Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2011, (MIZRAP 2011)
HAYAT İÇRE, SANAL YOLCULUK
1123 defa okundu,
HAYAT İÇRE, SANAL YOLCULUK!

Sevgili okurlar. Bu yazıyı size Ankara’dan, Sıhhiye’deki Cafe 52 İnternet’ten yazıyorum. Akşam Ordu’da bindim, sabah burada indim. Tanıdıkların da bulunduğu güzel bir yolculuk oldu. Biri hanım tarafından yeğenimiz, Ankara Hacettepe’de Almanca Matematik Öğretmenliği okuyor. Diğeri de, dayı tarafının yeğenleri; kardeşlerimiz. Evli ve çocukları da var. Amerika’dan Green Kartları çıkmış. Vize için buralardalar. “Yolunuz ve bahtınız açık olsun!” deyip ayrıldık.

Diğer firmalarda da var mı bilmiyorum; Ulusoy’da her koltukta özel televizyon yayını var. Ekranda sinema, müzik, fotoğraf, radyo gibi seçenekler de mevcut. Ben Amasya ve târihini anlatan bir bilgi filmi izledim. Sanırım vâlilik hazırlamış. Başka iller de var. Balkan Türküleri dinledim ayrıca. Ancak çoğunluk olarak televizyon tercih ediliyor. Bir süre ben de izledim. Güzel bir hizmet gibi görülmekle berâber, sonuçta insanın kendini dinlemesine, yanındakiyle tanışmasına, etrâfı  gözlemlemesine nispeten de olsa engel oluyor. 

Daha doğrusu, şöyle kendimizle baş başa kalacağımız bir ortamımız olamıyor. Her yerde bir oyuncak yolumuzu kesiyor. Cep telefonları da artık, otobüslerde de serbest. Otobüste, kablosuz internet bağlantısının da mevcut bulunduğu hatırlatıldı. Bunlar, doğrusu, ihtiyâç durumunda çok güzel imkânlar. Ama, şuursuzca, vara-yoğa, gerekli-gereksiz kullanıldığında, en azından zamanı -en iyimser ifâdeyle- boşlukla dolduran, çoğunlukla da enformatik pisliklerle kirleten kötü bir bağımlılık ve mutlak felâket olup çıkıyor!

Bunların en küçüğü diyebileceğimiz cep telefonlarında bile her türlü numara var. Çoğu da iyi olmayan, şeytanın bile düşünemeyeceği türden numaralar! Ahlâksızlık, iffetsizlik, nâmussuzluk durup dururken mi bu kadar ateş hızıyla yayılıyor.

Evlerin tüm odaları yangın içerisinde. Mahremiyet diye bir şey kalmadı. Ağza alınamayacak, akla getirilmesi bile insanı insanlığından utandıran iğrençlikler ekranlardan, hoparlörlerden, gözlerden, kulaklardan, ceplerden hücûm edip gelerek âilelerimizin kimyâsını bozdu. Neler duyuyor, neler işitip okuyoruz?! Bu ateş bu gidişle hepimizi, daha dünyâdayken yakacak Allâh korusun!

Nasıl yakmasın ki, otobüste bile seçenek olarak sunulan kanallar hep dizi endeksli kanallar.  Özellikle abuk-sabuk, müptezel dizilerin olduğu kanallar. Yolcular bunları istiyor da, firma mecbur kalıyorsa bu daha da vahim bir durum. Ama, yine de, -hadi muhâfazakâr kanalları bir yana bırakalım,-hiç olmazsa NTV, Haber Türk gibi kanallardan bir taneciği olamaz mı?

İsteyen yok demeyesiniz sakın; işte ben istiyorum! Hem, TRT kanallarından birisi olsun bulunamaz mı seçenekler arasında? Bu nasıl iştir? Sözün özü; yol güzel, otobüs hârika, konfora diyecek yok. Ama, yollar burada bitmiyor ki!

 Neyse, biz kitaplara dönelim. Biraz da kendimizi, şu sanal dünyânın tasallutundan kurtulmak adına yapmalıyız bunu. Az önce, o hemen hemen her Ankara’ya gelişte uğradığım ve zaman zaman da sizlerle paylaştığım, Sıhhiye’deki Diyânet Vakfı Yayınevi’ne uğradım. Bir saat kadar kitap, dergi gibi yayınların cennet bahçesinde dolaştım. Bu kadar çok ve çeşitli yayını bir arada görüp o engin ve zengin havayı solumak, oldukça heyecan verici. Bir çok yeni çalışma insanı sevindiriyor. Kitapların isimleri, yazıların başlıkları bile insanın ezberlerini bozabiliyor. Bakış açılarını olgunlaştırıyor.

Onca kitaba heveslenmeme rağmen, ne yazık ki, ancak üç tâne aldım. Çünkü, açıyı kendi hâline bırakınca artık kontrolden çıkabiliyor. Dolayısıyle elimizde okuduğumuz başka kitaplar da var. Şimdilik bunlarla ve bu kadarlık bahânelerle yetinelim. Başka sebeplere de geçmeyelim!

Aldığım kitaplar, Ali ÇOLAK’ın “günlük güneşlik ŞARKILAR” kitabı. 2.si, Dr. Osman Mutluel’in “Kur’ân ve Estetik” adlı doktora çalışması olan ilgi çekici, özgün kitabı. İkisi de ÖTÜKEN’den. 3. Kitap Yusuf Kerem’e. PEYGAMBERİN KÜÇÜK ARKADAŞLARI adlı çok sevimli bir kitap. Uğurböceği yayınlarından. “Sevgili Peygamberimiz’in çocuklarla ilgili tatlı hatıraları”  alt başlığı ile sunulmuş. Bir-kaç sayfasını okuduım. Sizlerle paylaşmak isterdim. Niyetim de öyleydi ama, gördüğünüz gibi, “Deniz bitti!”

İnşâllâh, bu kitaplardan bâzı bölümleri sizlerle paylaşmak imkânı buluruz. Bize fayda kitaplardan var sevgili okurlar. Bütün kitaplar da, bir tek kitabı anlamak için okunur. O kitap anlaşılmadığı ve de aşkla yaşanmadığı sürece, hiçbir yol ve konfor bizi asıl gidilmesi gereken ebedî mutluluk diyârına ulaştıramaz. O zaman da hiçbir şeyin yaldızdan ve de aldanmışlıktan başka anlamı söz konusu olamaz.

Rabbimiz bizleri ve çocuklarımızı, her türlü aldanmışlık ve de yanılmışlıklardan korusun!

Cümlemizi din-diyânet, hak-hakîkât ve de hidâyet üzre yaşayanlardan eylesin ves’selâm…

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

13.04.2011