Nuri KAHRAMAN - Anasayfa
  - Arşiv
     - MIZRAP 2008, (MIZRAP 2008)
BİR, İMAM-HATİP LİSESİ “KUTLU DOĞUM” PROGRAMI
1280 defa okundu,

BİR, İMAM-HATİP LİSESİ “KUTLU DOĞUM” PROGRAMI

 

                   Geçtiğimiz Cumâ günü, yatsıya oraya varmak, namazı da birlikte, derneğin hemen yanındaki merkez orta câmide edâ etmek; insana derinlik ve ferahlık hissi veren o güzel huzur ortamını dostlarla ve cemaatle birlikte teneffüs etmek düşüncesiyle çıktık yola.

                   Yaklaşık 20 dakîka süren bir yolculuğun sonunda derneğin önünde durduk. Bu akşam onların haftalık mûtad  toplantı akşamlarıydı. Lâkin hiçbir canlılık emâresi sızmıyordu binanın camlarından. Namaza yöneldik. Bu arada da telefon açtık, acabâ nerdeler diye. İmam-Hatip Lisesi’nin programı varmış ve oraya gitmişler meğer. Câmiye girdik. Şöyle bir göz gezdirdik.

-          Kimi bakıyorsunuz birâder, bir şey mi soracaktınız?

-          Câmi görevlisi bir arkadaş bakmıştım!

-          Buyurun, ben görevliyim!

-          Öyle mi? Güzel, memnun oldum.

-          Evet dedi Mü’min Esat Bey. Ben hatırlıyorum. Geçen Ramazan’da geldiğimizde müezzin sizdiniz.

-          Kusura bakmayın, ne bileyim, ben sizi zâbıtaya benzetmiştim! Dedim samîmiyetine sığınarak!

-          Giyimim öyle gösteriyor belki ama, keşke öyle olsaydı! Hiç olmazsa şurada denize giren çocuklara yasak koyardım! Dedi görevli arkadaş.

-          “Denize girmek yasak!” diye bir yazı asardım. Yavrucaklar boğulmazdı. Yazık!

-          Boğulan mı oldu? Burda mı?

-          Evet, hemen şurda, iskeleye yakın.Çocuk İmam-Hatip talebesi; hâfızdı aynı zamanda. Arkadaşını kurtarmak için gitmiş, onu kurtarmış ancak kendisi boğulmuş. Çok acıklı. Gerçi güzel bir ölüm ama; dayan dayana bilirsen!

-          Ne diyelim? Allâh rahmet eylesin. Yakınlarına da  sabr-ı Cemîller ihsan eylesin. Âmin!

                   Ezan tilâvetinden sonra namazı kıldık. İki de çocuk vardı câmide; Yûsuf ve AbdülBâkî. Namaz boyu bir serçe gibi pır pır döndüler, cıvır cıvır edip durdular çevremizde. Câmi kuşlarımız, kanatlanan duygularımız oldular. Cıvıltılarıyla ayrı bir mâsûmiyet kattılar havaya.

                   Namazdan sonra, Otogar Salonu’nda olduğunu öğrendiğimiz programa geçtik.

İçerisi dışarısı lebâleb. Her taraf öğrenciler ve velîleriyle dolmuş. İnsanlar bu coşkuyu hep beraber yaşamak için çoğunlukla âilece gelmişler ve programı gözleri yaşararak, ilgiyle izliyorlardı.

                   Programın yer aldığı kâğıdın ön yüzündeki BULANCAK İMAM-HATİP LİSESİ VE ANADOLU İMAM-HATİP LİSESİ yazısıyla KUTLU DOĞUM GECESİ KUTLAMA PROGRAMI kısmının arasını bir gül demeti doldurmuş. Katlanmış kâğıdın içinde de program var. İstiklâl Marşı, Okul Müdürü’nün konuşması, Kur’ân-ıKerîm tilâveti’nden sonra, şiirler, ilâhiler, kız ve erkek koroları. Hadisler, Ödül töreni gibi çeşit çeşit sunumlar. Çocukların heyecanları görmeye değerdi. Hep bir arada, o coşku bizlere 90’lı yıllarda Erol AKÇAY Bey zamânında düzenlenen ve Belediye Salonu’nda icrâ edilen, o dillere destan Mezuniyet Geceleri’ni hatırlattı. Daha sonra o programların video kasetlerini bile defalarca izlediğimiz olmuştu. Hele o piyesler, bilhassa din görevi ekseninde yaşanan acemiliklerin ortaya çıkardığı fıkralaşan komikliklerin canlandırıldığı kısa oyunlar hâlâ hafızalarımızdaki yerini korumaktadır. Zamânın Bulancak İHL Müdürü Erol AKÇAY’ın bizzat yürüttüğü çekiliş bölümünde nefesler tutulurdu neredeyse. Bu günkü programın aşk ve şevk temelinde de belki o zamanlar oluşturulan gelenek var.

