Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2011, (MIZRAP 2011)
EYÜP SULTANDAN SELÂMLAR...
1380 defa okundu,

EYÜP SULTAN'DAN SELÂMLAR...

Sevgili okurlar. Sizlere bugün, adı bile bir şiir gibi, varlığımızın ruh derinliklerinde akan bir nehir gibi olan İstanbul'dan sesleniyoruz. Dil ve Edebiyat Derneği'nin Ordu Şûbesi'nin kurucu üyeleri olarak, genel merkezimizin organize ettiği 1. İstişâre ve Bilgilendirme Toplantısı'na katılmak üzere buradayız. Havanın güzel olduğu güzel bir günde İstanbul'a vardık. İlk gün, ilk iş olarak derneğin Eyüp'teki genel merkezini bulduk. Câmi'den 100 m. kadar mesâfede, târihin kucağında şirin bir yer. Bizleri çok güzel ve ilgili karşıladılar. Üst yönetim oradaydı. Genel Başkan Ekrem Erdem, Yardımcısı Üzeyir İlbak, aynı zamanda okul arkadaşımız da olan Recep Garip, M. Kâmil Berse, Prof. Dr. Hikmet Özdemir. Görevli gençler bizimle yakından ilgilendiler. İkramlarda bulundular. Yol gösterdiler. Kendilerine çok teşekkür ettik. Oradan ayrılıp namaza gittik.
   Eyüp Câmii hemen yakınımızda. Duâ ederken, Urfa Milletvekili, şâir yazar M. Atilla Maraş'ı farkettim cemaat arasında. Namazın ardından hasbihâl ettik. Yanında iki milletvekili daha var. Kendisiyle şiirleri bağlamında gıyâben çok eskiden tanışıyoruz da, yüzyüze şiir şölenleri için Ordu'ya geldiklerinde tanışmıştık. Bizi hemen tanıdı. Ordu'dan özlemle söz etti. Tanıdıklara selâm etti. Kültür ve Edebiyat çalışmalarının önemine vuırgu yaptı. Dil ve Edebiyat hareketi düşüncesinin, mecliste yaptıkları dille ilgili çalışmalar ve verilen önergelerden kaynaklanarak şekillendiğini anlattı. Onlardan izin isteyip biz Eyüp Sultan Mezarlığını gezmek, orada medfun, başta Mahmut Esat Coşan Hocamız olmak üzere Necip Fâzıl, Ahmet Kabaklı gibi kültür, edebiyât ve irfanımızın zirvesi büyüklerimizi ziyâret etmeyii düşündük. Sonra, öncelikle İlim Yayma Cemiyeti'ne uğramamızın daha isâbetli olacağını, yoksa zaman kalamayabileceğini düşünerek oraya yöneldik.
   Meğer orası da Eyüp Sultan Câmii'ne çok da değil ama yine de yakınmış. Yerlerinin nerede olduğunu öğrenmek üzere telefon açtığımız İlhan Kılıç Bey bizi arabasıyla almakta ısrar edince 5 dakika içerisinde buluşup İlim Yayma Cemiyeti'nin Genel Merkezi'ne ulaşmış olduk. İlhan Bey bu dönem hacca gitmişti. Bize hurma ve zemzem ikram etti. Epey sohbet ettik. Bu arada kendisi bir Ordu Hayat okuru. Teşkilâtlanma mâhiyetinde Ordu'ya geldiğinde tanışmıştık. Ondan bu yana zaman zaman telefonlaştığımızda internetten tâkip ettiği yazı ve haberlerden konuşuruz. Sağolsun, ilgileniyor, yapılan işin ciddiyeti ve önemi noktasında bizi daha bir gayrete getirmeğe çalışıyor. Bu defâ da önüne Ordu Hayat Gazetesi nüshalarından bıraktık. Öncelikle, "İlim Yayma Cemiyeti Ordu Şûbe Başkanı M.Esat Kılıçkaya" haberi olanı. Oradan başlayıp Ordu teşkilâtı, yapılabilecek, yapılması gerekenler, yol haritası ve öncelikler noktasında fikir teâtisinde bulunduk. Ahmet Çakır Ağabey'in tecrübeleri de sohbeti oldukça zenginleştirdi. M. Esat Bey'i söylemeye gerek yok. O zâten birikimli ve hoş sohbet bir insan. İlim Yayma Cemiyeti şube başkanımız olarak güzel faaliyetlere imza atacağından şüphemiz yok.
İlhan Bey iyi bir teşkilâtçı. Kişilik olarak ta sâkin ama vakûr, bilinçli, sözleri açık ve samîmî. İkindi namazını merkezin mescidinde birlikte kıldık. Ayrılmak istediğimiz noktada bizi bırakmadı. Eyüp Sultan Mezarlığını birlikte dolaştık. Kendisi de bundan memnun olduğunu, çoktandır burnunun dibinde olmasına rağmen buralara gelmemiş olduğunu belirtti. Biz de, hep olduğu gibi, Boztepe örneğini verdik. Bizim de oraya ancak misâfirler sâyesinde çıkabildiğimizi söyledik. Aynı zamanda doğruyu da söylemiş olduk.
