3 KASIMDAN 12 HAZÎRAN’A,
ORDU’NUN DERELERİ…
Sevgili okurlar, bugün sizlerle AkParti’nin ilk kez girdiği ve kâhir ekseriyetle iktidar olarak çıktığı 2002 seçimi öncesine gideceğiz.
Dizeleri okudukça biraz nostâlji yaşayacaksınız benim yaşadığım gibi. Orada, genel anlamda resm edildiği derecede olumsuz bir manzara söz konusu değil şimdi; çok şükür. Ordumuz’un da, orada işâret edilen bir çok eksiği giderildi elhamdülillâh.
Ama, gün geçtikçe, ilk yılların safiyetini kaybedip despotlaşanlar, halk barajını aşanlar olabiliyor. Bu işin doğası gâlibâ. Önümüzdeki seçim eşiğini de bir atlasalar, artık pervâsızlık hangi boyutlara ulaşır, tahmin etmek zor.
Bir zamanlar bir vekilimiz vardı. Şiirde de işâret edilmeğe çalışıldığı gibi, APO’yu asma, ipini bizzat çekme vaadiyle meydanları inletmişti. Gel gör ki, seçilip Ankara’ya gidince, Erbakan Hoca’nın ipini çekmeğe kalkmıştı. Nereden nereye?... Her neyse…
Şimdi sizleri, bu ve benzeri konuları da içeren dizeler arasında dolaştıracağız. Böylelikle hem o günlerle bu günleri, o adaylarla bu adayları karşılaştırma imkânı da bulmuş olacağız.
ORDUNUN DERELERİ
-3 Kasım’a doğru–
“Ordu’nun dereleri aksa yukarı aksa”
Ne olur şu siyâset, bir gün yüzüne baksa!
Gelip-geçti niceler, sürüp-gitti geceler
Ne olur, şu siyâset, bir kez bir ışık yaksa!
Sandıklar açılınca; çıkan, yolu tutuyor
Ordulunun çocuğu Ordu’yu unutuyor
Ağlayanın yaşını, mendille(!) kurutuyor
Smokin veremez ya; köylü yırtık-pırtıksa!
Şunu asacağım der, bunu asmaya kalkar!
Şerri keseceğim der, hayrı kesmeye kalkar
Tenkîde katlanamaz; sesi kısmaya kalkar
Âh, imkânı olsa da, her şeyi yaksa-yıksa!
Partiler, büyük büyük hoparlörle konuştu
Ordulu bin ümitle meydanlara doluştu
Bugün, gelinen nokta; işte her şey kokuştu
Ne olur, söylenenler, bir defâ olsun çıksa!
Göster; hangi siyâsî, hangi eseri yaptı?
İşini yapmak(!) için senden mazbata kaptı!
Ankara’yı görünce, verdiği sözden saptı
Ne olur siyâsîler, palavrayı bıraksa!
Üniversite nerde; hani, nerde fabrika?
“Dereyolu, Or-Gi”si; farfaralar hârika!
Bizimkiler hep süslük; alâmet-i fârika!
Başkent ufuklarında, ümit feneri çaksa!
Doğrusu, siyâset zor; zorlu kenttir Ankara
Ordan ötesi de var; vaatler hep yaygara!
Şu, dışa bağımlılık, bağrımızda hep yara;
Kurtulur bir gün belki; millet, buna lâyıksa!
Yönetenler biliyor, işini; nemelâzım!
Bu devre Nâzım gelir, öbür devre de Kâzım
Değişen bir şey olmaz; hep yine inler sazım!
Kapıların arkası, dâimâ karanlıksa!
Vatandaşın emeği, hiç karşılık bulamaz
Ürününden nerdeyse, verdiğini alamaz!
Gönlüm diyor ki dostlar; bu hep böyle kalamaz
Hak gelir bulur seni; öz, hakla barışıksa!
Suç hep tüccarda değil; fındık, siyâset işi
İrâdesiz başların; pastada kesmez dişi!
Belli zâten ülkenin; hâli, tavrı, gidişi!
Kurtuluş yakın olmaz; akıl, mantık uzaksa!
Gönül ister ki; köyde, kentte sanâyi olsun
Çilekeş insanımız, iş arayınca, bulsun
Vekiller baş köşeye, seve seve kurulsun
Hizmette kusur olur, kafalar karışıksa!
Her kürsüye çıkanın, demokrasi ilk sözü
Ankara’ya gidince, saltanattadır gözü!
Millete dâim yokuş, vekiline hep düzü
Ne olur yönetenler, göğsüne vicdan taksa!
Ankara’da hengâm çok; meyhânesi, barı var
Düzen iyi kurulmuş; her şeyin ayarı var!
Lider kart(!), eli kart’lı; hem kızıl, hem sarı var
Ne olur; ordakiler, halkı ezmekten bıksa!
ANAP dedi yüklendi; yedi yiğit er verdi
Karaoğlan’a döndü, gözlerine fer verdi
Halk karşılık almadı, yıllarca değer verdi
Deniz taşar; Ordulu, gidip derdini dökse!
MHP’yle SAÂDET, iki köklü versiyon
CHP ve Doğru Yol; BBP koleksiyon
AK-PARTİ’yle Genç Parti; yeni yüz, hem aksiyon
Bizleri tekrar, yine, yanıltırlar mı yoksa?!
Şimdi, yeni yiğitler çıkıverdi meydana!
Herkesler bacı-kardeş; baba bir, hem de ana!
Gider ayaklarına, dertleşir yana yana!
Nerdeyse ağlayacak, vatandaş boyun bükse!
Nûrânî’nin sözleri, cümlenin feryâdıdır
“İnadına yanlışlık!” kimlerin murâdıdır?
“Halk!Özgürlük!Hoşgörü!” yanıltmanın adıdır!
Bir millet dik duramaz; eğer, hayâl kırıksa!
Çıkmayan can misâli, yine de ümit kesme
Siyâset çürük daldır, yükseklerde de esme
Oy için niyet bozma, kardeşlerine küsme
Verdiklerin gidecek, dostların kalacaksa!
Hey Ordulu, hizmeti, bekliyorsun; hakkın çok
Lâkin ordakilerin, sırtı pektir, karnı tok!
Çelik-çocuğun açtır, cebin boş; haberi yok!
Belki bu sefer, belki; eğer, bahtın açıksa!!!
Son söz olarak diyoruz ki, bahtımız açık olmuş olmalı ki, Rabbim bu günleri gösterdi. İnşâllâh bu süreç daha da iyileşerek devam edecek. Bu da, şu günlerden başlamak sûretiyle aklarla karaları seçmedeki hassâsiyet ve başarımıza bağlı. Bu anlamda, bu seçim de, en az ilki kadar önemli ve belki de, çok daha stratejik.
Sevgili okurlar! İşte, tam da bu noktada, önemine binâen, sizlere;
“Rabbimiz, yurdumuzun da, Ordumuz’un da yardımcısı olsun!”
demeyi aslâ ihmâl etmememiz gerektiğini hatırlatıyoruz, ves’selâm...
ORDU HAYAT GAZETESİ
14.03.2011