Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2008, (MIZRAP 2008)
MÂHİR İZ’İN İZİNDE
1477 defa okundu,

MÂHİR İZ’İN İZİNDE

 

                   “Edeb ve zevk sâhibi bir İstanbul Efendisi olan Mâhir İZ Hoca, Türk, Arab ve Fars Edebiyâtı’na olan derin vukûfu yanında, coşkun ve şâirâne bir ruh taşırdı.” Her an heyecan ve şevk dolu bir şelâle gibi akıp taşardı. Binlerce şiiri istediği anda gür ve erkek sesiyle, kendine mahsus bir ton ve üslubla ezberden inşâd etmesini temin eden hâfızasının kuvveti hayranlık verici idi.”

                   Geçen yazımızda Mehmet ÇAVUŞOĞLU’nun Hocası Mâhir İZ’in hâtırât kitabında YILLARIN İZİ’ni sürmüş, talebesini aramıştık. Bulduklarımızı sizlerle paylaşmıştık. Orada ÖnSöz’den SonSöz’e Mehmet ÇAVUŞOĞLU’yu görmüştük. Kitabın en sonunda yer alan, M. ÇAVUŞOĞLU’ya âit, ebced hesâbıyla hocasının vefâtına târih düşüren MÂHİR İZ BEY’İN VEFÂTINA TÂRİH şiirinin tamâmını koymuştuk. Bir yazıyla da Mâhir İZ Hoca’yı konu edineceğimizi belirtmiştik.

                   Mâhir İZ Bey, 1975 yılında İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’ne gittiğimizde adı sıkça telâffuz edilen kişilerin başında geliyordu. Kendisinin de talebeleri olan, YILLARIN İZİ’nde Mehmed ÇAVUŞOĞLU’yla berâber isimleri zikredilen Türk Medeniyet Târihi Hocamız  Osman ÖZTÜRK ve Tasavvuf Târihi Hocamız Selçuk ERAYDIN Bey’ler başta olmak üzere hemen hemen bütün hocalarımız ders esnâsında kendisinden ve hâtıralarından söz ederlerdi. Maaşını alır almaz hemen kırkta bir zekâtını verdiği husûsu hemen aklımıza gelenlerden meselâ. Bizler de bu ve benzeri anlatılan anekdotları merakla dinler, 1974’de kaybettiğimiz bu kıymetle, keşke bizler de tanışabilseydik diye hayıflanırdık.

                   Şu an il müftümüz olan Tâceddin SEVİNÇ Hocamız da Mâhir İZ Bey’in talebelerindendir. Aynı zamanda Mehmet ÇAVUŞOĞLU’nun eniştesi Prof.Dr. Durali YILMAZ Bey’le sınıf arkadaşı olan hocamız, hocası Mâhir İZ Bey’in kişiliği, bilgisi, sohbeti, konulara ve insanlara yaklaşım tarzıyla herkes üzerinde etkili olduğunu belirtiyor. Onun, kendi okullarında Hoca olduğu yıllarda ayrıca başta Emirgân olmak üzere İstanbul’un çeşitli semtlerinde haftalık sohbetler yaptığını, o günlerin şartlarında geniş bir dinleyici kitlesi  bulunduğunu  belirtiyor.

                   O’nun asistanı, bizim de hocamız olan ve müsveddelerini birlikte istinsah ettikleri, hocasına âit  TASAVVUF ile DİN ve CEMİYET isimli kitaplar  başucu kitaplarımız arasındaydı. Derken YILLARIN İZİ yayınlanmıştı. Elimdeki kitabın üzerinde Aralık 1975 notu var.

                   Kitapta, sâdece Mâhir İZ Hoca’nın hayâtı değil, geçmişiyle geleceğiyle hepimiz varız. Kitap, şiirlerle, fotoğraflarla, ilginç hâtıralar, şahsiyetler ve anekdotlarla tek kelimeyle bir deryâ. İmparatorluktan Cumhûriyete geçiş yıllarının tüm renklerini taşıyan bir kitap. Başta edebiyât, târih ve tasavvufla ilgilenen herkese tavsiye ederiz. Bilhassa yakın dönem târihine meraklı olanlar için ilginç enstantaneler mevcut. İlk dönem TBMM’ de zabıt kâtipliği yaptığı için Mehmet Âkif merhum başta olmak üzere nice isimlerle hâtıralar yer alıyor. Kitaba girsek sonu gelmez. Gelse bile tadını lâyıkıyla yansıtma imkânımız yok. Hayâtının satır başlarını vermeye çalışsak bile bir yazının boyu yetmez. Onunkisi boylamasına da enlemesine de öylesine dolu dolu bir hayattı çünkü. Yakın geçmişin örnek şahsiyetlerinden biri. Sözüyle ve davranışıyla baştan aşağı edeb ve edebiyât diyebileceğimiz bir, “insan” gibi insan.

