ŞUBAT SOĞUK MU, SICAK MI?
Şubat deyince aklımıza, ilkokul bilgilerimizin ve de hayâtın bize öğrettiği kadarıyla normâlde kış mevsimi, kar, tipi ve soğuklar, kızaklar, kar topları, kardan adamlar geliyor. Ama ülkemizde, normâlden fazla kahraman(!) yöneticilerimiz sâyesinde Şubat bu doğal karakteri dışında çok daha soğuk ve özel anlamlar kazandı. Kardan adamların onların yanında çok sıcak geldiği, çok çok soğuk, şeytana külâhı ters giydirecek cinsten abûs yüzlü, firavun vecheli adamlar getirir oldu akla.
Ülkemizin derin kahraman güçleri, yapmayı amaçladıkları bin yıl sürecek savaş stratejileriyle, Şubat ayına yepyeni bir anlam boyutu armağan ettiler, sağ olsunlar. Bunu ancak, yine bir kahraman millet yapabilirdi. Onu da bu milletin, nerede yetiştiği belli olmayan türden derin evlâtları yaptı.
O süreç anılınca, hemen Demirperde ülkeleri gelirdi ve geliyor aklımıza. Her anlamda soğuk, âdetâ kutup ülkeleri diyeceğimiz derecede buzullaşmış, sopsoğuk ülkeler. Faşizmin karşıtı görünerek, ondan daha kötü bir baskının adı olan komünist yönetimleri getiriyor akla bu tanımlama. Çok da uymuş. Mâlum, demir de hem soğuk, hem de sert bir mâden zâten.
Ne yazık ki, demokrasiyle yönetildiği iddia edilen ülkemiz de onlarla bir arada değerlendirilebilecek totaliter bir süreç yaşadı uzun süre. Asrı tahakkümü altına alan bu durum 20. yüzyılın son yıllarını, aşırı tonlarıyla öne çıkardı. 28 Şubat bu sürecin paranoyaya dönüşmesinin adıydı.
Nereden bakarsanız bakınız, batıdaki uç kavramların ikisi de zulmü, baskıyı, akla getirdiği gibi, meşhur 28 Şubat ta, insan hakları ihlâllerinin, onun haysiyetiyle oynamanın ötesinde, bir milleti 1000 yıllık yolundan döndürme acâiplik ve küstahlığının tâ kendisi, hattâ daniskası olmuştur.
İşte bu yönüyle bu postmodern denilen darbe süreci, dünyâda eşi görülmeyen çok farklı, katmerliden de öte bir zulmün ifâdesidir. Zulümler, işkenceler, entrikalar, fâili meçhûller, fişlemeler; velhasıl yönetim tarafından yönetilenlere uygulanan akla hayâle gelmeyecek türden bilcümle sıkıntı, çile, ezâ, cefâ ve ızdıraplar. Bunu hep birlikte yaşadık. Ergenekon iddiânâmeleri, Balyoz vs. türünden dâvâlar işin boyutunu en çarpıcı şekilde ortaya koyuyor.
YENİ ŞUBAT DALGASI
Bu Şubat dalgası, bir başka boyutuyla şimdi bütün dünyâyı sardı. Bir özgürlük tsunamisine dönüştü âdetâ. Zulüm heykellerini, debdebe saraylarını yerle bir ediyor. Bu Şubat başka Şubat; soğuklara karşı. Ne kadar nemrut suratlı, acımasız, zâlim yönetim varsa, hepsine karşı isyân bayrağı çekilmiş durumda.
Mısır’dan Yemen’e, Cezâyir’den Bahreyn’e, Tunus’tan Fas’a, her yerde çalkalanmalar var. İnsanlar haysiyetini arıyor. Adâlet istiyor. Yalnızca Allâh’ın kulu olarak yaşama peşinde. Kullara kölelikle tüketmek istemiyor ömrünü.
Ve bakıyorsunuz ki, herkes Türkiye diyor. Türkiye’ye bakıyor, onu örnek alıyor. “Kâfirler istemese de Allâh nûrunu tamamlayacaktır.”(Saf:8) Âyet böyle diyor. Ve yine bir başka âyet, (İhtimal ki hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinizedir ve ihtimal ki sevdiğiniz bir şey sizin kötülüğünüzedir. Siz bilmezsiniz Allah bilir.2/216). Yâni, sizin hayır zannettiğinizde şer vardır, şer zannettiğinizde hayır olabilir. İşte, Türkiye’yi de bu noktaya getiren 28 Şubat hoyratlıklarıdır. Halkın alttan alta geliştirdiği duyguların bir tepki hüviyetine bürünerek hayâta yansımasıdır.
En son Libya da bu anlamda gündemlerin en başına gelip yerleşti. Orada, tam bir can pazarı yaşanıyor şu anda. Bir gözü dönmüşün, kendi halkı ve çocukları da olsa neler yapabileceği gözler önüne seriliyor. Rabbim tüm insanlığı böylelerin şerrinden korusun! Âmin!
Kaddâfî Firavun’u ağzındaki baklayı da çıkardı nihâyet! Güyâ, batıdan medet ummak adına halkını, şeriat getirecekler diyerek dünyâya şikâyet ediyor. Bir ayağı çukurda, konuştuğu lâfa bak. Bu, bir-kaç günlük sefâ için bütün çizgisi ve değerlerini bir çırpıda silip atmanın en çarpıcı örneği! İnsanın hangi derekelere düşebileceğinin somut bir göstergesi! Ya da, müslüman bir halkın on yıllardır inanç, ahlâk ve temsil olarak nasıl bir karakter tarafından yönetildiğinin fotoğrafı.
Bu gün, işte bu Şubatın son cumâsı. Çok daha sıcak olacağa benziyor. Isınmadan, erimeden cevher ortaya çıkmaz. Zor bir süreç ama, imtihanın gereği. Rabbimiz hepimizin yardımcısı olsun. Soğuktaki soğukla, sıcaktaki sıcakla deneniyor. Her kes bulunduğu noktada üzerine düşenin ne olduğunu araştırmak ve de gereğini yapmakla yükümlü.
Yapacağımız şey, bulunduğumuz yerdeki görevlerimizi yapmak, diğer kardeşlerimiz için de gayreti elden, duâyı dilden eksik etmemek.
Bu gün Cuma. Cemiyet ve cemaat günü. Mübârek olsun. Mâlum, rahmet topluluk üzerinedir.
Hep birlikte kendimiz, kardeşlerimiz ve tüm insanlık için, onların yerine kendimizi koyar şekilde duâlar edelim inşâllâh.
Gönülden, samîmî, hakîkî, yanan, yakaran duâlar. Ve de Rabbimiz kabul etsin inşâllâh ves'selâm...
ORDU HAYAT GAZETESİ
24.02.2011