YAPRAKLAR DÖKÜLÜRKEN…
Değerli okurlar. Bu sıra hep cenâzelerden, ölümlerden hüzünlerden konuştuk. Çoğu da daha çok genç denecek yaşta ebediyete uğurladıklarımızın. Sanki bir yaprak dökümü yaşıyoruz. İşte son olarak dün, bir öğretmen arkadaşımız, Ayhan ÖZÜDOĞRU ve âilesi biricik Ufuk oğullarını sonsuzluğun kucağına belediler. Zor imtihan. Rabbim sabırların en güzelini ihsân eylesin inşâllâh.
UFUK ÇOCUKLAR
“Su gibi yavrum gitti, senin çocukların sınıf arkadaşı gitti” diye inilderken metâneti, vakarı yine üzerindeydi Ayhan arkadaşımızın. İçindeki yangın hissediliyordu. Alevi dışarıya vuruyordu. Ama o mütevekkildi. Elden gelen bir şey yoktu. emir, yüce yerdendi.
Evlerinin önündeki merâsimde, eğitim câmiası adına, Altaş Koleji Müdürü Erol AKÇAY Bey konuştu. Aynı zamanda öğrencileri olan Ufuk’tan söz ettiği, onun tatlı hâtıraları ve sevecen, esprili, nâzik kişiliğine vurgu yaptığı konuşmasında, Ufuk’un adı gibi geniş ufuklu, soyadı gibi de özden doğru ve dürüst bir genç olduğuna vurgu yaptı. En sonunda, Efendimiz (SAV)’in de 7 çocuğundan 6’sını bizzat toprağa verdiğine değinerek, bizlerin de O’nun gibi, sabırlı olmamız, gözyaşlarımızı içimize akıtmamız gerektiğini belirtti. Sözlerini, yavrularıyla cennette buluşmaları temennîsiyle, anne-babaya, âileye, yakınları ve öğretmenlerine sabırlar dileyerek bitirdi.
Helâlleştirmeyi yaptıran Hocamız Ahmet ŞİMŞEK de, başta eğitimciler olmak üzere, iş çevreleri, bürokratlar ve konu-komşudan kalabalık bir cemaatin katıldığı merâsimi, bilhassâ böyle genç ölümlerinin hepimize ibret olması dileğiyle bitirdi.
Orta Câmi’de kılınan öğle namazının ardından cenâze defnedilmek üzere Şenköy’e götürülerek ebedî istirahatgâhına tevdî edildi. Rabbim mağfiret eylesin. Mekânı cennet olsun.
ANNELER ve ÇOCUKLAR
Bir önceki gün de, trafik azâsında ölen, soyadları da GENÇ olan karı-koca iki insanımız da genç denilecek bir yaşta, Kirazlimanı Câmii’nde kılınan namazın ardından toprağa verildiler. Utku Acun İÖO’nun öğretmenleri, bir gurup öğrenciyle berâber merâsime katıldılar. Çünkü, ölenler öğrencilerinin velîleriydiler.
Ondan bir gün önce de şâir Şinâsi TEPE’nin annesini cenâzesi vardı. Hattâ konu etmiştik. Orada bir şey gördüm ki, anneler çocukarını hep kundaklara sararlar, onlar için olanca fedâkârlıkları yaparlar; ama gel gör ki, evlâtlar onları topraklara belerler. Bu da mukadderâtın bir cilvesi. Ve elbetteki bu işin görünen yüzü. Görünmeyen yüzünün farklı olduğu şüphesiz. Çünkü, mutlakâ hikmetler var.
Yine, ondan önce sopayla dövülerek hunharca öldürülen gencin hazin hikâyesini biliyorsunuz. Aslında bunlar, sâdece onların değil, hepimizin hikâyesi. Ölen de, öldürenler de bizim çocuklarımız sonuçta. Ölenin durumu kötü de kalanınki iyi mi? bu zor durumları niye kendi ellerimizle başımıza sarıyoruz ki? Tamâmen câhillikten; yâni İslâmsızlıktan, onun özüne nüfuz edememekten. Hep satıhta kalmaktan!
UNUTULMAMASI GEREKEN!
Sevgili dostlar! Ne olursak olalım, nereye gelirsek gelelim, aslımızı, neslimizi, kendimizi, yerimizi, gerçek aynasındaki durumumuzu unutmayacağız. Bir an bile gaflet etmemenin gayretinde olacağız. Bir an boşluk verdiniz mi savrulur gidersiniz belirsizliklere doğru, Allâh korusun.
Güzellikler güzel, ama aldanmayacaksın. Allâh’tan daha güzeli yok. Bulduğun güzelliklerden O’na yol arayacaksın. Aksi takdirde, yalancı güzellikler senin felâketin olur. Yollar güzel, bas gitsin; olmaz. Hava güzel, uç gitsin; olmaz. Mahsul güzel, iç gitsin; olmaz. Gençlik güzel, vur gitsin; câmi-cumâ; şimdilik dur gitsin olmaz. Nereye gittiğini, niçin gittiğini; nereden gelip nereye gitmen, nereye gitmemen gerektiğini bileceksin!
Hazırlıklı olacaksın. Tetikte olacaksın. Azrâil kapıya tak ettiğinde, gözünü açmak için vakit çok geç olmadan, erken davranacaksın. Bir gün işe gitmeden oluyor mu? Bir gün yemeden, bir gün içmeden; oluyor mu? O zaman, her şey dengeli gidecek. Hep karnını doyurmakla kalmayacaksın, alnını da secdelere vuracaksın. Hakkın huzûruna duracaksın!
HAYÂL Mİ, GERÇEK Mİ?
İşte bak, geçen hafta kaç genci birden uğurladık. Çoğu da evlerinin tek çocuğu. Ne hayâlleri vardı kimbilir? Başta anne-babaların. O gün dışarı çıkarken, ya da direksiyona geçerken nereye varacaklarını düşünüyorlardı gençlerimiz acabâ? Ama, evdeki hesaplar her zaman çarşıya uymayabiliyor, bilindiği gibi.
Sevgili dostlar! Artık, lütfen hayâlleri geçelim. Ya da hayâlleri, gerçek hizmetinde olanlardan seçelim. Nereye düştüğümüze hayret etmeden, nereye koştuğumuzu anlamaya gayret edelim. Bu işin sonu yok arkadaş. Evimize, ocağımıza, yuvamıza, çocuğumuza, dolayısıyle her şeyden önce kendimize sâhip çıkalım. Yaprak dökümleri, dizideki gibi anlamsız dökümler, heder olmalar şeklinde gerçekleşmesin.
Sonu, bahara çıkan bir döküm olsun dökümlerimiz. Buna özenip dikkât edelim.
Her neyse. Câmilerin-cumâların ve de câmia ve cemâatimizin kıymetini bilelim.
Din kardeşlerimize, sanki son defâ görüyormuşçasına saygıyla muâmele eyleyelim.
Cumâlarımız mübârek; yüreklerimiz sevgi dolu, hakîkâtli bir yürek olsun,
Mevlânın lûtfuyle herkes, iyilikler, güzellikler, mutluluklar bulsun ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
09.12.2010