ÜNİVERSİTE, ŞEHİR ve ADAYLAR!
Önceki gün cepten arandık. Kendini tanıtan ses, bizi, dün îtibârıyle düzenlenen bir toplantıya dâvet ediyordu. Gittik. Bizi kapıda karşılayan ve ilk defâ yüzyüze geldiğimiz kişi bize kendisini, Yusuf DEMİR olarak tanıttı.
Oldukça ağırbaşlı seyreden toplantının sebebinin, toplum ve basın olarak epeydir konuşulan milletvekili aday adaylığı değil de, Ordu Üniversitesi Rektörlük adaylığı konusu olduğunu, dağıtma aşamasında kitapçığın üzerinde gördüğümüz Ordu Üniversitesi fotoğrafından anladık.
Kahvaltının öncesinde hocamız kendisini kısaca tanıttı. Bizleri de tek tek sorarak tanımak istedi ve bundan sonra inşâllâh hep görüşeceğimizi belirtti.
Prof. Dr. Yûsuf DEMİR Ordu Merkeze bağlı Erenli Köyü’nden. 1964 doğumlu. İlk etapta genç, birikimli, deneyimli, idealist ve enerjik olarak gözlemlediğimiz hocamız, daha sonra, asıl açıklamasını kahvaltı bitimine bıraktı.
Mâlum, büyük söylem ve eylemlerle kavuştuk üniversiteye. Büyük hayâller kurduk, ümitler besledik. Ama, bu gün geldiğimiz noktada hayâllerimizin iri iri kırıklarına toslayıp kaldık. Şehir ayrı âlem, Üniversite apayrı bir âlem. Neredeyse tamâmen kopuk. Bu konuda çok yazı da yazdık. Sonuçta, biz çaldık biz oynadık.
Demek istiyoruz ki, ODÜ’nün toplumla, onun ekonomi, gelenek ve kültürüyle bütünleşme, şehirle elele yürüme noktasında sıkıntısı var. En azından bizim gözlemimiz bu. Hocamızın basın açıklamasının sonunda basın mensubu arkadaşlarımızın sordukları sorular da, bizim bu değerlendirmelerimizi doğrular nitelikteydi.
SİYÂSET, BELEDİYE ve ÜNİVERSİTE
İşte bundan dolayı, ODÜ’nün yönetimine tâlip bir isim olarak Prof. Dr. Yusuf DEMİR’in söyleyecekleri çok önemliydi. Çünkü, bizim bildiğimiz üniversite, ya da düşündüğümüz, bulunduğu bölgeye her anlamda motor olabilecek bir üniversite siyâsetin de, belediyenin de üstünde olumlu fonksiyonlar icrâ edebilirdi.
İşte, bir ümit ışığı olarak dinlediğimiz, en azından fikirlerinden istifâde ettiğimiz hocamızın, sizlerle paylaşmakta da fayda oduğuna inandığım duygu, düşünce, tespit, yaklaşım ve görüşlerinden seçtiklerimiz:
“Şehrin parlak geleceğini belirleyecek güçlü vizyon ancak, şehrin duyarlılığını harekete geçirme bilinciyle geliştirilecek diyalog ve uyumlarla oluşturulabilir. Bulunduğu şehirden ve halkından kopuk bir bilim yuvası olamaz.
Bu anlamda şehrin ekonomik ve ictimâî hayatına katkı verme misyon ve gayreti önemlidir. Şehirle ünüversitenin bütünleşmesi, kaynaşması onun ideallerini gerçekleştirme sürecine ivme kazandırır. Meselâ, şehrin temel problemleriyle ilgili gösterilecek duyarlılık, yapılacak araştırma, geliştirme, uygulama plân ve projeleri o yerin her türlü gelişimine katkı sağlayacaktır.
Üniversite bir şehrin dünyâya açılan penceresidir. Bir üniversite o şehrin gelecek 50 yılını plânlayacak kadar onunla her yönüyle ilgili ve iç içe olmalıdır.
