Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2011, (MIZRAP 2011)
HÂTIRALARDAN HAKÎKÂTLERE Necdet GARAN..
2171 defa okundu,

“HÂTIRALARDAN HAKÎKÂTLERE”

Necdet GARAN…

            Geçen gün sabahtan okula gitmek istedim. Ancak, idâreci arkadaşların toplantıda olduğu söylenince oradan Cumhûriyet Lisesi’ne geçtim. Oradaki meslekdaşlarla bir teneffüs miktârı görüşüp hasbihâl ettik. Sonra tekrar İmam-Hatip Lisesi’ne döndüm. Toplantının sürdüğünü öğrenip, rahatsız etmek de istemeyince, danışmadan kimliğimi alıp çıktım.

Uğramak isteyişim, hem çoktandır gitmediğimden, hem de hafta sonu Gölköy’de yapıldığını sonradan öğrendiğim il İmam-Hatip Liseleri arası Ezan, Kur’an ve Hâfızlık dallarındaki meslekî yarışmaların sonucunu merak ettiğimdendi.

Bir de, bir yerden kulağıma gelen, merkez liseleri arası İstiklâl Marşı’nı ezbere okuma yarışmasında Ordu İHL’nin açık ara 1. gelip de, Muhammed KILIÇ isimli öğrencinin okul değil de, hafta sonu meslekî yarışmalara katıldığı takım elbiseyle girmesi dolayısıyla 1.liğinin iptâlinin ne derece doğru olduğunu öğrenmekti.

Sonra, bu konuda bir problem olsa ajanslara yansır, bir şekilde de haberimiz olur, belki de toplantı bunun içindir diyerek karışmak da istemedim ve bu sebeple döndüm gidiyorum. Baktım, bizim Mehmet GÖNÜL Ağabey mağazasının önünü süpürüyor. Selâm verdim.

“Okulda çay içemedim. İş sana kaldı!” diye takıldım. Mâlum, çay bahâne. Buyur’la birlikte oturmam için masayı işâret etti. Bir de ne göreyim; orada bir kitap! Adı; HÂTIRALARDAN HAKÎKATLARA ve yazarı da Necdet GARAN. Dünyâlar benim oldu. Gerçekten çok sevindim.

“Neden?” derseniz, yıllarca Ordu İmam-Hatip Okulu için bir hâfıza oluşturulması düşüncesini taşıyoruz ve bu anlamda da kırık-dökük bir şeyler yazmağa gayret ediyoruz. Arkadaşları teşvik ediyoruz yazmaları için falan. Daha okuldayken dergi fikrimizi zaman zaman dillendiriyorduk. Şimdi de ilgili kuruluşlara aynı şeyi söylüyoruz. Gazetemizin sayfaları açık, yazı gönderin diyoruz. Hocalarımızı derneklerimizde konuşturup kayda alalım, sonra da yayınlayalım diyoruz. Bu işlere kafa yoruyoruz.

Bu şartlarda bu kitabı karşımızda gördüğümüzde sevincimizi tahayyül ediniz. Hattâ, bir iki arkadaş olsak da, o ilk yıllardaki hocalarımıza, müdürlerimize gitsek, ellerini öpüp sohbet ve duâlarını alsak diye bile kuruyorum kendi kendime. Bu bağlamda hemen Necdet GARAN ismi geliyordu aklımıza. Çünkü o, bizim okulumuzun ilk müdürüydü. Hattâ, kitaptan öğrendiğimiz kadarıyle, daha ortada okul yokken kurucu müdür olarak atanmış, bula bula da, eski merkez ortaokulunun kömürlüğünün de yer aldığı barakalarda okul açılmış.

Ordu’da yaşananlar ötesinde, bizim çocuk bakışımızla diğerleri gibi bir insan olan Hocamız, meğer ne mâcerâlı bir hayat sürmüş. Her şeyden önce Bulgaristan doğumlu ve göç hâtıra ve gözlemleri açısından zengin. 1932’de doğmuş, 39’da Türkiye’ye göçmüşler. Oralarda neler yaşamışlar, neler görmüşler; yollarda-izlerde başlarına gelenler.

Önce Diyarbakır, oradan İzmir falan. Ne ibretli hikâyeler var. Bunlar sâdece onun değil, Türk Milleti’nin hikâyesi. Daha doğrusu medeniyet mâcerası. 500 yıl önce Türkiye’den oralara giden âile, şimdi tekrar buralara dönüyor.

480 sayfalık kitabın 30 sayfası Ordu günlerine ayrılmış. Ancak, kitap sâdece İmam-Hatiplileri değil herkesi ilgilendiriyor. Her şeyden önce çok sürükleyici. Zengin olay örgüsü yanında bir Balkan görgüsü, medeniyet tutkusu ve inanç hassâsiyeti var cümlelerde. Pratikten öğretici yanları da çok. Ben çok sevdim.

Hocamızı tebrik ediyorum. O bizi tanımaz. Ben de görsem onu tanımazdım. O buradan ayrılalı 42 sene olmuş. Ama, İzmir Yüksek İslâm Enstitüsü’nde de müdür olarak çalışmasının getirdiği ilme yatkınlık ve İslâm Târihine verdiği ağırlıkla olsa gerek bu hâtıraları yazmayı düşünmüş. Çok da iyi etmiş. Hakîkâten çok güzel bir hizmet olmuş. Keşke, 2. müdürümüz Ali ACAR Bey hocamız da yazmış olsa.

Meselâ biz burada Ali DENİZ hocamıza sabah-akşam yalvarıyoruz. Hocamız konuşmayı ne kadar çok seviyor, o kadar da güzel beceriyorsa da, yazmağa karşı durumu da bunun tam tersi. Biz de dâhil kimse de, niyetlense de, bizzat peşine düşüp bir şeyler alalım, yaşanan onca hareketli bir hayâtın bereket ve ibreti uzun soluklu olsun diye düşünmüyor.  Maalesef, üzerimizde böylesine bir ölü toprağı var.

Var, var olmasına da; işte önümüzde yine bir öncü olarak Necdet GARAN var. Tâ İzmir’lerden, o yaşta bize ders veriyor. Bu sevdâ bitmesin. Kim, ne imkânı varsa bu heyecanın yaşaması için ortaya koysun diyor. Allâh(CC) kendisinden râzı olsun. Hayırlı uzun ömürler versin. İnşâllâh görüşmeyi ve ellerinden öpmeyi de nasîp eylesin.

Bizim için hazîne değeri taşıyan, ancak bugün kısa bir alıntı bile yapamadığımız bu güzel kitaba zaman zaman yine döneceğiz. Ekim 2010 baskısı. Hocamız aynı ay Ordu’ya göndermiş. Biz de tevâfukan gördük. Bu bile garipliğimizin göstergesi. İmam-Hatiplilerde bir heyecan olsaydı bu kitap bile bir araya gelmemiz, bu mutluluğu paylaşmamız için bir sebepti. Şahsen, birbirimize müjdelememiz ve de mutlak okumamız gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.

Âcizâne, buradan okuyucularımıza bu vesîleyle kitabı müjdelemiş oluyoruz. Temin etmek isteyenlere de, ilgililerle görüşerek, en azından iletişim bilgilerine ulaşma noktasında yardımcı olabileceğimizi belirtiyoruz.

Cumâlarımız mübârek olsun. Gönüllerimiz, İmam-Hatip Okullarının o ilk açılış yıllarında millet olarak hep birlikte duyduklarımız kabîlinden sâfiyâne, tertemiz, taptâze heyecanlarla dolsun ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

10.03.2011