Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2011, (MIZRAP 2011)
ŞİİR BİR GEMİ; YOKTUR YELKENİ
1828 defa okundu,

ŞİİR BİR GEMİ; YOKTUR YELKENİ!

Ünye’den bizlere seslenen KÜNYE yazarımız Zeki Ordu Bey, geçen gün gazetemizde yer alan TABLODAKİ DENİZ adlı ilk yazısında dikkâtimizi denizlerin enginliğine doğru çekiyor. Meraklarımız tablolarda kalmasın. Seyrine daldığımız manzaranın aslı var bir adım ötemizde. Çelik-çocuğumuzla, dostlarımızla birlikte oralara doğru gidelim. Deniz ufuklarında hayâllerimize doğru adım atalım demeğe getiriyor.

Gerçekten haklı. İnsanoğlu genelde, içinde bulunduğu nîmetlerin kıymetini bilmez. Ülkemizde deniz görmeğe can atan bir sürü insan varken biz, burnumuzun dibindeki denizin farkında bile değilizdir. Tıpkı şâirin;

Ol mâhîler ki, deryâ içredirler; deryâyı bilmezler!

dediği gibi. Yâni, öyle balıklar ki, denizin içindedirler ama, ne denizin, ne de kendilerine hayat veren suyun, kısaca içinde bulundukları nîmetin farkında ve şuurunda değillerdir. Biz de sanki öyle gibi değil miyiz?

Biz de bu gün, Zeki ORDU Bey’in yazısından ilhâmla dolaştığımız sâhillerin daha ötesine gitmeğe çalışacağız. Hayr’ola, şu kış günü, şu soğukta nereden çıktı bu böyle derseniz, söyleyeyim; dâvet var çünkü! Hem de İsmail Kaptandan! Kaptan dedikse, o da bir şâir. İsmail KARAKURT. Şiirini, arasıra uğradığım Millî Eğitim’de gördüğüm bir dergiden aldım.

Kaptan, şiirin adı, şâirin değil. Ama, o bugün bizim kaptanımız olacak. Hani, seçimi kaybeden başkanlara; “Gönüllerin başkanı!” derler ya, onun gibi. Biz de bugün şâirimizi gönüllerin kaptanı îlân ediyoruz! Mevsim kış da olsa havalar ve ufuklar açık. Şöyle bir deniz turu hiç de fenâ olmaz. Nasıl olsa, hem hafta sonundayız. Zaman da bu anlamda müsâit görünüyor.

Hadi hep birlikte şâirin dâvetine kısmen de olsa uyalım bakalım; bizi nerelerde, hangi ufuklarda, nasıl dolaştıracak?!

             

KAPTAN

-bu sana kaptan

Ben bozkırlı bir çerçiyim kaptan

Hiç deniz, hiç uçan gemiler görmedim.

Ama benim içimde zaten deniz var

Tuzuyla, fırtınasıyla, köpüğüyle…

Kitapların yelkeniyle açılırım

İçimdeki denize; ne kürek ne tayfa

Bir fakir içer suyundan, bir karıncalar;

Bir bakır taslık sana da var!

Palamarı çözemem başak dövdüğüm kadar

Deniz türkülerini bilmem

Sen deniz türküleri söyle kaptan

Ben de bozkır bozlakları

Haydi kaptan: “Aganta burina burinata”

Çubuklar arya! İskele/sancak alabanda,

Güneşin saçlarından süzülerek

Vira bismillah! Açıl, sonsuzluğa…

Bense badem kokulu rüzgârlarla

Yollarında gezerim çocukluk günlerinin

Başımda tüter bir tütün, böyle duydum

Yüzümü sererim bir dizenin içine.

….

Altı kırk beş vapuru, ateşten taşınan su

Sorguya çektiğin tufanları yokluyor

Yokluyor yüzünü bir fısıltıyla

Geceleri mehtap dalgınlığı bazen

Ah kaptan! Uykuyu tünettiğinde yelkenlere,

Kader de öpsün dalgınlıkla, hayal ettiklerini

Kederlere salarsın bozkırlı çerçiyi

Biletsiz yolcuları ölümün dümenine

Zaman akar, deniz derin, ben gider gelirim

Küçülür ruhlar arasındaki camadan

Yılkıyım, kırbacın açtığı yarayla

Ya Nuh’um ol, ya Nuh’un olayım

Ara bitti… Şiir de, aşk olsun kaptan!..

(B.A.A. EĞİTİM Sayı:118 Aralık 2009)

Ne mutlu kendisine ve çevresindekilere Nuh olabilme şuuruyla yaşama cehd ve gayretinde,

o gemiye binmemeğe direnenlerin hayretinde olanlara!

Sevgili okurlar; hepinize şiir tadında hayırlı, uğurlu, şuurlu güzel günler;

ve de sevdiklerinizle birlikte idrâk edeceğiniz sonsuz mutluluklar dileğiyle ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

21.01.2011