Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2011, (MIZRAP 2011)
SİVİLDE KÜLTÜR, SİYÂSETTE BİT YENİĞİ
1427 defa okundu,

SİVİLDE KÜLTÜR,

SİYÂSETTE BİT YENİĞİ!

         Ordu’da güzel şeyler oluyor. Ona yakışan da o. Ordu güzel bir yerleşim yeri. Allâh bol ol tabiî güzellik ihsân etmiş. İnsanlar bu lûtfu fark eder de, kendisi de kendine düşeni güzellik ve estetik lehine değerlendirirse ortaya her anlamda bir huzur ve medeniyet şehri çıkar. Nitekim, son zamanlarda şehirde sergilenen güzel hareketler, insanların güzel davranışları gibi insanın içine sevinç ilkâ ediyor. Ufkunu şenlendirip, gönlünü gönendiriyor.

            Aslında, herkes bulunduğu yere güzel katkılarda bulunmağa çalışsa, etki alanında bulunan yerlere iyilikler, hoşluklar ekmeğe çalışsa her yer güllük-gülistanlık olur. Kent, daha bir yaşanmağa değer hâl alır. Bunu yapanlar da mutlu olur, muhâtap olanlar da. Ama, neylersiniz ki, herkes kendi sevdâsının peşinde. Kendi adına bile güzellik tutkusu yok. Öyle bile olsa, yine problem yok. O zaman, sonuçta herkes güzel olacağı için ortalık bütünüyle güzelleşir. Lâkin, ara ki bulasın!

           Çünkü, güzel peşinde koştuğunu sanan bile bunu başkasına nispet için yapıyor. Güzel giyiniyor, güzel yiyor, güzel içiyor ama çevreyi es geçiyor. Bazen de ya arkadaşına, ya komşusuna, ya da insanlara sükse yapıyor. Kendince geliştirdiği güzelliğin toplumun hırçınlığını, doyumsuzluk ve mutsuzluğunu beslemekten öte bir işe yaramadığını fark edemiyor. Aslında fark eder de, öyle bir derdi yok.

 

SADECE OKUMAK YETERLİ Mİ?

           Bunun için, sâdece şehirde yaşamak, eğitim görmek, çok okumak yetmiyor. İlâhî kaynaktan beslenen bir insanlık, medeniyet ve de emânet algısı da gerekiyor.

             Sivil toplum örgütleri son günlerde, bu anlamda üzerine düşen görevleri yerine getirme çabasında gözüküyorlar. Herkes kendi imkân ve kapasitesi oranında kentine ve insanlarına, onun kültür ve irfânına, gündem ve çağ algısına hizmet etmeğe çalışıyor.

              Kültürel konulara ilgimiz dolayısıyla kimi zaman haber, kimin zaman katkı mâhiyetinde bu tür faaliyetlerin bir yerlerinde bulunma durumunda oluyoruz. Millet, memleket ve medeniyet için bir şeyler yapmağa çalışan, bundan herhangi bir gözle görülür maddî menfaati de olmayan bu insanların çabalarına tanık olmak bile ümitlerimizi canlandırmağa yetiyor.

               İşte OSDEP. Ordu Sivil Düşünce Plâtformu. Geçen akşam AKM’de Mustafa ÇALIK’ı dinledik. Ondan bir akşam önce ORİMDER’de Ali DENİZ Hoca’yı. Her ikisi de çok istifâdeli programlardı. Kimliğimizi, kişiliğimizi, kültürümüzü, irfânımızı, birliğimizi-berâberliğimizi pekiştiren programlardı. Yarından sonra Çarşamba günü akşamı Saat 19:00’da yine AKM’de Vehbi VAKKASOĞLU, toplum olarak çok muhtaç bulunduğumuz ÂİLEDE SEVGİ İLETİŞİMİ konulu bir konferans verecek.

