ORDU’NUN VEKİLE İHTİYACI VAR MI?
Sanki var gibi, sanki yok gibi? Var desen mevcutlara ayıp; yok desen yenilere! Hani ne derler; “aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık!” gibi bir durumla karşı karşıyayız! Doğrusu, işin içinden çıkmak ta zor. Gel de konuş, derdini anlat bakalım şimdi!
İşin bu tarafı bir yana, her ne hikmetse, vekillik câzibesini hâlâ devam ettiriyor ülkemizde. Başka memleketlerde başbakanlar bile sâde vatandaşlardan çok öte bir ayrıcalığa sâhip olmasa da, burada bir vekâlet dahî pâdişahvârî konumlara mazhar. Bambaşka bir statü, ulaşamayanların gözünde.
Vekillik, maddî anlamda çok da câzip görünmüyor ama, vekil olmak için servetler harcanıyor. Entrikalar geliştiriliyor. Bunu beceremeyenler gariban kalıyor. Tavuk kızartmayı vitrinlerden ağzını şıpırdatarak izleyenlerin durumlarını yaşıyor!
Nasıl iştir ki ve neden, vekil adayı olma sürecinde, ahbaplık, dostluk, hatır, gönül, ilim, liyâkât; hepsi bir çırpıda yok sayılıp, görmezden geliniyor. Büyüklerin önüne geçiliyor, lâyıkların kirli çamaşırları araştırılıyor. Yoksa, kırıştırılıyor, ya da bir yerlerden çamurlar kürekleniyor! Bunlar edebiyat değil; örnekleri çok.
Bu tür insanlar için, memleketin o şahsa ihtiyacından çok, onun vekilliğe ihtiyacı ön plânda oluyor. Öyle olmasa, bordrolara bakınca hiç te bir câzibesi olmayan bir yere ulaşmak için, akla hayâle gelmedik yollara, astronomik rakamlara niye baş vurulsun ki? Bu uğurda kitaba uyan-uymayan bütün yollar niye deneniyor?
Hakîkâten bu işe lâyık olup ta, yukardakiler tarafından göreve çağrılan, ya da halkın, liyâkâti sebebiyle bir nevî vekâlete zorladığı dolu şahsiyetleri bu değerlendirmenin dışında tutuyoruz. Tartışılmayanları tartışma dışı görüyoruz.
Vilâyetimiz için, mecliste mutlakâ bulunmalı, aksi takdirde meclis için de, Ordu için de bir kayıp olur denilebilecek insanlar var mı? Adaylar ve yâ, onun aklından geçmiyor ama, Ankara’ya gitse her anlamda kendini belli eder, performansıyla bir boşluk doldurur denilebilecek; kıyıda-köşede, o nitelikte bir hemşehrimiz var mı?
Seçimler bu noktada önem arz ederler. Yoksa, boşu boşuna masrafın hiç anlamı yok. Eskiyenler yenilenecekse, daha iyileri gelecekse emeğe değer. Aksi takdirde, eski tas eski haam olacaksa milletin parasına yazık!
Her gün yeni yeni isimler ortaya çıktığına göre, mevcutlardan memnûniyetsizlik var demektir. Ya da, yeter artık; şu vekilliği biraz da biz tadalım. Sizden aşağı kalır yanımız mı var? Adâletse, kaç dönemdir oralardasınız; bir dönem de bize hak tanıyın! İçimizde, bulunmaz hint kumaşı özelliği olan zâten yok! Bu defâ sen değil de ben gitsem, meclisin neyi eksilir? Belki, daha iyi bile olabilir; kim bilir?
Hem, göreceksiniz, bizim de sizlerden kalır tarafımızın olmadığını? Gururlanacaksınız! Çünkü bizler, sizlerin o uzun vekâlet dönemlerinizde yetiştik. Hizmet edebileceğiniz ne mâlum, nereden bilelim derseniz, bırakın da ispat edelim abiler! Bilmeyiz, lûtfedip de bizlere böyle bir imkân tanır mısınız? Yoksa, “Rabbenâ, hep banâ!” mı dersiniz?
Sevgili okurlar. Seçim sürecine girdik. Vekâlet pazarı hareketlenmeğe başladı. Adaylar yavaş yavaş piyasaya çıkıyor. Benim söylemek istediğim; Ordu’nun vekile mi ihtiyacı var, hizmete mi?
Bizim mahallenin, yada sizin mahallenin çocuğuna mı ihtiyacı var, yoksa birikimli, donanımlı, milletine, memleketine emânet duygusuyla ve hakîkâte sadâkatle uyacak helâl süt emmiş insanlara mı?
Halka da, Hakk’a da yakın olan adam gibi adamlara mı ihtiyacımız var; yoksa, kendi menfaati söz konusu olunca ne Hakk’ın, ne de halkın hatırının hiçbir anlam ifâde etmediği sözüm ona kişiliklere mi?
Karar; onların, bizlerin, sizlerin; kısaca hepimizin olacak! Bizler, kendi menfaatimizden çok ülkenin hayrını düşündüğümüzde, başımıza gelenler de o istikâmette olacaktır.
Bizler memleketi değil de kendimizi düşünerek seçim yaparsak, seçtiklerimiz de, bizim gibi kendilerini düşüneceklerdir. O zaman herkes kendine çalışacak, millî, mânevî, ananevî, kültürel hizmetler kalabilirse yine bir başka bahara kalacaktır.
Kıpırdanmağa başlayan şu önemli süreçle ilgili duygu ve düşüncelerimi,
sevgiyle, saygıyla, ve de biraz da kaygıyla arz ediyorum ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
17.01.2011