Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2010, (MIZRAP 2010)
RÜZGÂRLARIN SÖYLEDİĞİ ŞARKI
1123 defa okundu,

RÜZGÂRLARIN SÖYLEDİĞİ ŞARKI

Artık zamanı geldi. Rüzgârlar daha çok, daha hızlı esiyor. Uçuran fırtınalar yolları kesiyor. Yapraklar uçuyor, damlar göçüyor. Damlar evriliyor; koskoca ağaçlar yollara devriliyor. Giden gidene, koşan koşana; her yerde bir telaş, bir telâş! Gidişler oldukça hızlı ve hazlı.

Gidişten çok kaçıştır aslında bu! Yerinden ve derinden kopuştur; ama, nereye? Nereye kadar?

Gerçekte düşünülecek olsa ve de hakkıyla taşınılacak olsa; bu dünyâ sanıldığandan da dar!

Her ne yöne koşsan önüne bir tepe çıkar, ya da aşılmaz bir dağ. Tutar seni bir görünmez ağ.

Ne olursan ol, ne bulursan bul. Sonuçta, her şeyin gerçek sâhibi Allâh, sen sâdece bir âciz kul!

Aklın varsa git; O’na götüren yolu bul. Gitmek istemesen de gidersin; yavaş yavaş, usul usul!

Geriye dönüşü yok; başa gelen çekilir. Ama kardan, ama rüzgârdan, boyunlar birgün bükülür.

Ve işte yağdı-yağacak derken, her tarafı kaplar kar. Basar birden her yanı, herkesleri bir efkâr.

Havalar soğuk, yolda çile var. Eskisi-yenisi, çamuru-çakılı yok; tipiler savurur, zincirler uzar!

Eli-kolu bağlı yolların. Durduğunuz yerde durun siz varın. Sesi-soluğu çıkmıyor artık suların.

Sen de sus artık. Kâlbini dinle. Kalıbına dur de. Düşün; ne çıkacak karşına, sıyrılınca perde?

Rüzgârların şarkısına kulak ver. Yaprakların savruluşuna dikkât et. Rûhun çağırdığı yana git.

Çâresizliğini gör.Yapraklar geri gelmiyor.Düşecek meyve,olmuyor.Nasipsiz kaplar dolmuyor!

Baharı, yazı göremeyecek olan görmüyor, sonbahara, kara-kışa eremeyecek olan ermiyor,

harmanlara fındık seremeyecek olan sermiyor! Ama, insanoğlu bunlara hiç ihtimâl vermiyor!

Kendi rüzgârlarına dönüyor yine sonra. İçindeki pişmanlık duyguları sönüyor yine sonra.

Gelsin çaylar-çorbalar; dolsun yine kasalar-keseler, şişsin o eski-üskü, meşkûk torbalar.

Ama, düşünülmezki, o tahtaları da, demirleri de, çelikleri de, her şeyi yiyen böcekler var.

Nereye kaçsan, hangi teknolojiye sığınsan, her cinsin bir böceği, her ağacın bir kurdu var.

İnsanoğlunun gerçek anlamda, yalnızca ve yalnızca sonsuzlukta mutlu bir yurdu var.

Rabbimizden dileyelimki, esen ya da esmeyen tüm rüzgârlar bizi oraya, oraya götürsün.

Sıratlardan geçirsin, arasattan uçursun, cennetlere göçürsün. Âb-ı Kevser içirsin.

Ömrümüzün son demi, sonbaharı, âhiret yurdumuzun som bahârı olsun.

Yazarın, sizin için seçtiği bu şiir de, yazının yâdigârı olsun ves’selâm:

 

BÖCEK

Dün gece delişmen bir böcek

Cevizden bir sandığı oydu

Bekledim ha bitti ha bitecek

Bilinmez aradığı neydi

Humması sürdü sabaha dek

 

Bir işi vardı bitirecek

Bir doluya bir boşa koydu

Tohum mu toprağa ekilecek

Belki de söylenecek türküydü

Balık mı suda tutulacak

 

Bir gün soluğun kesilecek

Senin de dost delişmen böcek

(Gün Işığı)

 

Sabahattin Kudret Aksal
             ( 1920 - 1993 )

 

ORDU HAYAT GAZETESİ:

17.12.2010