             Halk içerisinde ya da bürokraside, kimi insanlar ellerindeki imkânı halk ve ona hizmet lehinde değerlendirmek için elinden geleni yapıyorlar. Çoğu defâ, devletin yapması, ya da siyâsetin yürütmesi gereken işleri, kendisine tüm verilenlerin sâhibi olmaktan öte, emânetçisi bulunmak algısından dolayı üzerlerine alıp götürmeğe çalışıyorlar. İyilikler, güzellikler, böyle düşünen fedâkâr ve cefâkâr insanların omuzlarında buralara kadar geldi. Onlar, belki yoruluyorlar ama, Allâh’ın kendilerini böyle işlere vesîle kılmasından dolayı çok mutlular. Rabbim sayılarını artırsın.

              Beri yanda bir takım insanlar da var ki, halkın, kendilerine hizmet edecek diye ümitlenerek öne kattığı bu kişiler, tevdî edilen emânetleri kendi menfaatleri uğruna, bizzat ya da dolaylı yoldan çarçur yolunu tercih ediyorlar. İşte görüyorsunuz. Siz, şu son günlerde piyasada dönen siyâsî çarkların halkın menfaatine ya da Hakkın hatırına döndürülmeğe çalışıldığı noktasında iyimser misiniz? Aktörlere güvenciniz tam mı? Yoksa endîşeleriniz mi var?

                GİDENLER NİYE, GELENLER NİÇİN?

          Gidenleri götürmeğe çalışıyorlar, neden? Kötülüğü nerde, nasıl ve kime? Devlete mi, millete mi, kişisel menfaate mi? Yerlerine gelecekler kim? Allâh için daha lâyık olan mı, yoksa yalan-dolan mı? Ben, daha iyisinin geleceğinden emînim!? Ama, hangi anlamda ve kime göre daha iyisinin geleceği noktasında fikir sâhibi değilim! Siz, fikir sâhibiyseniz ve de sonuçtan da eminseniz, bizi de haberdar edin de yüreğimizi ferahlatın.

            İşte, Ordu’nun tam hizmet beklediği noktada, etkili konumda olanların kendilerince ve de yalnızca lehlerince oluşturdukları akışın peşine ve kaygısına düşmeleri, milletin ruh dünyâsına hitap edecek kültürel, mânevî, görünür ihâlesi olmayan konulara iltifat etmemeleri, hattâ, gündeminin en son sıralarında bile yer verilmiş olabileceğine dâir ümitlerin artık tükenmiş olması bizlerin dikkâtini sivil toplum hareketlerine yönlendirdi.

            Gelinen şu noktada dahî, maalesef, asıl etki ve yetki sâhipleri sormuyorlar bile hizmetler ne âlemde diye?! Eğer soruyorlarsa, içinde mutlakâ bir bit yeniği arama ihtiyâcı duyuyorsunuz. Çünkü, Ordu siyâsetinin dilinde hizmet kavramı hiçbir zaman emânet kavramıyla örtüşmedi şimdiye kadar. Ufacık bir örneğini dahî görmedik! Böyle bir şey olsaydı, emârelerini bir yerlerde görenler olurdu. Bizimle paylaşırlardı da, yüreğimiz yağ bağlardı! Ama, nerde?

OLGUNLUK VE DE DOLGUNLUK!

            Ey aziz millet, sana fayda yine senden olacak! İş yine başa düşmüştür. Görünen köy kılavuz istemez. Sivil yapılanmalar hizmet peşinde, siyâsetse, en ufak bir harekette bile entrika, dalavere, menfaat. Tercih ve takdir senin!

           Ya siyâseti olgunlaştıracaksın, ya da sivil hizmetlerin gözünü, gönlünü;

        salon ve de balonlarını dolgunlaştıracaksın! Derseniz ki, her ikisine de tâlibiz!

          Böylesi daha da Aliyyül’Âlâ! Ne dedimse gönlümden dedim vallâ; ves’selâm…

 


ORDU HAYAT GAZETESİ

23.01.2011