Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2011, (MIZRAP 2011)
ŞÖYLE BİR TUR ATTIK ŞEHİRDE...
1115 defa okundu,

ŞÖYLE BİR TUR ATTIK ŞEHİRDE...

Dün şöyle bir tur attık şehirde. Sizin anlayacağınız bayağı çay içtik. Çok sorulara muhâtap olduk. Öyle olmasak da, “Sen gazetecisin bilirsin, anlat, ne var ne yok?” diyorlar. Haklılar tabiî. Biz de karşı sorular soruyoruz. Şurdan, buradan derken bayağı bir muhabbet yekûnu çıkıyor ortaya. Ama net bir şey çıkmıyor. Daha doğrusu, kimse net bir şey söylemek durumunda değil. Her gelecek, insan bazında gâiptir çünkü. Geleceği bilmek sâdece Allâh’a mahsustur mâlum olduğu üzere.

Bizim söylemek, sizin de duymak istediğiniz konuyu da, tabiî ki, önce Allâh bilir, sonra da Tayip Bey. Ama, o bile şu an net olarak söyleyemez. Çünkü, son anda ne yapıp ne yapmayacağını o da tam olarak kestiremez. Son anda o da değiştirebilir tasarladıklarını. Binâen aleyh, şu an kim ne derse yalan sevgili okurlar. Ama, çok da merak ediyoruz değil mi?

ÜMİT FAKİRİN EKMEĞİ

Evet, ben merak ediyorum da, halk daha da meraklı. Akıl yürütüyor, tahmin ediyor, fikir beyan ediyorlar. Önce sizi konuşturmaları en arzuladıkları şey. Ancak, bu konuyla ilgili olmaları sevindirici. İçlerinde, “Eski tas eski hamam olur, kendinizi hiç yormayın!” şeklinde konuşan, ümitsizlik ve bezginlik hâlet-i rûhiyesi içerisinde bulunanlar var. “Yukarısı için halkın isteği çok da önemli değil!” biçiminde kanaat ileri süren ümitsiz vakâlar da yok değil.

Ancak, çoğunluk çok ümitli. Daha doğrusu ümitli olma ihtimâlini bile sevinmek için yeterli buluyor. Ümit fakirin ekmeği yâni. Gerçekten, bu ümit bile güzel. Ak Parti iktidarının icraatlarını Ankara üzerinden izledik. Dikkâtlerimizi oraya odakladık. Burada bir yakınlık görmedik. Biz hep böyle söylüyorduk, ama halk da aynı şeyi söylüyor. Ordu Ak Parti’nin, hizmette problemi çok kayda değer değilse de, asıl mesele halk ayağının zayıf olması.

HALK, TEMÂYÜLÜN NERESİNDE?

Dün gittiğimiz yerlerde nabız yoklarken beni şaşırtan asıl şey, halk nezdindeki temâyülün delege nezdinde gerçekleştirilenden çok daha farklı olduğuydu. Vatandaş benim bilmediğim, yeni duyduğum ayrıntılar döküyor ortaya. Beni temâyül ilgilendirmez. O değil mi falan zaman şöyle yapan, şu değil mi falan seçimde yan çizen falan şeklinde açık açık konuşuyorlar.

Doğrusu, adımız gazeteciye çıksa da, millet bizden çok daha fazla şeyin farkında ve hiç kül yutacağa, oy oyunlarına koyun olacağa benzemiyor. Bu bağlamda, çok da temâyülde çok da ilk sıralarda olmayan bir aday adayının durumunu sordum. Daha doğrusu, “Tercih edilse meselâ halkın yaklaşımı nasıl olur?” dedim. “Hiç kimsenin itirazı olmaz. Herkes olumlu karşılar. Hattâ olması gereken de odur!” diyenler çoğunluktaydı.

“Neden?”dedim, “Çünkü o herkesi kucaklayacak, her kesimin adamı olabilecek  yaratılış ve kapasitede birisi. Gruplar, cemaatler ve kesimler üstü. Birileri gibi seçim döneminde herkese gülücük dağıtıp ta, sonra kendi ahbapları, klüpleri, sosyetesi, cemaati, yandaşları ekseninde hareket etmez. Her zaman olduğu gibi halkın yanında ve onun hizmetinde olur!” dediler.

ADAYLAR MI, AYNALAR MI?

Sevgili okurlar. Benim izlenimim, halk nezdinde bir ümit rüzgârının estiği şeklinde. Onlardan aldığım rüzgârla benim ümitlerim de kanatlandı. Artık, bir fırsat sürecindeyiz. Herkes de bu noktada üzerine düşeni yapmalı. Allâh için, iyilerden, iyiliklerden, güzelliklerden yana tercihini dillendirmeli. Çirkinliklerin pervâsızlaşmasının önünü kesmede sorumluluk payımızın olduğu unutulmamalı.

Bu ülke hepimizin. Vekil de hepimizin vekili olacak. Onlar ve işleri, aynı zamanda bizim aynamız olacak. Rabbim hepimizi iyilerden eylesin. Hayat yolculuğunun her cüzü ve safhasında iyilerle ve iyiliklerle karşılaştırsın. Başımıza da iyileri nasîp eylesin.

Süleyman Çelebi’nin diliyle; “Bu duâya cümleniz deyin, âmin” ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

29.03.2011