Eyüp Sultan Mezarlığı bir deryâ. Nasıl anlatmalı bilmiyorum? Ama, şunu söyleyebilirim ki, ecdadın mezarlıkları bile huzur verici, rahatlatıcı. Çünkü, başta insanlar güzel insanlar. İnsan, şuraya da ben yatsam diyor. İşte M. Esat Coşan ve damâdı. Biraz gidiyoruz Bekir Berk. M.Emin Bezirci, M.N.Polat, Zübeyir Gündüzalp. Fevzi Çakmak, Bestekâr Zekâi Dede. Piyer Loti'ye geliyoruz. Ortalık ana-baba günü. Hafta sonu ve havalar da güzel ya; iğne atsanız yere düşmüyor. Eyüp Sultan Türbesi de öyleydi.
   Piyer Loti'den dönerken teleferiği tercih etmek istedik. Orada da kuyruk alıp başını gitmişti. Bir başka yoldan inerken Ahmet-Meşkûre Kabaklı çiftinin kabrine denk geldik. Hepsinde olduğu gibi burada da Fâtihamızı okuduk. Duâlar ettik. Ençok dikkâtimizi çeken şey Üstad Necip Fâzıl'ın kabrinin de kendisi gibi ilginç olmasıydı. Mezarının baş ve ayak yanında yerden bitme gibi iki taş var. Tabiî ki yontulmuş. Ama, ne isim var ne de yazı. Bir nokta bile yok. sâdece, mezarın dip tarafında bir yere, ufacık bir mermer üzerine Üstad'ın imzası kazınıp monte edilmiş, o kadar. Hemen alt yanda, ayağının dibinde denecek yerde, éNecip Fâzıl'ın Dâvâ arkadaşlarındané notu düşülmüş Hilmi Oflaz'ın kabri. Bir emir eri gibi ayağının ucunda duruyor sanki. Rabbim mekânlarını cennet eylesin. Âmin.
   Bu arada, Mümin Esat Bey, Mahmut Topbaş Hocaefendi'nin, mezarlara el'Fâtiha yazılmasının câiz olmadığını söylediğini belirtti. Zîrâ, fâtiha emr-i vâkiyle değil, içten gelerek ve amellerinin güzelliği dolayısıyle okunmalıdır şeklinde açıkladığını söyledi. Gerçekten, meseleye hiç böyle bakmamıştık.
   Her neyse.İlhan Bey yakamızı bırakmadı. Eyüp Sultan civârında mîdemîzi de besleyerek bize ayrılan otele doğru yol aldık. Yemeği ikram eden ve arabasıyle bizi araya sora tâ Havaalanına yakın yerdeki otele kadar götüren ve oradan da o saatte, o trafikte Kadıköy'deki evine geçecek olan yine İlhan Kılıç Bey. Ne diyelim? Allâh (CC) râzı olsun. Rabim Haccını mebrûr, tüm sa'ylerini meşkûr eylesin. Himmet, hizmet ve de hikmet yol ve bahtı açık olsun. Kendisine de söylediğimiz gibi, bizlere de misâfir geldiğinde, hiç olmazsa İlhan Ağabey'in çeyreği kadar ilgilenebilmeyi nasîp eylesin... Âmin.
   Otelde de çok tanıdıkla karşılaştık. Başta Çorum DED başkanı, hemşehrimiz Turan Candan.  Kendisi Ordu İHL mezunu. Aynı zamanda Çorum Belediye Başkan Yardımcısı. Ordu'da da böyle insanların Belediyede üst düzey görev yapacağını Rabbim bize gösterecek mi? İnşâllâh diyelim. Yine hemşehrimiz Ârif Çelenk Bey. Bursa'dan gelmiş. Çok selâmı var. Gebze'den Ramazan Seydaoğlu Bey bizi tanıdı. Ben sîmâen çıkardım ama, ismen tahmin edemedim. Ama, Gebze deseydi hemen hatırlardım. Ordu'yu unutamadığını, çok güzel bir yer olduğunu ve güzel günlerinin geçtiğini söylüyor. Bir-kaç defâ Yazarlar Birliği Ordu Şûbesi olarak düzenlediğimiz şiir şölenlerimize iştirâk etmişti. oradan tanışıyoruz. Şimdi, Yazarlar Birliği Ordu Şûbesi'nin kapandığını duyunca çok hayret etti ve üzüldü.
Ama, sevgili okurlar, o da, sizler de biliniz ki, artık Dil ve Edebiyat Derneği Ordu Şûbesi var. İnşâllâh dil, kültür ve Edebiyât bağlamında güzel faaliyetlere imza atacak. Sizlerin de ilgi, yardım ve katkılarıyla üzerimizdeki mes'ûliyet ve vebâllerin yükünü hafifletmeğe çalışacağız.
   Ramazan Bey de Ordu'ya selâm ediyor. Bizler de Ahmet Çakır Ağabey ve M. Esat Kılıçkaya olarak buradan, Kültür, Edebiyât, Târih, İrfan ve Medeniyet burcumuzdan sizlere selâm ediyor, inşâllâh yârın buluşmak üzere diyor, sevgi ve saygılar sunuyoruz ves'selâm...

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

02.01.2011