“YÜCE”LERDEN, “YÜCEL” ER’E…
Muzaffer Yüce adı, akla hemen, kibarlık, zerâfet, nezâket ve asâlet kavramlarını getiriyor. Onu görenler hemen toparlanıyor, sevgi ve saygısını bir şekilde belli etme ihtiyâcı duyuyor. Çünkü, vücut dili size bunu telkin ediyor. Allâh selâmetler ve hayırlı uzun ömürler versin. Âmin…
Kendisiyle ara-sıra karşılaşma, zaman zaman da, teşehhüt miktârı sohbet etme imkânımız oluyor. Her nerede karşılaşsak biz de kendisine saygıda kusur etmemeğe çalışıyoruz. Muzaffer Günay Bey, geçen haftalarda kendisiyle ilgili bir yazı yazdı ve sözlerini, hayâtını yazmak istediğini söyleyerek bitirdi. Bu konuyu ayrıca yazacağım ama, şimdilik “çok isâbetli bir karar” olduğunu söylemekle iktifâ ediyor, yazar arkadaşımıza da başarılar diliyorum.
Evet, yaklaşık 2 ay kadar oluyor. Muzaffer Yüce Bey Amca, bu defâ, karşılaşır karşılaşmaz, hoş-beşten sonra, yazarımız Orhan Yücel Bey’den, âilesinden ve yazılarından söz açtı:
“Çok güzel yazı yazıyor. Severek okuyorum. Zâten kendisini ve âilesini de tanıyorum. Yakın görüşüyoruz. Âile olarak ta çok mükemmeller. Bu tarafını siz bilemeyebilirsiniz. Size de anlatmaz zâten. Çok da mütevâzıdır çünkü aynı zamanda. Kendisine ilk görüştüğünüzde selâmımı söyle.”
“Belki inanmayacaksınız ama, biz Orhan Bey’le tanışmıyoruz. Sâdece, Hüsnü YÜCEL Bey’in ağabeyi olduğunu biliyorum. Hem, nerede görebilirim, bilemiyorum? Uğramaya çalışırdım. Daha önce bir başka gazete yazıyorken de yazılarını tâkip ediyordum. İlgiyle okuyordum. Şimdi bizim gazetede yazıyor. Yazıyı internet kanalıyla gönderiyor. Ancak, henüz tanışma fırsatı bulmuş değiliz!”
“Ciddî olamazsın. Aynı gazetede yazıyorsunuz ve fakat tanışmıyorsunuz! Hem, yazılarınız îtibârıyle de birbirinize yakınsınız. Ama, mâdem öyle, bir an evvel tanışın. Hiç olur mu, çok ayıp! Sizin bir birinizi tanımamanızı, ikinizi de tanıyan biri olarak, doğrusu size yakıştıramadım!”
Biz de kendisine hak verdik. “İnşâllâh, bir an evvel bunu gerçekleştirmeye çalışacağız!” dedik. Derken, bir gün gazeteye uzun boylu, sessiz-sadâsız ama cevvâl birisi geldi. Selâm verdi. Buyurun dedik; öyle bakarken:
“Ben Orhan YÜCEL, Hacca gidiyorum da vedâlaşmaya geldim!” deyiverdi bir çırpıda. Birden neye uğradığımızı anlayamamıştık. Tanıyamadık ta tabiî. Gel de mahcup olma. Muzaffer YÜCE Bey Amcamızın dediği kadar var. Buraya kadar da gelmiş olduğu, her gün gazetede fotoğrafını gördüğümüz hâlde, bir de aval aval suratına bakmak, hakîkâten biraz ayıp oldu gibi.
Ama, bu biraz da kendisinden kaynaklanıyor. Zîra, gazetedeki fotoğrafında, orta boylu, hafif kilolu, yaşını-başını da almış gibi bir izlenim veriyor. Hâlbuki kendisi uzun boylu. Daha genç bir duruşu var. Fotoğrafta göründüğü kadar ak saçlı da değil yâni.
Şu da var ki, çoğu defâ fotoğraftaki görüntünün algısıyla, gerçek kişi örtüşemeyebiliyor. Tıpkı insanların ekranlara yansıyan algılarıyla gerçekliklerinin aynı olmadığı gibi.
Her neyse, hacc dönüşü telefonlaştık. Bu vesîleyle Hüsnü Bey’le de görüştük. Yazıhânesine gittim. Orhan Bey tevâfuk etmedi. İnşâllâh yakın bir zamanda zemzem içmeye geleceğiz. Buradan, Haccının mebrûr olmasını diliyor, kendisine tekrar hoş geldiniz diyorum. Ayrıca, Hacc ve Selâm’ı birlikte değerlendirdiğiniz yazı ve oradaki çarpıcı tespitlerinizden dolayı da tebrik ediyor, tesirini halkeylemesini Yüce Rabbimizden niyâz ediyorum.
Muzaffer Bey Amca haklı. Birbirlerimize daha yakın olmalıyız. Kaynaşmalıyız. Ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği ve hepimizin hayrı için gerekli olan şey bu. Ama, her gün bu anlamda atılan adımlar sıklaşıyor. İşte geçen akşam Mustafa ARMAĞAN'ın konuşması. Oturanlar kadar ayakta dinleyenler. Ve bilhassâ gençler. Müslümanların kendi aralarında iş bölümü. Kimi aşûre dağıtarak işin tadını somutlaştırıyor. Lise çağındaki gençler kitap reyonlarında; kitaplarla içiçe. Bunlar güzel gelişmeler. İlim Yayma Cemiyeti ve Dil Edebiyat Derneği Ordu Şûbeleri çalışmaları. İnşâllâh, her şey daha güzele doğru gidecek.Sizler de duâdan unutmayınız inşâllâh.
Tamam Muzaffer Bey Amca. Mesaj alınmıştır. En yakın zamanda başta Orhan Bey olmak üzere önce yazarlarımızla, ardından da okurlarımızla daha fazla diyalog içre ve de sıkı-fıkı olmaya çalışacağız. Elbette, sizleri de unutmayacağız. Daha nice yıllar görüşmek, hasbihâlleşmek dileğiyle, hayırlı uzun ömürler ves'selâm...
ORDU HAYAT GAZETESİ
15.12.2010