Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2008, (MIZRAP 2008)
MEHMET RIFAT’ın SAN’AT GALERİSİ
1777 defa okundu,

MEHMET RIFAT’ın SAN’AT GALERİSİ

 

                   Uğurcan ATAOĞLU’nun “DEDEM MEHMET RIFAT” isimli kitabından söz ettiğimiz yazımızın ilkinde, tanıtma yanında kısmen, kitapla ilgili duygu ve düşüncelerimizi de belirtmiştik. Ancak, plânladığımız hâlde, şiirlerinden  örnekler sunamamıştık. Kitapta ÖnSöz’den sonra 88 şiir, 33 fotoğraf, 10 resim, 9 desen ve bir de CD var. Her biri başlıbaşına o dönemlerden esintiler ve tadlar taşıyor.

                   Kitapta, bahsi geçen şeylerin tamâmı yer alıyor. Ancak, Sıtkı CAN’ın sözünü ettiği HüsnüHatt ve Tezhip örnekleri hiç yok. Keşke, resim tablolarında olduğu gibi en azından birkaç tâne de Hatt levhası kalabilseydi! O zaman biz de rahatlıkla, hattımız var; Hattat’ımız var diyebilirdik geçmişe dâir değerlerimiz sadedinde. Resim tabloları, desenler, fotoğraflar kalıyor, HüsnüHatt ve Tezhipli Levhalar kalmıyor! Bu da kafa yormaya değer gibi gözüküyor. Zîrâ, bizler bile, daha dün denecek çok yakın geçmişte, her şubatsı dönemde kitaplarımızı bir yerlere saklama ihtiyâcı duymuşuzdur. Birçoğu da gittiği yerlerde kalakalmıştır! Sıkıyönetim dönemlerinde, yolculuklarda ya da evlerde yapılan aramalarda kitaplar, dergiler, gazeteler didik didik edilmiştir çünkü. Bunun örnekleri çoktur. Onun için, havalar soğumağa(!) başladığında tedbirler alınırdı ister-istemez!

                   Ensar Vakfımızda yapılan Kültür Sohbetlerinde, kendilerinden önceki büyük âlimlerin talebesi olan hocalarımıza, hocalarının kitaplarını sorduğumuzda atmosferin ya da durumun şiddetine göre bol bol saklama, paketleyip yere gömme, şüphelenilmeyecek kişilerin evlerine gönderme, tavana koyma, samanlığa saklama gibi türlü usûller geçiyor hikâyeler arasında. Bu öteden beri bir gelenek hâlindedir ülkemizde. Harcıâlem olan kitaplar da ön plâna çıkarılmıştır. Belki de o zamanlar, Harf İnkılabı günlerinde çok daha sert esen rüzgârlar HüsnüHatt ve Tezhip örneklerini ya imhâ ettittirdi, ya da ulaşılamıyacak  bir yerlere saklattırdı! Bugün elde olsalardı, onların varlığı, HüsnüHatt’ın esâmesi bile okunmayan Ordu’muz için ne güzel bir hâtıra ve örnek  olacaktı. Kimbilir, belki bundan sonra, tıpkı tablolar,desenler, fotoğraflar ve şiirlerin bir  yerlerden çıkıp geldiği gibi bir taraflardan çıkagelir HüsnüHatt Levhaları da! Ne demişler; umut fakîrin ekmeği!

                   Mehmet Rıfat’ın, “Feylesof Rızâ Tevfik Bey’in “Harap Ma’betler” şiirine nazîre” olarak yazdığı ve muhtevâ olarak da çok benzeyen şiirini, hem onun şiirinden bir örnek, hem de HüsnüHatt vâdîsi dâhil tüm inkisâr-ı hayâllerimize tercümân olmak meyânında arz ediyoruz:

 

SÜTUNLAR yıkılmış, kubbesi çökmüş

Es-salâ verilen mahfili kopmuş

Eski ihtişam sanki hiç yokmuş

Maziye karışan bu bir hayalmiş

 

Çini mozayikler sökülmüş düşmüş

Yıkık damlarına kuşlar üşüşmüş

Hayat fani, bir varmış yokmuş

Şanlı mihrabı yosunlar sarmış

 

Nerede İslam’ın devr-i ikbâli

Viran ma’bed gibi hal-i  edvârı

Kabristana benzer şimdiki hali

Ebedi uyanmaz uykuya dalmış

 

Nice asırların şâhidi mihrâb

Ser-nigûn olmakta mâil-i türâb

Baykuş dem çekerek der harâb harâb

Gül biten bağçesin tikenler almış

 

Ufuk dağlarında güneş ağarken

Ölgün, hazin ziyasını saçarken

Esefle maziyi anar yatarken

Baktım akşam olmuş etraf  kararmış

 

Siyah servilerin gölgelerinde

“Ah min’el-mevt” yazan türbelerinde

Tabut  bırakılan kulübelerinde

Rüyalı ömrümü bildim yalanmış

                   Mehmet Rıfat’ın san’at galerisine zaman zaman uğramanın, san’at penceresinden bir “nefes”  solumanın, çeşnileriyle buluşmanın, oradan alacağımız esintilerin kültür yürüyüşümüze bir “nefes” katacağını düşünüyoruz ves’selâm…

 

 

 

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

27.01.2008