Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2011, (MIZRAP 2011)
TÜRK POLİSİ CİHAT ve GARİP HİKÂYESİ
1352 defa okundu,

TÜRK POLİSİ CİHAT ve GARİP HİKÂYESİ

Perşembe gün akşam babamla bize giderken yolda ezan okununca, “namazı şurda kılalım” dedik. Bir de ne görelim; câmiin önü güvenlik kaynıyor. Jandarma da var. Polis arabaları falan. Etrafa dört koldan nöbetçi konmuş. Arabayı koymaya zor yer bulduk. Her anlamda bir olağanüstülük söz konusu. Ama, öyle telâş falan da yok.

Baktık câmiin dış girişinde bayan polisler sağlı-sollu durmuşlar. Bizlere “hoş geldiniz!” dediler. Hayr’ola der gibi durunca, içerde, mevlid programı olduğunu söylediler. Nitekim, diğer câmilerden görevli arkadaşların da Ensar Câmii’ne doğru geliyor olduğunu gördük. Durum anlaşıldı.

CİHAT GARİP DE KİM?

Eve geldiğimizde televizyonlarda da, benzer polis eksenli haber ve programlarla karşılaştık. Bu arada aklıma hemen bizim Cihat Garip geldi. O da kim? mi diyorsunuz! Anlatayım.

Cihat, rahmetli büyük dayımın torunu. Onu, Ordu İHL’de görev yaptığım yıllarda tanıdım. Nasıl olur derseniz, o İstanbul’da doğup büyüme. Oralarda hâfız da olmuş. Babası da Ulubey Çongara’dan Garipoğulları’ndan Mehmet GARİP. O da ilâhiyâtçı. İstanbul İçmeler’ de bulunan Tuzla İmam-Hatip Lisesi’nde görev yapıyor.

GARİP ‘NEY’LESİN!...

Evet, bu Cihat, ince yapılı olduğu kadar ince ruhlu, “10 parmağında 10 mârifet” bir genç. Bir defâ sesi çok güzel. Okulun yaptığı yarışmalarda baş rolde. Ne de olsa İstanbul’da yetişmiş. Çok etkinliklere katılmış. Okulunu temsil etmiş. Tecrübeli. Rize’de yapılan bir “Ezan’ı Güzel Okuma Bölge Yarışması”na Ordu İHL adına birlikte gittik. Güzel Kur’an okuyor. İlâhi söylüyor. Bu arada, çeşitli enstrümanlar çalıyor. Başta ney ve bağlama.

Özellikle ney üflemesi, onu okulumuzda, ya da okulu temsîlen dışarılarda yapılan tüm programlarda baş aktör konumuna getirdi. Nitekim, o yıllarda Ensar Vakfı Ordu Şûbesi olarak her Hazîran ayında düzenlemeğe çalıştığımız Kır Gezisi programlarında da bize fiilen destek olduğu gibi, ney üflemek sûretiyle de ayrıca katkıda bulunuyordu. Nereye çağırılsa gidiyor. Yapı îtibârıyle de çok kalender. Çevrede, amatör ya da profesyonel müzik gruplarının çağrılarına icâbet ediyor. Herkese yardımcı olmaya çalışıyor. Sanatını kimseden esirgemiyor.

HEM SEVİNDİM, HEM ÜZÜLDÜM!

Neyse, bu mezun oldu gitti. Artık bundan böyle İstanbul’da yaşar derken, bir gün çıkageldi. Meğer, Ordu Ziraat Fakültesi’ni kazanmış! Hem sevindim, hem üzüldüm. Taşra sayılacak bölgemizde, böyle bir kâbiliyetin aramıza dönmüş olmasına, ve İmam-Hatipler üzerinde terör havasının estirildiği o yıllarda, bir öğrencimizin bir fakülte kazanmasına sevindim ama, hâfız ve tüm donanım ve yaratılışıyla ilâhiyât meşrepli bir çocuğun, bu olmasa bile en azından sanat ve edebiyat eksenli bir okul kazanmış olmasını arzu ederdim.