                   Yüce Rabbim, mağdur edilmek için özel çaba gösterilen bu pırlanta yavrularımızın yardımcısı olsun. Yol ve bahtlarını açık eylesin hayırlısından . Yakınlarıyla birlikte sonsuz mutlulukları paylaşmayı nasîp eylesin cümlesine. Âmin.

-          Tebrik ederiz hocam. Sizin konuşmanız da, çocuklar da güzeldi. Allâh öğretmenlerinizden ve tüm emeği geçenlerden râzı olsun.

                   Tebrik edilen okul müdürü Mehmet EKİZOĞLU Bey’di. Tebrik edenlerin başında da, programı en önde, başından beri tâkip eden, Nûri GENÇ Hoca geliyordu.

-          Pilâv Günü’müz de yaylada olacak! Dedi Nûri GENÇ HocaEfendi.

-          Ama Hocam pirinç işi zor biliyorsunuz bu sıra. Karaborsa! Diyerek espri yaptılar.

-          Bizim için öyle bir şey yok evelallâh, dedi HocaEfendi ve ekledi;

-          Bir telefon ederiz Terme’ye, kamyon işi gelir; değil mi başkan?

-          Başkan, başkan deniyor, hangisi ve ne başkanı?

-          Belediye Başkanımız! Dediler.

-          Demek, pilâv günü de yapacaksınız! Haberimiz olursa gelmek isteriz. Bayağı özledik böyle programları. İyice azaldı bu tür gayretler. Sanırım, çevre derneklerde bu yıl da bir hareket yok.

-          Henüz bir bilgi ulaşmadı, dedi Nûri Hoca gülümseyerek: “Bulancak bu anlamda hep önde olmuştur bu ve benzeri  konularda. Arkadaşlarımızın gayretleriyle övünüyoruz.”

                   Biz de, onların çabalarından gurur duyuyor, Allâh için seviyoruz onları. Çünkü onlar özellikle çocuklar ve gençlere hitap eden faaliyetleriyle hem onları, hem de güzel ülkemizin geleceğini sağlıklı bir mecrâya yöneltmeye çalışıyorlar. Önce doğruları öğretmeye gayret gösteriyorlar ki, yanlışları görünce bocalamasınlar.

                   Büyük İslâm Düşünürü FÂRÂBÎ’nin şu sözü merâmımızı çok güzel ifâde ediyor:

                   “Önce doğruyu bilmek gerekir; doğru bilinirse yanlış da bilinir. Önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz!”
                  
Onun için çocuklara ve gençlere önce Allâh, Kitap, Peygâmber öğretilmesi önemlidir. Bunu bildikleri için İslâm düşmanları pedagoji falan lâfları geveleyerek, küçük yaşta din eğitimine karşı bayrak açmaktadırlar. Hoş, onlar büyüklerin dini öğrenmesine de karşılar ya; ne kadar engelleyebilirsek o kadar kâr gâyesi güdüyorlar.Vakıf ve dernek gibi sivil toplum kuruluşlarımızın, bu tür faaliyetlerle insanları doğrularla buluşturma çabaları yabana atılmamalıdır.

                   Haftanın bir akşamını daha dostlukla, muhabbetle, millî-mânevî değerlerimizin coşkusuyla değerlendirmiş, geçen zamandan bir şeyler yakalamış olmanın kıvancıyla döndük evlerimize.  Yüce Rabbimiz’den; orada, burada, her nerede olursa, nakit olan vakitlerimizi güzel geçireceğimiz fırsatları çoğaltmasını, insanlarımızın önüne böylesi fırsatlar sunmak için çaba gösterenlere de yardımını esirgememesini diliyoruz ves’selâm…

 

 

ORDU HAYAT GAZETESİ

            27.04.2008