Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2011, (MIZRAP 2011)
3 KASIMDAN 12 HAZÎRANA, ORDUNUN DERELERİ..
1314 defa okundu,

3 KASIMDAN 12 HAZÎRAN’A,

ORDU’NUN DERELERİ…

Sevgili okurlar, bugün sizlerle AkParti’nin ilk kez girdiği ve kâhir ekseriyetle iktidar olarak çıktığı 2002 seçimi öncesine gideceğiz.

Dizeleri okudukça biraz nostâlji yaşayacaksınız benim yaşadığım gibi. Orada, genel anlamda resm edildiği derecede olumsuz bir manzara söz konusu değil şimdi; çok şükür. Ordumuz’un da, orada işâret edilen bir çok eksiği giderildi elhamdülillâh.

Ama, gün geçtikçe, ilk yılların safiyetini kaybedip despotlaşanlar, halk barajını aşanlar olabiliyor. Bu işin doğası gâlibâ. Önümüzdeki seçim eşiğini de bir atlasalar, artık pervâsızlık hangi boyutlara ulaşır, tahmin etmek zor.

Bir zamanlar bir vekilimiz vardı. Şiirde de işâret edilmeğe çalışıldığı gibi, APO’yu asma, ipini bizzat çekme vaadiyle meydanları inletmişti. Gel gör ki, seçilip Ankara’ya gidince, Erbakan Hoca’nın ipini çekmeğe kalkmıştı. Nereden nereye?... Her neyse…

Şimdi sizleri, bu ve benzeri konuları da içeren dizeler arasında dolaştıracağız. Böylelikle hem o günlerle bu günleri, o adaylarla bu adayları karşılaştırma imkânı da bulmuş olacağız.

ORDUNUN DERELERİ

-3 Kasım’a doğru–

“Ordu’nun dereleri aksa yukarı aksa”

Ne olur şu siyâset, bir gün yüzüne baksa!

Gelip-geçti niceler, sürüp-gitti geceler

Ne olur, şu siyâset, bir kez bir ışık yaksa!

 

Sandıklar açılınca; çıkan, yolu tutuyor

Ordulunun çocuğu Ordu’yu unutuyor

Ağlayanın yaşını, mendille(!) kurutuyor

Smokin veremez ya; köylü yırtık-pırtıksa!

 

Şunu asacağım der, bunu asmaya kalkar!

Şerri keseceğim der, hayrı kesmeye kalkar

Tenkîde katlanamaz; sesi kısmaya kalkar

Âh, imkânı olsa da, her şeyi yaksa-yıksa!

 

Partiler, büyük büyük hoparlörle konuştu

Ordulu bin ümitle meydanlara doluştu

Bugün, gelinen nokta; işte her şey kokuştu

Ne olur, söylenenler, bir defâ olsun çıksa!

 

Göster; hangi siyâsî, hangi eseri yaptı?

İşini yapmak(!) için senden mazbata kaptı!

Ankara’yı görünce, verdiği sözden saptı

Ne olur siyâsîler, palavrayı bıraksa!

 

Üniversite nerde; hani, nerde fabrika?

“Dereyolu, Or-Gi”si; farfaralar hârika!

Bizimkiler hep süslük; alâmet-i fârika!

Başkent ufuklarında, ümit feneri çaksa!

 

Doğrusu, siyâset zor; zorlu kenttir Ankara

Ordan ötesi de var; vaatler hep yaygara!

Şu, dışa bağımlılık, bağrımızda hep yara;

Kurtulur bir gün belki; millet, buna lâyıksa!

 

Yönetenler biliyor, işini; nemelâzım!

Bu devre Nâzım gelir, öbür devre de Kâzım

Değişen bir şey olmaz; hep yine inler sazım!

Kapıların arkası, dâimâ karanlıksa!

 

Vatandaşın emeği, hiç karşılık bulamaz

Ürününden nerdeyse, verdiğini alamaz!

Gönlüm diyor ki dostlar; bu hep böyle kalamaz

Hak gelir bulur seni; öz, hakla barışıksa!

 

Suç hep tüccarda değil; fındık, siyâset işi

İrâdesiz başların; pastada kesmez dişi!

Belli zâten ülkenin; hâli, tavrı, gidişi!

Kurtuluş yakın olmaz; akıl, mantık uzaksa!

 

Gönül ister ki; köyde, kentte sanâyi olsun

Çilekeş insanımız, iş arayınca, bulsun

Vekiller baş köşeye, seve seve kurulsun

Hizmette kusur olur, kafalar karışıksa!

 

Her kürsüye çıkanın, demokrasi ilk sözü

Ankara’ya gidince, saltanattadır gözü!

Millete dâim yokuş, vekiline hep düzü

Ne olur yönetenler, göğsüne vicdan taksa!

 

Ankara’da hengâm çok; meyhânesi, barı var

Düzen iyi kurulmuş; her şeyin ayarı var!

Lider kart(!), eli kart’lı; hem kızıl, hem sarı var

Ne olur; ordakiler, halkı ezmekten bıksa!

 

ANAP dedi yüklendi; yedi yiğit er verdi

Karaoğlan’a döndü, gözlerine fer verdi

Halk karşılık almadı, yıllarca değer verdi

Deniz taşar; Ordulu, gidip derdini dökse!

 

MHP’yle SAÂDET, iki köklü versiyon

CHP ve Doğru Yol; BBP koleksiyon

AK-PARTİ’yle Genç Parti; yeni yüz, hem aksiyon

Bizleri tekrar, yine, yanıltırlar mı yoksa?!

 

Şimdi, yeni yiğitler çıkıverdi meydana!

Herkesler bacı-kardeş; baba bir, hem de ana!

Gider ayaklarına, dertleşir yana yana!

Nerdeyse ağlayacak, vatandaş boyun bükse!

 

Nûrânî’nin sözleri, cümlenin feryâdıdır

“İnadına yanlışlık!” kimlerin murâdıdır?

“Halk!Özgürlük!Hoşgörü!” yanıltmanın adıdır!

Bir millet dik duramaz; eğer, hayâl kırıksa!

 

Çıkmayan can misâli, yine de ümit kesme

Siyâset çürük daldır, yükseklerde de esme

Oy için niyet bozma, kardeşlerine küsme

Verdiklerin gidecek, dostların kalacaksa!

 

Hey Ordulu, hizmeti, bekliyorsun; hakkın çok

Lâkin ordakilerin, sırtı pektir, karnı tok!

Çelik-çocuğun açtır, cebin boş; haberi yok!

Belki bu sefer, belki; eğer, bahtın açıksa!!!

 

Son söz olarak diyoruz ki, bahtımız açık olmuş olmalı ki, Rabbim bu günleri gösterdi. İnşâllâh bu süreç daha da iyileşerek devam edecek. Bu da, şu günlerden başlamak sûretiyle aklarla karaları seçmedeki hassâsiyet ve başarımıza bağlı. Bu anlamda, bu seçim de, en az ilki kadar önemli ve belki de, çok daha stratejik.

Sevgili okurlar! İşte, tam da bu noktada, önemine binâen, sizlere;

“Rabbimiz, yurdumuzun da, Ordumuz’un da yardımcısı olsun!”

demeyi aslâ ihmâl etmememiz gerektiğini hatırlatıyoruz, ves’selâm...

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

14.03.2011