ORDU SİYÂSETİ ŞENLENİYOR!
Niye derseniz, işte Seyit Torun! Yarın-öbürgün resmen CHP’li. Genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu gelecek almaya. Ağır adamlara ağır misâfir gelir. Seyit TORUN, Ordu siyâsetinde yeni bir dengenin adresi. Hattâ ülke siyâsetinde. Meclise girdiğinde ilgi odağı vekillerden biri olacaktır. Öyle ya, kaç dönem iktidar partisini alt edip, ölü bir partiden başkan seçilen bu adam ne biçim adam?
Kim ne derse desin, Seyit TORUN’la birlikte, Ordu’da hesaplar karışacak. Bilhassa Melet Vâdisi Boyu’nda. Değil mi ki bu havza onu Ordu’ya başkan yaptı; Ankara’ya da vekil yollayacaktır.
Belki peşinden bir kişiyi daha sürükleyecektir. O zaman geriye 6’dan dört kalıyor. Bir de MHP. Kaldı mı üç?! Mevcut 5 vekil aralarında paylaşsınlar bakalım! Sizin anlayacağınız, iktidar partisi hesabını daha dikkâtli yapmak zorunda. AkParti teşkilâtındaki sancılar da bu kaygılardan kaynaklanıyor.
Sonra, bir de yeniler var. Gerçi, yenilerin hedefi Belediye başkanlığı için bir hamle yapmaktan, ileriye dönük zemin hazırlamaktan ibâret olabilir. Yoksa, şu tabloda adaylığa çıkmanın, hele mevcut vekillerle kanka olup ta, onların önüne geçmeğe yeltenmenin başka ne mantığı olabilir?
Helâli hoş olsun. Birileri Ordu siyâsetini tekeline aldı. Konjoktür müsâit. Kimi vekil. Öteki başkan. Vay babam vay. Bu millete hizmet yapacak kimse olabilir mi kendilerinden başka! Bir belediye başkanı, ancak vekillerin gölgesinde yetişebilir! Yoksa okullar, mektepler, üniversiteler; hepsi hava-cıva! Entrika tecrübesi olmadan diplomalar ne anlam ifâde edebilir ki? Adamlar bulunmaz hint kumaşı. Salla başı, al maaşı; bunların hepsi aynı yumağın kumaşı!
İLLE DE TEŞKİLÂT! GERİSİ MÜŞKİLÂT!
Teşkilât, ille de teşkilât! Gerisi müşkilât! Öyle mi? Tabiî ki öyle ya! Ne kadar donanımlı, bilgili, görgülü olursa olsun, huyunu suyunu bilmediğin, çarklar konusunda tecrübe etmediğin adamı getirirsin de seni dinlemezse, derdini anlamazsa, senden habersiz, senin hânene yazılmayacak ve senin algın-vergin olmayacak işler, hizmetler yapmağa kalkarsa ne olur? En azından fevkâlâde ayıp olmaz mı? Hem de, anlı-şanlı ve de fevkâlâde heyecanlı, hizmet hizmet diye sayıklayıp, uykuları kaçan vekil beyler ve şürekâsına!
AYAKLAR, BAŞLAR; KUYUDAKİ TAŞLAR!
Hani ne demişler sevgili okurlar; bir deli kuyuya bir taş atmış; kırk akıllı çıkaramamış! Ordu siyâseti aynen öyle. Çok akıllılar var, konuşuyorlar, anlatıyorlar, dinletiyorlar, ortalığı inletiyorlar ama sonuçta birbirlerine dolanıp kördüğüm oluyorlar. Bizler gibi, onlar da kötülükleriyle kalıyorlar.
Bununla kalsalar yine iyi; hazır o güzelim birikimlerini ve tüm enerjilerini de siyâsî lâbirentlerde böylece hebâ edip tüketiyorlar. Sonuçta, siyâsette de, hizmette de, kültürde de, ekonomide de, sıfır, elde var sıfır. İnanın, siyâset için harcanan şu zamanlar, imkânlar, gençlikler kültür, sanat ve vakıf işlerine yönlendirilseydi, Ordu çok daha farklı bir yer olur, siyâset te bundan daha kötü olmazdı! Belki de, sosyâl, kültürel seviyeyle birlikte siyâsetin de kalitesi yükselirdi. Gelinen noktada, iki taraf da dökülüyor.
SEYİT TORUN, BAHAR ÇEBİ.
Evet, Ordu siyâsetine dönecek olursak, bu tarafta, Ak Parti’nin misyonu hiç kaale alınmadan, kişisel menfaat ve gelecek hesapları uğruna ortalık toza dumana katılırken, birileri adına, birbirinin benzeri isimler ortaya atılırken, Seyit TORUN, zâhir plânında, birilerinin kıskandığı ilgiyi hak ediyor da aynı zamanda. Vatandaşın beklediği ne? Güleryüz, tatlı söz. O da Seyit Bey’de fazlasıyla var. Dün gittiğimiz cenâzelerin ikisinde de vardı meselâ. İnsanlarla tek tek tokalaşıyordu. Hâl-hatır soruyordu.
Hattâ Boztepe’deki cenâzede Ayşe Bahar ÇEBİ hanım da vardı ve örtüsüyle dikkâtleri çekti. Ak Parti cenahında Bahar Hanım, çoğunluğun, hattâ çok yakınımızdakilerin ilgi duymadığı, Dil Edebiyat Derneği Ordu Şûbemizin Mehmet ÇAVUŞOĞLU Konferansı gibi, benzeri tüm sosyâl, kültürel etkinliklere katılmağa çalışarak bu tarafın açığını nispeten dengeleyen bir isim.
HATTÂ, PARTİYİ BİLE!
Ak Partili vekiller ve il teşkilâtına gelince, hâlâ iktidar olmanın rehâvetini yaşıyorlar. Seçimlere ramak kaldığı şu noktada bile tavırlarını bozmuyorlar. Kimseye minnetleri yok gibi. Durumlarından çok eminler. Onun için, öyle cenâze, dâvet, düğün-dernek ihtiyaçları yok. Hele şu sıra, kendilerinden başka şey düşünecek durumda hiç değiller! Hattâ, partiyi bile! Bir il başkanlığı için bin dalâvere çevirmekle meşgûller çünkü!
Sevgili okurlar. Bu il başkanlığı denilen şeyi, menfaat söz konusu olmadığı sürece, imkân ve zamânı el veren herkes yapar. Süreç sürükler sizi zâten. Ama, önemli olan bu değil ki! Şu an vekillikten de önemli. Çünkü vekillik süreçlerinde de etkili olacağı düşünülüyor ki, büyük ölçüde öyledir. Öte yandan, ortada bir iktidar var. Mutlakâ, pastalar, börekler, çörekler söz konusu. Yoksa, Allâh rızâsı için değil tüm bu kavgalar. Yanılıyorsun diyen varsa; beri gelsin. Ben de o zaman derim ki, eğer hizmetse, beri yanda bir sürü dernek var, vakıf var, hizmet birimleri var. Oralarda niye yoksunuz?!
Bilmem haksız mıyım? Bu günlük te bu kadar ves'selâm...