Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2010, (MIZRAP 2010)
HACCA GİDENLER, GİDEMEYENLER; DÖNÜP DE KALAMAYANLAR..
1146 defa okundu,

HACCA GİDENLER, GİDEMEYENLER;

DÖNÜP DE KALAMAYANLAR…

Sevgili okurlar. Mâlum, ilimizden bine yakın, ülkemizden de 100 bin civârında insanımız kutsal topraklara giderek hacc görevlerini îfâ edip döndüler. Herkes,  Hicaz deryâsına daldı. Ve herkes o ummandan kabı, kapasitesi, aşkı-şevki, ihlâs ve çilesi boyutunda nasîbini aldı. Allâh kabûl etsin. Hacları mebrûr, sevapları bol olsun. Rabbimiz, hasret duyup gidemeyenlere de bu mukaddes vazîfeyi yerine getirmeyi nasîp eylesin inşâllâh…

Bu meyanda, her âilede bulunması ve okunmasını gerekli gördüğümüz kitaplardan biri olan Vehbi VAKKASOĞLU Bey’e âit, o hoş eserden, hacla ilgili olarak seçtiğimiz güzel, ibret ve derslerle dolu bir bölümü güncelliğine binâen sizlerle paylaşmak istiyoruz:

KÂBE AŞKINDAN, HACC MEŞKİNE

“Her Müslümanın içinde büyük bir hasret konusudur Kâbe aşkı… Gören bir daha görmenin iştiyakıyla yanar; görmeyen düşünü görür, ne yapıp edip ulaşmaya çalışır.

Kabe, bütün camilerin merkezi, temsilcisi ve annesidir. Gözlerin ve gönüllerin hedefidir. Allah’ın evi, varlık ve birliğinin simgesidir ki, onun etrafında aşkla dönen mü’minler iman tazelerler ve tazelenirler.

Bazı gönül ehli gitmeden gider, hasretiyle yana yakıla rengine boyanır ve gitmiş gibi olurlar. Bazı gönülsüzler de, gittikleri halde gidememişlerdir. Zira Kabe’ye sırf gövdeyle gitmek mümkün değildir. Bahtsız bir kısım da, gidip hacı olur ama, hacı kalamaz. Bu kalamayışla da hacca, hacılığa ve hatta doğrudan doğruya dine, imana laf ettirirler.

                        OLMAKLA KALMAK ARASINDA

Bu sebeple, “Hacı olmak kolaydır amma, hacı kalmak zordur” denilmiştir.
Bir kısım mü’min, hacla, umreyle arındıktan sonra, “Dünyaya bulaşmayayım” diye toplumun dışında kalmaya çalışır. Bir kısmı da, haccı ,umreyi ranta çevirir. Tabii ki ikisi de çok yanlıştır.

Kabe ziyaretinin ne anlama geldiğini idrak eden, bu sebeple de oradan melekleşerek dönen ve toplumun sevgilisi haline gelen gönül ehli çok şükür ki çoğalmaktadır. Bu güzel insanlar, Yunusça düşünür ve kalp kırmayı, Kabe yıkmaktan daha kötü bilirler. Bir gönül ziyaretini de Kabe ziyareti sayarlar.”

O GÜNLERİ UNUTMAMAK GEREK

Bizim ülkemizde, yıllar yılı Hac yasaklanmıştı. Hacca gidiş resmen engellenmişti ama, gönüllerdeki Kabe aşkı söndürülememişti. O günlerde,

“Kabe Arab’ın olsun Çankaya bize yeter!” diye çılgınlaşan şairler vardı.

Halbuki Kâbe, bu milletin kıblesiydi, mukaddeslerinin timsaliydi. Gözlerden silinse de, gönüllerden asla silinemezdi. Böyle olduğu içindir ki, resmen yasaklanmış olan Hac ve Umre, fiilen önlenememişti. Bastırılması mümkün olamayan Kabe aşkıyla harekete geçenler, mayınlı sahalarda, canlarını tehlikeye atarak Beytullah’a yürümüşlerdi. Yayan yapıldak, bin bir tehlikeyi göze alarak, bazen sınırlarda kaçakcılık yapanlardan yararlanarak, bazen vicdanının sesini dinleyen jandarmaların insafına sığınarak gitmişler, bazen de mayın kurbanı olarak Kabe yolunda ölmüşlerdi. Adeta, “Varamasam da, yolunda ölürüm ya!” diyen karınca gibi düşünüyorlardı. İşte o cefakar insanlardan biri de Alasonyalı Hacı Cemal Öğüt merhumdu. ( Hacı Cemâl ÖĞÜT’ün ibretli hikâyesine geçen ay yer vermiştik. N.K.)

HACCA GİDEMEYEN DİYÂNET İŞLERİ BAŞKANI?!

İnönü döneminin Diyanet İşleri Başkanı olan Ahmed Hamdi Akseki merhum, hacca gitmek için Cumhurbaşkanı’ndan izin istemişti. Ancak İnönü,  “Bu sene (1950) seçim var, gidişiniz bizim aleyhimize yorumlanır. Daha sonra gidersiniz” diyerek, Diyanet İşleri Başkanı’nın haccına bile müsaade etmemişti. Ne var ki, değerli ve faziletli Alim Ahmed Hamdi Akseki,1951 yılında vefat etti ve dolayısiyle de hac yapamadı.

Şimdilerde, lüks uçaklarla, birkaç saat içinde hacca, umreye giden mü’minlerin o günleri unutmaması ve şükürlerini çoğaltması gerekir diye düşünüyorum. O günlerden bu günlere kolay gelinmedi. Bu gelişte emekler, gayretler, terler ve bol gözyaşı bulunmaktadır.”

Hacılarımızın dönmeye başlaması dolayısıyle, onların, yakınlarının ve hepimizin sevinçleri sonsuz. Bu cumâ, bir çok yeni hacımızla tebrikleşeceğimiz yepyeni bir gün.  Kutsal topraklardan gelen râyihâların rüzgârıyla, bayram içinde bayramlar yaşayacağız. Rabbimiz hem burada, hem de orada böyle hep mutlu ve kutlu sevinçler yaşamayı nasîp eylesin.

Hülâsâ, haftalık bayramımız cumâlarımız mübârek, haclarımız mebrûr olsun;

Gönüllerimiz Allâh, Peygâmber,Kâbe,hak ve hakîkât aşkıyla dolsun ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

02.12.2010