Kısır çekişme ve geçmişin dedikoduları üzerinde durmak istemiyorum. Gelecek üzerinde durulmalı, fikirler açıkça söylenip tartışılmalı. Şehrin meseleleri konuşulmalı. Problemler masaya yatırılıp çözümler üretilmeli. Raporlar geliştirilmeli. Uygulamada öncülük edilmeli.”
ŞEHİR ve TAKIM BİLİNCİ
“Buraya kimseyle yarış için gelmiş değiliz. Bu güzel kentin geleceği için, aydınlar olarak, basın-yayın, iş çevreleri ve köylüsü kentlisiyle halk olarak her zaman el ele, kol kola olmalıyız. Bizim yaptığımız, önümüze sunulan bu süreci şehir ve üniversitemiz için, hepimiz için her anlamda katma değere dönüştürmek.
Bunun için de ilin sivil inisiyâtif kuruluşları ve âkil insanlarıyle mutlaka görüşeceğiz, konuşacağız. Ekonomik ve sosyâl anlamda piyasanın, ustaların, sanatkârların yolunu açacağız, onlara öncülük edeceğiz. Potansiyellerini belirleyip, bir adım öne gitmek adına yeni plânlar, projeler üretip açılımlar getireceğiz.
Nasıl ki futbol, oyuncusu, yöneticileri ve hocalarıyle, hattâ seyircileriyle bir bütünlük arz ediyor, bir takım oyunu sergileniyorsa, üniversite ve şehir olarak ta bir takım bilinci geliştirilmelidir.
Üniversite sâdece kariyer yeri değildir. Kapılar ardında, kendi içinde kendince bir döngüye sâhip, etrafına ilgisiz ve onun durumundan habersiz, kopuk ve de bağımsız hareket eden üniversite olamaz. Toplum gerçeklerine, onun kültür ve geleneklerine bîgâne kalamaz. Onun her anlamda tercihi öncelikle çevresi olmalıdır. Bu bakımdan üniversite şehrin geleceğidir. Aksi takdirde, o üniversite o şehir için yük olmaktan öteye bir mânâ taşımaz.
Öte yandan halk, benim bir üniversitem var deyip yakınlık duyabilmeli ve orayı âdetâ evi gibi görmeli. Gelmeyi, gezmeyi, görmeyi arzulayabilmeli. Çekince duymamalı.”
SAMSUN-TRABZON; ODÜ!
Ordu olarak Samsun ve Trabzon gibi iki merkezin arasında kalıyoruz. Onlardan biri Fen ağırlıklı, diğeri Teknik. Bizim, onların arasından sıyrılabilmek için üniversite olarak farklı bir dala ağırlık vermemiz gerekli. Sosyo-kültürel branşlar bizim için bu anlamda kurtuluş olabilir. Aksi takdirde onlarla yarışmamız mümkün olmaz.
Eskiden Denizcilik Lisemiz vardı. Şimdi de Fatsa’da Deniz Bilimleri Fakültesi var. Bu geliştirilebilir. Ayrıca, bir zamanlar Perşembe’de Öğretmen Okulu vardı. Kaldırıldı. Ama bizim üniversitemizde hâlâ öğretmen yetiştiren eğitim fakülteleri açılmış değil. Bunlar değerlendirilip geliştirilmeli”
En son, bizlere dağıttığı kitapçığın toplumla ortak sözleşme ve senet metni olduğunu belirten Prof. Dr. Yusuf DEMİR, “Sürekli gelişen, güçlü ve başarılı ORDU ÜNİVERSİTESİ için EL ELE…” diyerek sözlerini bitirdi.
Biz de, Ordumuz için konum ve fonksiyonunun çok önemli olduğuna inandığımız ODÜ ve bulunduğu şehir için serdettiği güzel düşünceler, beslediği duygular, getirdiği açılımlar ve yaktığı ümit ışıklarından dolayı hocamıza teşekkür ediyor, güzel niyetleri noktasında kendisine hayırlı başarılar diliyoruz ves’selâm…
ORDU HAYAT GAZETESİ
08.03.2011