Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2011, (MIZRAP 2011)
BEKLENEN KIŞ GÜNÜ
934 defa okundu,

“BEKLENEN KIŞ GÜNÜ!”

Geçen Cumartesi sabah kalkınca, namazın ardından ilk işim yine bilgisayara yönelmek oldu. Bu sıra, gurbetteki çocuklarımızla yoğun bir mail trafiği söz konusu. Ülkeler ve denizler ötesinden yeni bir şeyler var mı acabâ diye ister-istemez meraklanıyoruz. 

Her neyse, bunda bir de, her gün yazı yazmaya çalışmanın getirdiği bağımlılık da var. Tam ben bilgisayara yönelecektim ki, lebtopta Yûsuf’un olduğunu gördüm. Bir de, hava durumunu bakacak olduğunu söylemez mi?! Ne yalan söyleyeyim, biraz kızdım;

-         Oğlum, bağa-bahçeye mi gideceksin, inek-dana mı yayacaksın; ne hava durumu? bile dedim.

Aslına bakarsanız haksızlık ettim. Çünkü çocuk ne zamandır, her sabah kalkıp dışarıya bakıyor. Derdi, kar! Acabâ kar yağmış mı?!

Bunu anlamalıydım! Ama, anlamadığım, daha doğrusu bilmediğim şey, bilgisayardan geleceğe dâir hava durumuna bakılabildiğiydi. Görüyorsunuz ya; ne kadar geriden tâkip ediyoruz çağı!

Bizim çocukluğumuzda, köylerde hava durumunu dinlemek meşhurdu. En az, o zamanın diğer haberleri kadar ilgiyle dinlenirdi. Hattâ radyolar bahçelere, tarlalara taşınırdı. Sabah 7.30 haberlerinin peşinden verilen hava durumu can kulağıyle dinlenirdi. Ev yanlarında çalışacaklar için önemli değildi o kadar, ama uzağa gidecekleri yolundan döndürebilirdi.

Şimdi, bağ nerde, bahçe nerde, tarla-takan nerde? Öyle olmaya öyle de, çarşıda doğma-büyüme Yûsuf’a n’oluyor böyle? Derdi, sâdece ve sâdece kar; başka bir şey değil.

O kadar kar ki; geçenlerde, ablası köşe yazısı yazmaya başladı ya, gerçi biraz da oradan kaynaklanıyor olabilir “kar kar kar!” deyişi. Çünkü, ablası yazılarında çocukluktaki kar günlerine çok atıfta bulunmuştu. Hattâ şu sıraki mail yazışmalarında da bol miktarda kar değinileri var. Meselâ, diğer ablasının, kendisine hitâben yazdığı mail var. Onu, biraz da, şu tâtil günleri münâsebetiyle tekrar dikkâtini çekmek adına arz ediyorum:

“sevgili kardeşim Yusuf… inşallah iyiysindir.. elhamdülillah ablacın da iyi… sürekli satranç oynuyormuşsun… canım,biliyorsun ben de sana camdan satranç takımı aldım..

bugün hastaneye gitmedik. hastaneye gittiğimiz günler de bir sürü farklı çocuklar görüyoruz.. zenci,ispanyol,amerikan,afrikalı,türk..burda çok çeşitli çocuklar var ve çok tatlılar..senin gibi! sen neler yapıyorsun satrançtan başka? anecinle babacınla abicinle aran nasıl? burda kar yağsa da çok soğuk olmuyor havalar.. mutlaka güneş açıyor..

biliyorsun burda saat türkiye den 7 saat geri..  yani orda sabah saat yedi iken

burda gece on iki oluyor..ne kadar ilginç de mi?

binalar kocaman burda..  bizim apartmanımız yedi katlı ama, bir katta en az yirmi daire var.. okul servisleri sarı renk ve upuzun aynı tvde gördüğün gibi.. tırlar da bayaa büyükler..

okyanusu da gördüm! atlas okyanusunu! soğuktan donmuş dereler var,  üstünde kayıyorlar...   dün gece de sinemaya gittik arkadaşlarla!  gerçi çok iyi anlamadım ama zevkli geçti.. ingilizce aslında kolay bir dil… sen eminim çok kolay öğrenebilirsin…

dersleriniz başladığı andan itibaren çok önemse…

ablan seni çok seviyor ve çok özlüyor..  dualarını sakın unutma olur mu..

ve cevap da bekliyorum güzelim en kısa zamanda! soranlara selam söyle…

annecini,babacını ve abicini benim için öp… hadi tatlım,Allah a emanet ol!”

Evet, tüm bunların etkisinde kalarak Yusuf Kerem de coştu:
- Baba, ben yazı yazsam, onu da yayınlar mısın gazetede? diye sordu.

“Yayınlarım!” demedim tabiî. “Sen hele bir yaz!” dedim.

Hemen başlamaz mı yazmaya?! İşte üst başlığı, alt başlığı ve kırık-dökük cümleleriyle o yazı; aynen alıyorum:

GÜNLÜK YAZI

BEKLENEN KIŞ GÜNÜ 18.01.2011

“Salı günü bekledim hava durumuna bakıp sonra hayalimde düşündüm: Keşke her gün kar yağsaydı diye düşündüm içimden  sonra akşam olduğunda yattım babam dedi ki:

İyi geceler ve yattım rüyamda güzel bir kış günü yatağımdan  kalktım. Sabah olduğunda herkese rüyamı anlattım ve okula gittim sonradan .sonra okuldan geldiğimde anneme söyledim bir kış gününde yaşamak ister miydin,diye sordum…”  

İşte böyle devam edip gidiyor. Geçen hafta soruyordu, “Baba, 10 gün içinde kar yağar mı?” diye! Ben de, “inşâllâh oğlum, eğer yağmazsa ben seni tâtilde karlı yerlere götürürüm!” demiştim.  

Sevgili, okurlar, sizin anlayacağınız, artık, kaçacak yer kalmadı. Her şeyden önce, yazısına attığı güzel başlığın ve dün Durugöl İlköğretim 3/C öğrencisi olarak birlikte aldığımız başarılı karnenin hatırına, bu tâtilde bir BEKLENEN KIŞ GÜNÜ yaşamaya çalışacağız inşâllâh. Yoksa, nasıl tezâhür edeceği meçhul olan topa tutulma durumları söz konusu olmadan, kar topuna tutulmak en iyisi gibi!..

      Bu vâdîde, son söz olarak, ümit çiçeklerimiz çocuklarımıza hayırlı, güzel tâtiller,

âileleri, yakınları, can arkadaşları ve tüm sevdikleriyle berâber neşeli, tatlı,

huzurlu, bereketli ömürler, bitimsiz mutluluklar dileğiyle ves’selâm….


 

ORDU HAYAT GAZETESİ

28.01.2011