                   YILLARIN İZİ’nin ÖnSöz’ünden iktibaslarla Mehmed ÇAVUŞOĞLU’nun hocasının ilmî ve edebî yönünü sizlerle paylaşmaya çalışalım:

                   “Mâhir İZ Bey itinalı ve kuvvetli bir tahsil görmüş, edebî ve dînî kültürünü çok sağlam olarak kazanmıştır. Kendisinin iyi yetişmesi  için  tutulan husûsî hocayı babası Isparta ve Medîne’ye vazîfeyle giderken berâberinde götürmüştür.”

                   “ 1924 yılında Meclis’deki vazîfesinden ayrılıp İstanbul’a dönen Mâhir İZ Bey, muallimlik vazîfesine devam ederken, yüksek tahsil de yaparak Edebiyât Fakültesi Türkiyât Şûbesi’nden mezun olmuştur.”

 

                   “Mâhir İZ Hoca’nın sohbetine doyulmazdı; dinleyenleri saatlerce hiç sıkmadan bir mevzûdan ötekine geçerek âdetâ mest ederdi. Ahlâk ve fazîlet timsâli bir hoca idi. Telkîn ettiği îmân ve fikriyâtın tatbîkâtını bizzat kendi hayâtında yerine getirerek talebelerine en müessir bir örnek olmuştur. YILLARIN İZİ Mâhir İZ Hoca’yı tanıyanlar ve sevenler için onun en son ve unutulmaz sohbeti olacaktır.”

                   Evet. Sıtkı ÇEBİ merhûmun, Ordu’nun yetiştirdiği Büyük Kültür Adamı diye takdim ettiği Prof.Dr. Mehmed ÇAVUŞOĞLU daha lise yıllarında böyle bir hocanın dikkâtini çekmiş, onun rahle-i tedrîsinden geçmiş, 30 yıldır hayrül’halef arayan Prof.Dr.Ali Nihat TARLAN’a tavsiye edilmiş, edebiyât ilminde ve şiir inşâdındaki performansıyla da hocası  Mâhir İZ merhûmun beklentilerini boşa çıkarmamıştır.

                   İkisi de memleketimizin semâlarında hoş sedâlar bırakan bu iki ilim, irfân akıncısına da sonsuz yolculuklarındaYüce Rabbimizden rahmetler niyâz ediyoruz ves’selâm…

                  

                  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mahir İz

28 Ocak 1895'te İstanbul'da doğdu. Babası Külâhizadeler diye anılan bir ilmiye ailesinden, Medine ve Ankara kadılıklarında bulunmuş Seyyid İsmail Abdülhalim Efendi, ammesi de kadı ve şeyhülislamlar yetiştirmiş bir aileden gelen Raife Hanım'dır.

Tahsiline babasının kadılıkla görevli bulunduğu Midilli'de başladı; Balıkesir İdadisi'nin ilk kısmında okudu. Burada, kendisine hocalık yapmak üzere babası tarafından İstanbul'dan getirilen Saraybosnalı müderris Mahmud Neci Efendi'den özel dersler aldı; bu hocasından ileriki yıllarda da çeşitli dersler aldı; bu hocasından ileriki yıllarda da çeşitli dersler okudu. Babasının tayin edildiği İstanbul, Isparta ve Medine'de rüşdiyeye devam etti. Medine'de Arapça'sını ilerletti. İstanbul'a döndükten sonra iki yıl Vefa İdadisi'nde öğrenim gördü. Babasının kadı olarak gittiği Ankara'da sultaniden mezun oldu.(1916)

Aynı okulun ilk kısmında Türkçe muallimliğiyle elli dokuz yıl sürecek olan öğretmenlik hayatına başladı. Milli Mücadele'ye katılmak üzere Ankara'ya gelen Mehmed Akif'le birlikte Farsça, Fransızca ve edebiyat alanlarında çalışarak kendini yetiştirdi. "Tüf-i Şegaf" başlıklı ilk şiiriyle daha birkaç şiirini Maksud Kamran takma adıyla bu yıllarda Sa'y mecmuasında yayımladı. Bir yandan hocalık yaparken bir yandan da Büyük Millet Meclisi'nde zabıt katibi, zabıt mümeyyizi ve ikinci grup şefi sıfatıyla dört yıl görev yaptı. Bu sırada, Büyük Millet Meclisi hükümetinin Şer'iyye ve Evkaf Vekaleti'ne bağlı Te'lifat ve Tedkikat-ı İslamiyye Encümeni üyeliğiyle Ankara'ya gelen Ömer Ferit (Kam) ile tanışarak ondan faydalandı. Ankara'nın üzerine meclisteki görevinden ayrıldı ve Sultan Selim'deki İmam-Hatip Mektebi'nin tarih hocalığına tayin edildi. (16 Aralık 1924)

