarafı zayıf iktidar ancak bu kadar hava estirebiliyor demek ki ves’selâm…”
YORUM KOLAY MI?
Bu yazı üzerine, altına not düşülmek üzere Gökhan Akçiçek arkadaşımızdan bir açıklama ve yorum geldi. Kendisine teşekkür ediyoruz. Bir çok insan köşe yazısı yazar, makâle yazar, şiir yazar, roman, hikâye vs. büyük boyutlu kitaplar yazar da, bir yazının altına yorum yazmaya eli varmaz.
Bunu bizâtihî yaşadığımız için söylüyorum. Orada burada birçok genç yetenekle karşılaşıyoruz. İnternette ne siteler var! Ne güzel, aklı başında, seviyeli, orijinâl yazılar yazanlar var. Çok takdir ediyoruz etmesine de, altına motive edici bir cümlecik yazmayı ihmâl ediyoruz.
Ama, gazetemizin sitesini açtığımızda, bakmadan geçemediğimiz yer yorum bölümü oluyor. Yazarlarımıza ya da haberlerimize herhangi bir yorum gelmiş mi diye meraklanıyoruz. Daha da doğrusu, aleyhte ya da lehte olsun tepkiler bekliyoruz. Bilinmeli ki, belki ihtiyâcı olmayanlar vardır ama, bizim için bunlar hem öğretici, hem de ilham kaynağı oluyor. Aynı zamanda, bir ilginin ve de ciddî algının göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Her neyse, işte, Gökhan Akçiçek Bey’i bu anlamda tebrik ediyor, teşekkürlerimizi sunuyoruz. Yazımıza ânında yaptığı yorumla ilgili açıklaması ve yorumu şöyle:
“SONUÇ: DİZ BOYU GÖRGÜSÜZLÜK!”
(Nuri kardeşim, bu satırları, "ordu kültür akışına bir bakış" başlıklı yazınız için yorum olarak ekledim. fakat, bir türlü sayfanızın yorum kısmına yapıştıramadım, teknik bir konu sanırım, lütfen bu şekliyle o yazının altına "yorum" olarak ekleyiniz.)
Gökhan Akçiçek Tarih : 27.10.2010 13:35:23
Nuri kardeşim, değindiğiniz konuda paralel düşünüyoruz. Anadolu, kültürleşmede maalesef şehirleşemedi. Daha doğrusu has edebiyatı ve sanatı, kültürel kodlarına sindiremedi. Ülkemizde yaşanan sıkıntı ve sanat üretenleri şaşkınlığa uğratan anlayış da, maalesef bu.. Düşünün, ülke çapında bir edebiyat insanına bir partinin çaycısı kadar değer verilmiyor. Siz olsaydınız ne yapardınız? Anadolu insanı dediğimiz kesim, cumhuriyetin mahrum ettiği nimetlerin hepsine son 10 yılda kavuştu. ( Devamı Aşağıda)
Sonuç: diz boyu görgüsüzlük, şimdi sıra bizde pespayeliği. Yarınlara kalacak, bizden sonraki kuşaklara devredeceğimiz kültürel bir misarın çağdaş versiyonuna katkı yapamamak kadar utanç verici. Ben, bu oyunun bir parçası ve figüranı olmak istemiyorum. Çünkü bana doğuştan tanınan (ki öyle iddia ediliyor) bir yeteneği, hak adına tavır geliştirdiğini sanan zavallılar için harcayamam. Hesaba çekileceğimi ben de biliyorum, bu nedenle böylesi bir ucuzluğa pirim vermeyeceğimi de saygıyla karşılamalısınız... Sevgiyle... gökhan akçiçek
Evet, yorum bu. Gâyet açık ve net. Yorum, yorum istemiyor. Ancak benim, bu yorumdan hareketle asıl değinmek istediğim şey ÇAYCI meselesiydi. Ötedenberi hep kafama takılan, zihnimi meşgûl eden şeylerden biriydi bu! Nasıl mı? İnşâllâh, bir başka gün diyelim. Es geçeceğimi sanmayın. Bu içimde bir ukde olarak duruyor çünkü. Bu düğüm çözülmeden içimdeki sıkıntı gitmez.
Mübârek cumâ günü de bayramımız ya; ÇAYCI konusu tam da denk düşecekti. Amma velâkin bu günlük de, deniz tükendi! Şimdilik çayı, -hem de adı Dursun olmayan birine- söylemiş olalım da, bir an önce gelsin, ve de çok da soğumadan hep birlikte nûş edelim. Bakalım, çaylar karışırken, baylar ne yapacak ve değerlendirmeler tavanlarda nasıl kavisler çizecek?
Cumâlarımız mübârek, ziyâretlerimiz ikramlı-çaylı; işlerimiz de kolaylı olsun.
Gönüller Allâh, Peygâmber; millet-memleket muhabbetiyle dolsun ves’selâm...