Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2011, (MIZRAP 2011)
ŞUBATIN ARKA BAHÇESİ NEREDE?
905 defa okundu,

ŞUBATIN ARKA BAHÇESİ NEREDE?

Ülkemizde konuşulan, kısaca bir kapkaranlık buzul çağının ifâdesi olan Şubat sürecinin arka bahçesinin neresi olduğu hâlâ netlik kazanmadı. Derinlerde deniliyordu bir zamanlar. Ancak, o derinliğin dibine hâlâ erişilebilinmiş değil. İnce uzun bir yolda, Âşık Veysel’in gittiğinden çok farklı olarak suyun altına doğru gündüz gece gidiliyor da, sık sık tüp sıkışması, havasızlık ya da umulmadık sebeplerle hemen suyun yüzüne dönülme durumları yaşanıyor.

Mehter marşı bile, durumu îzâha yetmiyor. O, iki ileri bir geri şeklindeydi, bu gidiş 5 ileri 4 geri şeklinde gibi. Ama, buna da şükür. İğneyle kuyu kazmak ta olsa kazmağa, ihânetin sır küpü kozmikleri bozmağa mutlak gerek var. Sabır her zorluğun ilâcıdır. Rabbimiz, aziz milletimizin yardımcısı olsun. Ve, başta, sıcak gündemin başında yer alanlar olmak üzere benzer durumdaki zâlim yöneticilere sâhip bütün diğer milletlerin de.

ARKA BAHÇE OYUNLARI!

Ancak, arka bahçe söylemi o günlerde daha çok İmam-Hatip Liseleri’ni akla getiriyordu. Bu müesseseler derinlerin hedef tahtasındaydı. Bu bağlamda olmadık argümanlar geliştiriliyordu. Bu okulları dövmek adına, suyu bulandırma bahâneleri üretiliyordu.

Hattâ, o günler görevde olmamız hasebiyle, bürokraside yaşananlara yakînen şâhittik. Bilhassâ, İmam-Hatip Liseleri, şer güçlerin kendi misyonlarına muhâlif olarak gördükleri adresler olduğu için aşırı denetim ve gözetim altındaydılar. Günün perde arkası diktatörleri, bu okullarda görevlendirecekleri idârecileri, kendilerini ve de onlar vâsıtasıyle okulu kontrol edebilecekleri kişilerden seçmeğe özen gösteriyorlardı.

Şunu da söylemek gerekir ki, doğrusu, o günün İHL müdürleri bıçak sırtı görevler yaptılar. İşleri hakîkâten zordu. Öğrencilerin gözyaşları, halkın ısrârı ve de ceberutların tehditleri arasında sıkışıyorlardı.

Bu durumda çoğu idâreci en az zararla işi götürme siyâseti güdüyordu. Ancak, bu olağanüstü durumu fırsat bilip te, zihin yapıları da müsâit olduğu için, uyduruk ARKA BAHÇE fitnelerine atlayıp, onun üzerinden belirli kesimi hırpalamaya çalışılan yerlerde bayağı sıkıntılar çekildi. Bir suç söz konusu edilse, kaynak belli. Arka bahçeci kimlerse, onlar!

Ya da, en ufak şeyler, mal bulmuş mağribî misâli, birilerine hoş görünmek adına soruşturma konusu yapılıyordu. Bunun  sayısız örnekleri var. Görevini inancının ve de mesleğinin vakarıyla yürütmeğe, üzerinde taşıdığı ilâhî emânete ve rehberlik sorumluluğuna uygun davranmağa çalışıp,  ihânet etmeme hassâsiyetiyle hareket edip te, bu hırpalanma operasyonlarına muhatap olmayan yok gibidir.

ORDU İMAM-HATİP LİSESİ

Diğer okulları çok bilmiyorum. Ama özellikle Ordu İHL, şimdi düşünüp değerlendirdiğim kadarıyle, târihinin hiçbir döneminde kasdedilen siyâsî oluşum anlamında ARKA BAHÇE olmamıştır. Eğer bir arka bahçelik yakıştırmak gerekirse bu MHP için söylenebilir.

Çünkü bu parti, hepimizin gözlemlediği ve kabul ettiği gibi her dönemde her zaman rahat olabilmiştir. Okullarda, bürokraside ve tüm resmî katmanlarda serbestçe at oynatabilmiştir. Hattâ, okullar bazında, o zihniyete mensup bir memur ya da müstahdem bir öğretmenden, arka bahçeci idârecilerden dâimâ daha forslu olmuştur. Ve de, arka bahçe söylemi demoklesin kılıcı gibi sallandırılmış, onun üzerinden, iftirâ atılan çizgi hep ezile gelmiştir.

Okula, biraz kafalarına uymadığını düşündükleri birisi atandığında, ya da bu okulların misyonuna paralel, velîlerin yüzlerini güldüren güzel gelişmeler olduğunda sağcısı, solcusu bir olup, olmadık iftirâ ve yakıştırmalarla, bugün ulusalcı olarak nitelenen kesimvârî bir kenetlenmeyle mevhûm arka bahçecileri tuz-buz etmişlerdir.

ULUSAL ARKA BAHÇE!

Bu günün netlik kazanan durum, duruş ve kavramlarıyla ifâde etmek gerekirse, şikâyetler sağ ulusaldan, dillendirmek ve olayı tüm ülkenin gündemine taşıyıp ortalığı velveleye verip zinde güçlerin dikkâtini çekmek te meclisteki sol kollardan. O zamanlar sağ ile solun çok zıt, birbiriyle savaşan, savaşın tarafları olarak kabul edilen bir özellikleri vardı. Ama, bunların esasta İslâmî söylemler karşısında aynı yerde durdukları anlaşıldı. Son yıllarda dillendirilen Ulusal kelimesi bu birlikteliği çok güzel açıklıyor.

Yanlış hatırlamıyorsam Trakya’da görev yaptığım yıllardaydı. Uzaklardan, basına yansıyanlardan tâkip edebildiğimiz kadarıyle, sağ ve sol işbirlikçilerin birlikte geliştirdikleri iftirâ furyasıyla müdürün apar-topar sürdürülmesi sağlanmıştı. Hem de bin km. ötelere.

İMTİHANLAR SÜRÜYOR…

Bu meselede bir kaşık suda fırtına koparanlar, hepimizin çok yakından tanıdığı, şu an piyasada dolaşan, bu okul mezunu olup, burada görev yapanlardı. Belki şimdi bunların yazılması onları rahatsız edecek. Peki, kraldan fazla kralcılık yapan bu arkadaşlar, suçu samîmâne hizmet etmekten başka bir şey olmayan bu çilekeş insanlara karşı yaptıklarının hesabını, öte tarafta nasıl vereceklerini düşünüyorlar acabâ?

Evet dostlar. O günler zor günlerdi. Hepimiz imtihandan geçtik. Allâh o günleri bir daha yaşatmasın. Ancak imtihan bitmiş değil. Tâ ki, son nefesi verene kadar. Rabbimiz cümlemize ilimle, irfanla ve iz’anla hareket edip hidâyet üzre yaşamayı, yaşananlardan ibret almayı, hatâlarımıza tevbe etmeyi ve de sonuç îtibârıyle de îmanla göçmeyi nasîp eylesin ves’selâm…


ORDU HAYAT GAZETESİ

25.02.2011