Üniversite tahsilini tamamlamak üzere önce Eczacı Mektebi'ne arkasından Kimya ve Hukuk Fakülteleri'ne yazılıp bir süre devam ettiyse de nihayet Edebiyat Fakültesi'ne kaydoldu. Kadıköy Orta Mektebi, Fransız Saint Jean D'Arc Okulu, Halıcıoğlu ve Kuleli Askeri Liseleri, Üsküdar Paşakapı ve Davutpaşa orta mekteplerindeki hocalığını sürdürürken Edebiyat Fakültesi'nin derslerini bitiridi. Fakat tezini tamamlayamadan Edremit Orta Mektebi müdürlüğüne tayin edildi. (12 Eylül 1933) 1936'da Beykoz Orta Mektebi Türkçe öğretmenliğiyle İstanbul'a dönünce tezini tamamlayıp 1938 yılında fakülteden mezun oldu ve Nişantaşı Erkek Orta Mektebi müdürlüğüne getirildi.

Mahir İz'in öğretmenlik hayatının son devrelerinden biri, Haydarpaşa Lisesi'ndeki edebiyat öğretmenliğiyle İstanbul İmam-Hatip Mektebi müdürlüğü (1958-1959) oldu. Çamlıca Kız Lisesi edebiyat öğretmeni iken emekliye ayrılan Mahir İz (Ocak 1960) İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nde İslami Edebiyat tarihi hocalığı ile yeniden mesleğine döndü. Burada tasavvuf tarihi, hitabet ve irşad derslerini de okuttu. (1960-1970) 1960 ihtilalinden sonra Kur'an-ı Kerim'in Latin harfleriyle basılması konusunda danışılmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından davet edildiği Ankara'daki bir toplantıda bunun yanlış olduğunu söyleyerek vazgeçilmesini sağladı. Aynı yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı'nca hazırlatılan Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı adlı eserin redaksiyon heyetinde başkanlık yaptı. Özel Fatih Koleji'nin kurucu müdürü oldu. (1965-1968) 9 Temmuz 1974'te vefat eden Mahir İz'in cenazesi 11 Temmuz'da Sahrayıcedid Mezarlığı'na defnedildi. Ölümü üzerine bazı şairler tarafından tarih manzumeleri ve mersiyeler yazılmış, hakkında otuz kadar yazı kaleme alınmıştır. Ayrıca İmam Hatip Okulu ve Yüksek İslam Enstitüsü'ndeki talebelerinin yayımladığı Tohum dergisinin 86. sayısı (1975) Mahir İz özel sayısı olarak çıkmıştır. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin önünden geçen caddeye törenle Mahir İz caddesi adı verilmiştir.

Şiirlerinde Maksud Kamran, içtimai ve edebi yazılarında Namık Yaz, ilmi yazılarında ise Abdullah Söğüt takma adını kullanan Mahir İz özellikle 1960 sonrasında çıkan Diyanet Gazetesi, Sebilürreşad, İslam Düşüncesi, Tohum, Oku, Hilal, Yeni İstiklal, Bugün, Yeni Asya gibi gazete ve dergilerde kendi adıyla yazılar kaleme almıştır. Haftalık Yeni İstiklal Gazetesinin ilk otuz sayısında başmakale yazmıştır.

Sosyal faaliyetleri ile de dikkat çeken Mahir İz birçok cemiyet ve vakfın kuruluşuna katılmış, buralarda aktif hizmetlerde bulunmuştur. Bunlar arasında, Milli Mücadele'yi desteklemek üzere Büyük Millet Meclisi'nin açılışından önce Ankara'da kurulan Azm-i Milli Cemiyeti, Ankara ve İstanbul'da Muallimler Cemiyeti, İmam Hatip Okulları'nın kurulması ve yaşatılmasında önemli hizmetler veren İlim Yayma Cemiyeti, İslami İlimler Araştırma Vakfı ile Milli Kültür Vakfı sayılabilir. Mahir İz Erzurum'dan 1961 ve 1965 yıllarında bağımsız aday olarak seçimlere girmişse de seçilememiştir.

Mahir İz'in en önemli taraflarından birisi de çok sevilen bir sohbet adamı ve iyi bir hatip olmasıdır. Yüksek İslam Enstitüsü hocalığından itibaren çeşitli fakültelerden öğrencilerle yaptığı sohbetleri İstanbul'un en güzel mekanlarında birer ilim, irfan ve sanat mahfeli halinde yıllarca devam ettirmiştir.

Eserleri: "Tasavvuf", "Din ve Cemiyet", "Yılların İzi"

 

 

 

 

 

 

                   ORDU HAYAT GAZETESİ

                              05.02.2008