NEREDEN, NEREYE?

Cihat, Ordu Ziraat Fakültesi’ni de bitirdi. Hattâ, gıdâ sektörü olduğumuz için gerekli sorumlu mühendis olarak bizim müesseseyle anlaşmaya imza bile attı. O arada duyduk ki, Cihat polis olmuş! Haydaaa! Nereden, nerelerden, nereyeee? Mukadderât işte. Şimdi o polis. Bilmem hiç aklının köşesinden geçiyor muydu daha önce?!

Bana çektiği esprili bir mesaj üzerine,  baktım. Yanlış hatırlamıyorsam, “Türk Polis câmiasına neler kattık. İstersen bir bak hocam!” mâhiyetinde bir telefon mesajı geldi. Hemen siteye girdim. Haberin ayrıntısına girmiyorum. Sâdece bir-iki paragraf almakla yetiniyoruz.

POLİSLERDEN ÖĞRENCİLERE KONSER

“Siirt Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Polislik Büro Amirliği, okullara yaptığı ziyaretler esnasında bir sınıfta kış ortasında terlik giyen öğrencileri görünce, onlara yardım yapmaya karar verdi. Bunun için geliştirdiği çalışmalar neticesinde LCW firması ile irtibata geçirilerek 430 öğrenciye kıyafet temin edildi. Daha sonra bir büyük program düzenlenerek, vâlinin de katıldığı bir törenle yardımlar dağıtıldı.

Çok büyük katılımın olduğu programda ayrıca, polisler Cihat Karakaya ve Serdar Kocademir tarafından icra edilen ney ve mini konser çocukları ve izleyenleri çok memnun etti. Polis memurları ney üfledi, şarkı söyledi, öğrenciler dinledi.”

İşte, buradaki Cihat, bizim GARİP dediğimiz Cihat. Orada hem fotoğraf var, hem de video görüntü. İsteyen bakabilir. Ama biz size, kendisinin de henüz görmediği, vakfımızın kır gezisinde çekilen bir fotoğrafını sunacağız bu gün. Biz çok sevdik bu fotoğrafı. Fotoğraf ta, neyin üflenişi gibi sanatkârâne olmuş. Türk Polisi Cihat’a bir Polis Günü armağanı olarak takdim ediyoruz. İnşâllâh o da, sizler de beğenirsiniz.

FAZÎLET  ve GURBET!

10 Nîsan târihli takvim yaprağında Polis Teşkilâtı’nın Kuruluşu(1845) yazıyor. Arka sayfada da çok güzel bir söz var: “Erdemli kimse için gurbet olmaz; câhile de vatan bulunmaz.” Süfyân-ı Sewrî’ye âit bu söz ne kadar anlamlı değil mi? İyi bir insansan her yerde dost bulur, insanlarla ve hayatla barışık, geçinir gidersin. Câhilsen, kendi çevrende bile tutunamaz, onunla hır, bununla gür tatsız-tutsuz, huzursuz sürünür, çevreni ve çelik-çocuğunu da zora sokar süründürür gidersin, Allâh korusun!

Bir anonim söz; “Varsa hünerin, var her yerde yerin!” diyor. Ben inanıyorum ki, hem kişiliği, erdemi hem de sanatıyla Cihat, şimdiki mesleğinde de, haberde örneği görüldüğü gibi çok güzel fonksiyonlar icrâ ediyor. Görevi tekrar hayırlı, yolu ve bahtı da açık olsun.

Sözümüzü bağlarken, başta Nâyî Polis Cihat Bey olmak üzere tüm emniyet mensuplarımızın günlerini kutluyor, 2 asra yaklaşan süreçlerinde nice yıllara, kendi emniyetleri ve de ülkemizin emniyetiyle birlikte huzur ve mutlulukla ulaşmalarını diliyor, sevgi, saygı ve hayırlı, üstün başarı dileklerimizi sunuyoruz ves’selâm…


 

 ORDU HAYAT GAZETESİ

10.04.2011